.
.
Bismillâhirrahmânirrahîm
.
Kur’ân-ı Kerîm’in onuncu sûresi Hz. Yûnus’un (a.s) adını taşır. [1] Sûrenin tek bilinen ismi budur. Kur’ân’da Hz. Yûnus (a.s) hakkında dört sûrede çok kısa bilgi verilmiş ve dört âyette de ismen zikredilmiştir. [2]
Kur’ân’da Hz. Yûnus (a.s) hakkında şu bilgilere yer verilir: Ondan Yûnus [3], Zün’nûn (balık karnına girmiş olan) [4] ve Sâhibu’l-hût (balık sahibi) [5] diye bahsedilir; kendisine diğer peygamberler gibi vahiy indiği [6], doğru yola sevkedilenlerden, âlemlere üstün kılınanlardan [7], sâlihlerden [8] ve yüce Allah tarafından gönderilen bir elçi olduğu [9] bildirilir.
Hz. Yûnus (a.s) yüz bini aşkın bir şehrin halkına uyarıcı ve tevhide çağırıcı bir peygamber olarak gönderilmişti. [10] Bütün gayretlerine rağmen, kavminin söz anlamaması onun canını sıkmıştı. Hz. Yûnus (a.s) bu sıkıntılardan kurtulmak ümidiyle kavmini şiddetli bir azapla korkutup, aralarından yüce Allah’ın izni olmadan ayrılmış ve bir gemiye binmişti.
Hz. Yûnus (a.s), gerçekten yüce Allah’ın sadık bir kulu ve peygamberiydi. Bir peygamber Rabbinden izin almadan bulunduğu yeri bırakıp gidemezdi. Gerçi bu terkediş, ne görevden kaçış ve ne de göreve başkaldırıştı. Sadece ilâhî davete uymayan kavminden uzaklaşmaydı.
Hz. Yûnus (a.s) gemiye binince, gemi hareket edip kıyıdan uzaklaştı. Bir müddet sonra gemi durdu ve bir daha da hareket etmez oldu. Ne kadar çarelere başvurdularsa da gemiyi bir türlü yürütemediler. Hatta neredeyse batacak hâle geldi. Gemidekiler paniğe kapıldı. Sonunda gemiciler, geminin arızasının bir uğursuzluğa yorarak şöyle dediler: “Burada efendisinden kaçan bir köle var, kur’â atalım, o meydana çıkar?” Bunun üzerine kur’â çekildi. Kur’â Hz. Yûnus’a (a.s) düştü. O da bunu kabul ederek, denize atılmaya râzı oldu. Vakit gece olmuştu. Fırtınalar denizi çalkalamaktaydı. Kur’â sonucu Hz. Yûnus (a.s) denize atılınca, balık onu yuttu.
Özetle anlatılan bu kıssa, Kur’ân-ı Kerîm’in kendi diliyle şöyle anlatılır:
“Şüphesiz Yûnus da gönderilmişlerdendi (peygamber olarak atanmıştı). Hani bir zaman o, (görev bölgesinden izinsiz ayrılıp) yüklü bir gemiyle kaçmıştı. [11] Böylece (gemi ağırlığından batmasın diye denize atılacak olanı belirlemek üzere çekilen) kur'â’ya (sâheme) katılmıştı da, kaybedenlerden olup çıkmıştı. Derken onu balık yutmuştu, (zaten) o (görev yerini izinsiz terk etme hatasından dolayı) kınanmıştı (diye böyle bir sıkıntıya uğramıştı ve kendini kınanmış sayanlardandı).” [12]
Bu âyetler ışığında hadisenin şu şekilde ceryan ettiğini anlıyoruz: Hz. Yûnus ‘un (a.s) içinde olduğu gemi, oldukça yüklüydü. Kur’â, geminin içinde çekilmişti. Çünkü gemi fazla yük dolayısıyla batma tehlikesi ile karşı karşıya idi ve bu yüzden yolcularının çoğunun hayatlarının kurtulabilmesi için, bir kısmının gemiden atılması gerekiyordu. Binâenaleyh kur'â çekilecek ve kimin ismi çıkarsa, o, denize atılacaktı. Çekilen kur'â’da Hz. Yûnus'un (a.s) ismi çıktığı için onu denize attılar ve balık onu yuttu. Hz. Yûnus'un (a.s) böyle bir derde duçar olmasının nedeni, sahibi olan yüce Allah'ın izni olmaksızın memur edildiği görevi terkedip, kaçmış olmasıdır.
Hz. Yûnus’u (a.s) kurtaracak öyle bizzât lazımdı ki, onun hükmü hem geceye, hem balığa ve hem de denize geçsin. Artık sebepleri yaratan yüce Allah’tan başka sığınacak biri olmadığını kavrayan Hz. Yûnus (a.s) yaptığı işi itiraf ederek, yüce Allah’a yöneldi ve şöyle dua etmeye başladı. Bu dua, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle yer almaktadır:
لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ
“Balık sahibi (Zun’nûn sözlükte balık sahibi anlamına gelir. Yûnus'a (a.s) bu ad verilmiştir. Çünkü yüce Allah'ın emriyle onu bir balık yutmuştu. Yûnus'u da hatırla ki); hani o, (yani Yûnus (a.s) isyankâr kavmine) kızmış vaziyette (hicret için yüce Allah'dan emir gelmeden kavminden ayrılmıştı. Görev bölgesini izinsiz terk edip) gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi zannetmişti. (Deniz’de balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: ‘Allah’ım! Senden başka ilâh yoktur, Sen yücesin, gerçekten ben zulmenlerden oldum’ diye yalvarıp seslenmişti.” [13]
Hz. Yûnus (a.s) bu içten duasına şu karşılığı alır: “Biz de onun du'asını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. İşte biz, inananları böyle kurtarırız.” [14]
Kudret sahibi yüce Allah, Hz. Yûnus’un (a.s) yapmış olduğu bu duanın önemine dikkat çekerek, şu bilgileri vermektedir:
“Eğer (Allah'ı çokça zikredip) tesbih edenlerden olmasaydı, onun (balığın) karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar (öylece) kalakalmıştı. [15] Sonunda bitkin bir durumdayken onu çıplak bir yere (sahile) attık. [16] Ve üzerine, sık-geniş yapraklı türden bir şecer (gövdeli bitki) yetiştirip (onu sakladık). [17] (Ardından) Onu yüz bin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) yolladık. Nihayet ona inandılar/iman ettiler. Biz de onları bir süreye kadar (dünyada barındırıp) yararlandırdık.” [18]
Müfessirler, yüce Allah'ın Hz. Yûnus'u (a.s) sıkıntıya sokmasının nedeni olarak, onun üç yanlışını gösterirler:
Birincisi, azabın geleceği vakti kendi tayin etmeye kalkışmıştır. Oysa ona yüce Allah tarafından azabın vakti tayin edilerek bildirilmemişti.
İkincisi, azap vakti gelmezden önce sabredemeyerek, kavmini terketmiş ve hicret etmişti. Oysa hiçbir nebî, yüce Allah'dan emir gelmeden bulunduğu yeri terketmemiştir.
Üçüncüsü, kavminden azab kaldırıldıktan sonra bile kavmine geri dönmemiştir.
Hz. Yûnus’un (a.s) kıssası Kur’ân’ın başka bir sûresinde de şöyle bahsedilmektedir:
“(Ey Resûl’üm!) Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (sahibu’l-hût Yûnus) gibi (aceleci) olma [19]; hani o, içi kahır dolu olarak (ve biraz da sabırsızlanarak Rabbine) dua edip yakarmıştı. Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, (Yûnus) mutlaka yerilip kınanmış vaziyette, çıplak ve ıssız durumdaki (karaya) atılmış olacaktı. Fakat Rabbi onu seçti ve onu sâlih olanlardan kıldı.” [20]
Belki de bu kıssa üzerinden Hz. Peygamber’e (s.a.a) bir mesaj verilmekte “sakın görevini izinsiz terk etme!” imasında bulunmaktadır.
--------------
[1]- Kur’ân-ı Kerîm’de indirilişte 50. (Osmân mushafında 51. ve İbn Abbâs mushafında ise, 48.) sûre ve tertipte 10. sırada Yûnus sûresi yer alır. Bu mübarek sûre, İsrâ sûresinden sonra Hûd sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. (40. âyetle 94-96. âyetleri Medine’de nüzûlüne dair rivâyetler de vardır.) Yûnus sûresi 109 âyet, 499 kelime ve 7.065 harften ibarettir. Sûre adını, Hz. Yûnus’u (a.s) önce inkâr edip aşağılayan, sonra ise bu tavrından dolayı pişman olup hatasını anlayan ve yola gelen kavminden azabın kadırıldığına dair 98. âyetinden alır. Yûnus sûresinin temel konuları, tevhid, nübüvvet ve ahiret terimleriyle ifade edilen, “bir Allah’a iman ve kulluk etmek, bilgi kaynağı vahiy, vahyin taşıyıcısı ve açıklayıcısı olarak peygamber ve dünya hayatında peygamberin çağrısına uyanlarla uymayanları ebedî âlemde bekleyen âkıbet”tir. Bu sûrede, yüce Allah’ın rahmetinin gazabına üstün olduğu vurgulanmaktadır. Sûre, Hz. Nûh (a.s) ile başlayıp, Hz. Mûsâ (a.s) ve Hz. Hârûn (a.s) ile devam eden ve adını sûreye veren Hz. Yûnus (a.s) ile son bulan kıssalar sürecinin hepsi de inkârcı kavmi ibret almaya davet etmektir.
[2]- 4/Nisâ: 163; 6/En’âm: 86; 10/Yûnus: 98; 37/Sâffât: 139.
[3]- 4/Nisâ: 163; 6/En’âm: 86; 10/Yûnus: 98; 37/Sâffât: 139.
[4]- 21/Enbiyâ: 87.
[5]- 68/Kalem: 48.
[6]- 4/Nisâ: 163.
[7]- 6/En’âm: 86.
[8]- 68/Kalem: 50.
[9]- 37/Sâffât: 139.
[10]- 37/Sâffât: 147.
[11]- Abaka, Arap dilinde bir kölenin sahibinin elinden kaçması anlamında kullanılır. Örneğin, Lisanu'l-Arab'da köle sahibinden kaçtı şekline denilmektedir.
[12]- 37/ Sâffât: 139-142.
[13]- 21/Enbiyâ: 87.
[14]- 21/Enbiyâ: 88.
[15]- Yani, bu, balığın kıyamete değin yaşayacağı ve Hz. Yûnus'un (a.s) onun karnında kalacağı anlamına gelmez. Bu âyet, "Bu balığın karnı kıyamete değin Hz. Yûnus'a (a.s) mezar olabilirdi" şeklinde bir anlamı tazammun eder.
[16]- Yani, Hz. Yûnus (a.s), yanlışını anlar anlamaz, sâlih bir mü'min olarak hemen yanlışını itiraf etmiş ve yüce Allah'a yalvarmaya başlamıştır. Yüce Allah'ın emriyle balık onu, ağaçsız ve bitkisiz olan ve ne bir gölge ne de bir yiyecek bulunan bir kumsala atmıştır.
[17]- Yaktîn kelimesi Araplar arasında ağaç için değil, kabak, karpuz v.s. gibi gövdesi olmayan bitkiler için kullanılır. Ancak öyle veya böyle orada mucize kabilinden bu tür bir ağaç meydana gelmiş ve Hz. Yûnus'u (a.s) gölgelendirerek, ona yiyecek ve su vermiştir.
[18]- 37/Sâffât: 143-148.
[19]- Yani, sabırsızlığı dolayısıyla balığın karnına düşen Hz. Yûnus (a.s) gibi olma. Yüce Peygamber'e, yüce Allah'ın kesin emri gelene kadar sabretmesi söylenilmiş ve Hz. Yûnus (a.s) gibi olmaması tenbihlenmiştir. Hz. Yûnus (a.s) yüce Allah’ın emri gelmeden sabırsızlık göstererek bir iş yapmış ve yüce Allah'ın itabına müstehâk olmuştur.
[20]- 68/Kalem: 48-50.