.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Tarih ve edebiyat hazinemize birbirinden güzel ve ilginç, onlarca eser armağan eden Reşat Ekrem Koçu tarafından çok sayıda yazar ve çizerin katkısıyla hazırlanan meşhur İstanbul Ansiklopedisi maddelerinden birisi İstanbul'un meşhur Büyük Valide Hanı'dır. Ekrem Koçu bu maddede Muharrem ayına dair aşağıdaki notları sunmaktadır.

* * *

Şiî Îrânilerin Muharrem Mâtemi Ayînî

İstanbul’da oturan Şiî Îrânîlerin hicrî takvimdeki muharrem ayında Kerbelâ faciası yâd ile yapdıkları büyük mâtem âyini, Türkiye’de bu gibi törenlerin yasak edildiği 1927 yılına kadar, asırlar boyunca Büyük Vâlide Hanı’nda yapılagelmişdi.

Handa bu âyîn hakkındaki hâtıralar, pek değerli gazeteci Cemaleddin Bildik, bütün meslek hayatını geçirdiği Akşam Gazetesi’nde, şu satırlarda toplamış ve neşretmişdir:

“Ernest Mamboury 1925’de neşrettiği “İstanbul Rehberi” adlı eserinde Valde Hanı’na tahsis ettiği sahifede bu handa yapılagelen bu Muharrem âyinleri hakkında şunları yazmaktadır:

“İranlıların Muharrem ayında (Aşûra ayı) icrâ eyledikleri âyin bu hanın birinci avlusu dâhilinde vukubuluyordu. “Aşûra merasimi” denilen bu âyin, İmam Hüseyin Hazretleri’nin itbaiyle birlikte Kerbelâ’da şehid edilmesi ile nihayet bulan facianın yıldönümü vesilesiyle icrâ edilirdi. İmam Hüseyin, 58 senei hicriyesi muharrem ayının 10’uncu günü 72 neferden mürekkep akrabası ile birlikte Sahra-yı Kerbelâ’da Fırat Nehri kıyılarına gelmiş ve bu nehirde hararetini teskine çalışırken Mülük-i Emeviyeden Yezid ibn-i Muâviye’nin emriyle şehid edilmiştir. Bu vak’a dolayısiyle İmam Hüseyin menakıbının her sene âyinler ile ihyâ ve tecdidi Şiî Müslümanlar arasında âdet olmuştur. İran’da, Kafkasya’da ve Hindistan’da muharrem âyinleri pek mutantan ve velvelelidir.”

1925 yılında, Büyük Valde Hanı'nda devam ettiğini “İstanbul Rehberi”nde yazan Ernest Mamboury’nin hatırladığına göre, “Muharrem âyinleri” 1927 de veya bu yılın sonlarına doğru menedilmiştir.

* * *

“Merasim bittikten sonra o kafile, Valde Hanından çıkar, Bayazıd’a doğru yürür, Çemberlitaş’taki Vezir Hanı’na uğrıyarak kısa bir müddet orada kalır ve doğruca Köprüye inerek Üsküdar’a geçerdi.

Yüzlerce İranlı da onları takibederdi. Üsküdar meydanında yeniden toplanan kalabalık, Seyid Ahmed Deresi’ne gider ve Muharrem âyini oradaki camide nihayet bulurdu. Onlar, ancak Üsküdar’daki Seyid Ahmed Deresi Camii’nde merasimin sona ermesiyle temizlenirdi.”[1]

* * *

İlahi Aşk (II)
İlahi Aşk (II)
İçeriği Görüntüle

Valide Han oldukça eski ve imarından bu yana çok az tadilat gördüğü için kubbelerin birinde çökme meydana gelmiş ve bunun neticesinde de bir kişi enkaz altında kalarak can vermiştir. 19 Ağustos 1906 tarihli Sabah gazetesi hadiseyi gazetesi için tesbit eden bir muhabir şu şayan-ı dikkat satırları yazıyor:

“Hanın medhalinde papağılı, kasketli yüzden fazla irânî kaynaşıyordu, sanki içeride hiç bir hâdise olmamış gibi, hepsi kendi işleri, alım satımları ile gürültülü bir suretde meşgul idiler; büyük kemerli dehlizden, kalabalığı güçlükle yararak geçebildim.

Burası bir âlemdi. Dehlizlerin sağında solunda kirden ve çamurdan renkleri kaybolmuş taş merdivenlerle çıkılan daireler, evler, ticarethâneler vardı, yine dehlizlerde, üzerlerindeki tabelelerde “Tütüncü Ali Ekber”, “Bakkal Mirza Cafer” gibi isimler yazılı dükkânlar bulunuyordu. Yirmi adım sonra önüme pek geniş bir meydan çıkdı, bu meydanın tam ortasında ahşab bir cami, etrafında dairen mâdâr demir kapulu birçok ev vardı.

İranîlerin muharrem âyinini yaptıkları yer, camiin arkasında kalan kısımdı. Burası mustatil bir meydancık idi. Üzerinde, icabında çadırlar ve halılarla örtülebilen bir sayvan yapılmıştı. İran sefiri, ailesi ile birlikde, bu meydancığın etrafındaki evlerden beyaz badanalısına gelir, âyini oradan seyredermiş.”[2]

* * *

Peki, Büyük Vâlide Hanı Nedir?

Onyedinci asır Türk yapı sanatının şaheserlerinden, İstanbul’un en büyük hanlarından biri, âbidevî muazzam binâ; Çakmakcılar Yokuşunda, Büyük Yeni Hanın hemen karşısında, bu yokuşu Sultanhamamından Bayazıd’a doğru çıkarken sağ koldadır.

Bu büyük han, kendisine îrad olarak Dördüncü Sultan Murad zamanında (pâdişahlığı 1623-1640) bu pâdişahın anası Kösem Mahpeyker Sultan tarafından yapdırılmışdır. O devrin adamı büyük muharrir Evliyâ Çelebi şu satırları yazıyor:

“Kösem Vâlide Sultan Hanı — Bu hanın yerinde evvelce Cerrah Mehmed Paşanın sarayı vardı, zaman ile yıkılmış olduğundan Kösem Vâlide altlı üstlü üçyüz höcreli şeddâdî bir han binâ ettirmişdir ki İstanbul’da Mahmud Paşa Hanı ile bundan büyük han yokdur. Bir tarafında dört köşe bir cihannümâ kulesi vardır ki eflâke ser çekmişdir. Develiği ve bin aded at ve katır alır ahırı vardır. Ortasında camii şerifi vardır”.

* * *

Büyük Vâlide Hanı için en geniş yeri ayırmış ve pek değerli mâlûmat vermişdir; aşağıdaki satırları o makaalelerden alıyoruz:

“Onyedinci asırda Sultan İbrahim’in validesi Kösem Mahpeyker Sultan tarafından inşa ettirilmiştir. Hana “Vâlide” isminin verilmesi de bu münâsebet iledir. Han, vâristen vârise intikal ede ede birçok el değiştirmiş ve o hale gelmiştir ki hissedarlar çoğalmış, her katın odaları için birer sahip meydana çıkmışdır. Hattâ bu arada odalardan 20’si de Evkafa geçmiş, Evkaf da bunun yarısını satmışdır. 10 oda da hâlen (1948) Evkafa ait bulunmaktadır."

* * *

İstanbul’da Kur’an-ı Kerim’in ilk defa olarak gizlice basıldığı yerlerden biri Büyük Vâlide Hanı’nda İrânîlerin matbaaları olmuşdur; müverrih Cevdet Paşa, hicrî 1272 – 1292 (milâdî 1855 – 1875) yılları vakayii üzerine kaleme aldığı notlar arasında, ki bu notlar Osmanlı Tarih Encümeni Mecmuasında neşredilmişdir, bu meseleyi şöylece anlatıyor:

“Nice senelerden beri Kur’an cüzü’lerinin tab’ı Bâbıâlice arzû olunurdu, Fetvâhâneden muvafık cevap alınamamışdı, hâlbuki İranlılar Vâlide Hanı’nda ve sâir mahallerde gizlice Kur’an-ı Kerim’i tabı’ ve alenen de satarlardı.”[3]

Meşrûtiyetden evvel Büyük Vâlide Hanı’nda İrânî kitabcıların kurmuş olduğu bir kaç küçük matbaanın hususiyeti, rağbet gören eserlerin hemen taklidlerini basarak piyasaya sürmekti.. Bununla beraber bu son derece cessur adamlar hürriyet mücâdelesinde hizmet de görmüşlerdir, Yazar ve gazeteci Ahmet Rasim (1864-1932) “Muharrir, Şâir, Edîb...” adındaki eserinde anlatıyor:

“Diğer tarafdan bizde serbesti-i matbuatın en faal âmillerinden olan İrânî kitabcılar, Vâlide Hanı Matbaasında hükûmetçe muzir görünen veya görünmesi mültezim olan âsârı durmayıp basıyorlardı, bu matbaayı sed etmek her nasılsa mümkin olamıyordu. İrânî taklidcilerin bu babdaki hizmetleri bence pek ziyâde mühimdir.”

* * *

- - - - - - - - - - - - -


[1] (Cemaleddin Bildik, İstanbul’un Hanları, Akşam Gazetesi, 1948).

[2] Büyük Vâlide Hanı, Avludan Kapuya Bakış.

(Kapak resmi : Ö. Arslan)

[3] Osmanlı Tarih Encümeni Mecmuası, V