Hürr b. Yezid-i Riyahî, İmam Huseyin Kerbela’ya geldiğinde karşısında duran ve İmam’ı muhasaraya alan ilk komutan, Yezid’in komutanı. İmam Huseyn’le ilk karşılaşmalarında, İmam ona; “Madem Kûfe’ye gitmemi istemiyorsunuz, bırakın başka yere gidelim, sizin hükümetinizin olmadığı bir yere gidelim” dedi.

Hürr İmam’a bunun mümkün olmadığını, halifenin emrinin onu orada tutmak olduğunu söylediğinde, İmam Huseyin; “Ey Hür, annen yasına otursun, beni neye mecbur bırakıyorsun!” dedi. Hürr; “Ya Huseyn! Eğer bir başkası bana  bunu deseydi cevabını verirdim ama gel gör ki senin annen Fatıma’dır, ben ona nasıl söz söylerim.” diye cevap verdi.

Yezid binlerce kişilik ordu gönderene kadar Hürr İmam’ı orada muhasara altında tuttu. Aşura günü gelip çattığında Hür yaptığı yanlışın farkına varmış ama ne yapacağını bilemez bir halde dolaşıp duruyordu. Sonunda askerî kıyafetlerini çıkardı, yalın ayak, ellerini bağlatıp, zelil bir halde İmam’ın huzuruna çıkıp af dilemeye karar verdi. İmam Huseyn uzaktan Hürr’ün geldiğini görünce, oğlu Ali Ekber’e dönüp; “Oğlum, amcan Hürr geliyor, koş karşıla onu” diye buyurdu.

Hürr’ün  günahı büyüktü, hem de çok büyük. Ehl-i Beyt çocukları ilk Hürr’den korktular, tabiri caizse İmam Huseyn’i Yezid’in vahşi ordusunun ortasında kalmaya Hürr mecbur bıraktı, Zeyneb’in kalbine katliam sızısını ilk Hürr attı… Ama pişman olup İmam’a geldiğinde, İmam hatalarını yüzüne vurmak şöyle dursun, oğluna hitaben “amcan geliyor” diyerek Hürr’ün kabul edildiğini ilan etti. ‘Bu saatten sonra pişmanlığın neye yarar’ demedi, ‘bizi bu vahşilerin arasında bıraktın şimdi geldin, çok geç’ demedi, kalktı sarıldı ve Hürr şehit olduğunda başını dizlerine alarak, ona “Annen sana layık olduğun ismi koymuş, sen gerçekten de Hürsün” buyurdu.

Hürr’ün olayında iki nükte var ki çağlar sonra bile bize mesaj veriyor; Birincisi Hürr’ün akıbetinin hayır olmasının sebebi, Peygamber ailesine olan ihtiramıydı. Hz. Fatıma’yı saygıyla anması ona kurtuluş kapısını açtı. İkinci olarak İmam’a yani Allah’ın velisine teslim olması onun kurtuluşuna vesile oldu.

İkinci nükte ise İmam’ın affedici olması, İmam’ın taşı bile altına çevirecek kudrete sahip olması, İmam’ın insanda çok büyük bir değişimin meydana gelmesinde etken rol oynaması. Yezid’in komutanı iken Kerbela’nın ilk şehidi olma şerefine ulaşmak, bu İmam’ın tekvini kudretinden kaynaklanıyor. Yeter ki bizler İmam’a yönelelim, İmam’dan yüz çevirmeyelim, ona teslim olalım.

Ceddi Rasulullah; “Kurtuluş gemisidir Huseyn” buyurdu. Biz kurtuluşa eremediysek eksiklik bizdedir, yoksa o gemi kendisine yönelen tüm günahkârlar için de kurtuluş gemisidir, sadece iyiler için değil. Biz ki İmam Huseyn’in çocuklarını korkutmadık, biz ki Zeyneb’in kalbini Aşura faciasının sızısıyla doldurmadık, biz ki İmam Huseyn’i çölde kalmaya zorlamadık, Hürr’ü affeden, kardeşi sayan İmam bize mi lütfetmeyecek?!

Heyhat, Heyhat. Yeter ki o kapıya yönelelim, ‘biz geldik!’ diyelim. Hürr gibi varalım kapısına, “İster Kur’an hakkına affet, ister bu hançerle boynumu vur, ben sana geldim, senin emrine amadeyim” diyelim, görelim bizleri nasıl değiştirdiğini, nasıl Hürr kıldığını!