.
.

Bismillahirrahmanirrahim

Şehitler, peygamberler gibi, insanla ilahi tecelliler arasındaki perdeyi kaldırırlar.

Peygamberler ve evliyalar, hayatları boyunca, kendileri ile Allah arasında var olan perdeleri yıkarlar; şehitler ise fedakârlıklarıyla, kendileri ile Allah'ın tecellileri arasında var olan bütün perdeleri kaldırırlar.

Şehitlik bir son değil, bir başlangıçtır; dünyevi aklın erişemeyeceği bir dünyada bir başka doğuştur. Doğuşu öyle bir parlaklıktır ki, zamanın âlemini kat eden ve dünyayı Âlemlerin Rabbinin nuruyla aydınlatan bir yıldızın doğuşudur. Şehit ölümü beklemez, o ölümü seçen kişidir. Şehit, ölüm beklenmedik bir şekilde kendisine gelmeden önce kendi özgür iradesiyle ölür ve aynı zamanda yaşama sevincini de bulur; ölüm kaygısını bir an bile olsun umursamayan ve kendini ihmalin çürümüş ipliğine bağlayan kişi değil.

Manevi adanmışlığın ve temel ilkelerin en önemli özelliklerinden biri, tevhid inancını, Allah‘ın dinini ve insanlığı savunma uğruna kendini feda etmeye hazır olmaktır. Sokrates bu ilke uğruna hayatını feda etmeye hazırdı ve böylece felsefesinin bir şehidi oldu ve sonuç olarak şehit filozof olarak tanındı. Ayetullah Cevadî Amoli'nin bu konudaki görüşü: "Tevhid düşüncesi Ortadoğu'ya ulaştığında, Yunan tevhidi diğerlerinden daha önce ve daha fazla düşündü ve bu şekilde şehitlik verdi. Sokrates insanları tevhid inancına davet etti ve bu şekilde Allah yolunda, şehitlik şerbetini içti. Sonra Platon'u, sonra Aristoteles'i eğitti ve İlahi düşünce oradan başka yerlere yayıldı." Bu hedeflerin hayat kurtarma ve savunulmasına dair örnekler çok ve geçmişte bolca bulunur.

Şehit kelimesi, kutsal kabul edilen ve özveri anlamını taşıyan bir kelimedir. Her insan kendisi için her şeyi yapmaya hazırdır, ancak kişi kendi niyetinin ötesine geçip başkaları için harekete geçtiğinde kutsal ve değerli bir konuma sahip olur. Örneğin, İmam Ali'nin (as) hayatı fedakârlıkla doludur. Ego ve bencillikten uzak ve zor bir hayat yaşamasına rağmen, her zaman başkalarını kendinden daha çok önemserdi. Şehitler de savaşta kanlarını verirler, bundan dolayıdır ki Kerbela toprağına secde etmek bu nedenli faziletli ve değerlidir.

"Kutsal Yolculuk", Şehadet ve şehidin makamı, şehadete âşık insanların Kutsal Yolculuğunu daha ayrıntılı olarak açıklayacaktır.

İmam Humeyni (ra), Hz. Resulü Ekrem'den (saa) rivayet ettiği bir hadiste, şöyle buyuruyor: Şehid şehadetiyle kendisi ile Nur‘un- Nur arasındaki perdeyi kaldırdığını söyler:

"Şehidin yedi özelliği vardır. Bunlardan birincisi, yere düşen ilk kan damlasının bütün günahlarını bağışlamasıdır. Bunların en önemlisi ise söylediği son özelliktir. Bu! Şehidin Allah'ın (vechi) yüzüne baktığı ve Allah'ın (vechi) yüzüne bakmanın her peygamber ve şehid için kolaydır."

Aslında mesele şu ki, bizimle Allah, Allah'ın yüzü ve Allah'ın tecellileri arasında var olan perdeler, tüm bu perdeler insanın kendi perdesine çıkar. İnsanın kendisi büyük bir perdedir; ister karanlık perdeler olsun ister aydınlık perdeleri olsun, var olan tüm perdeler, insanın kendisi olan perdeye çıkar.

Bizler, kendimizle Allah'ın yüzü arasındaki perdeyiz. Allah yolunda olan insan veya Allah yolunda olan bir diğeri bu perdeyi takdim eder, insan eğer bu perdeyi kırmış ve sahip olduğu şeyi, yani kendi hayatını sunmuşsa, hem bu ilke tüm perdeleri kırmış, hem kendini kırmış, hem kendi egoizmini ve kişiliğini kırmış ve sunmuş demektir. Allah için savaşmış, ilahi ilke ve dini savunmuş ve sahip olduğu her şeyi samimiyetle sunmuş ve kendini vermişse, bu perdeleri kırılmıştır.

Şehitler, Allah yolunda ellerinde olanı ve sahip oldukları en yüce şeyi Allah'a sunarlar, karşılığında Allah'a teslim olurlar ve bu kaldırılan perde onlara görünür, tecelli eder. Peygamberlere gelince, onlar her şeyi Allah yolunda istedikleri için, kendilerini görmedikleri ve kendilerini Allah'tan gördükleri için ve kendilerini bir şahsiyete sahip görmedikleri için, Allah katında hiçbir izzete sahip olmadıklarını düşünürler. Onlar da perdeyi kaldırırlar. Kur’an-ı kerim şöyle buyuruyor:

“Musa sözleşmemiz üzere gelip Rabbi onunla konuşunca, (Rabbim! Kendini bana göster de seni göreyim). Dedi. (Allah!) ‚‘asla beni göremezsin.’ Fakat şu dağa bak; eğer yerinde kalırsa, beni görürsün.‘‘ dedi. Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa baygın (yere) düştü. Ayılınca, (Seni her eksiklikten uzak bilirim, sana tevbe ettim ve ben müminlerin ilkiyim.) dedi.”

(Araf: 143)

Allah Teâlâ, Tur dağında belirir ve Hz. Musa'ya yıldırım düşer. Onlar hayatta iken, peygamberler ve peygamber silsilesi evliyalar hayattayken, kendileri ile Allah arasında perde olan şeyler kopar ve onlara yıldırım düşer ve onlar için isteğe bağlı bir ölüm meydana gelir.

Allah Teâla onlara tecelli eder, onlar da o fikrî, bâtınî, ruhânî ve tasavvufî nazarla bakarlar ve Allah Teâla’nın tecellisini idrak ve müşahede ederler ve nakledilen bu rivayete göre ‘‘şehit‘‘, peygamberler gibidir; Allah yolunda her şeyini vermiş olduğundan şehit olduğunda Allah Teâla ona tecelli eder ve o da Allah Teâla’nın tecellisine, Allah Teala'nın yüzüne "bakar". Bu, insan için olanın sonu, insan için olan kemalin sonudur. ‘‘el-Kâfî'de‘‘ nakledilen bu rivayette, peygamberler şehitlerle eşit tutulmuştur, öyle ki Allah Teâla’nın peygamberlere tecellisinde aynı tecelliyi şehitlere de tecelli ettirir. Şehit de Allah Teâla’nın yüzüne bakan perdeyi yırtmıştır. Tıpkı peygamberlerin perdeleri yırtmış olması gibi. Ve varış noktası insan için mümkün olan bir varış noktasıdır. Şehitler için bu son durağın peygamberler için de olduğudur, şehitlerin kendi varoluş sınırlarına göre bu son duraklara ulaşacaklarını müjdelemişlerdir.

Şehitliğin Anlamının Genişletilmesi

Ayetullah Mekarim Şirazi, İslam'ın şehitliğin anlamını genişlettiğini şöyle açıklıyor: İslam kültüründe "şehit", cihat meydanında öldürülenlerle sınırlı değildir; her ne kadar bunun en açık örnekleri olsalar da, İslam'da şehitliğin anlamı genişletilmiştir. Şehitliğin geniş anlamı, bir kişinin ilahi bir görevi yerine getirirken öldürülmesi veya ölmesidir. Bu kutsal görevi yerine getirirken herhangi bir şekilde ölen herkes "şehit"tir ve İslam geleneklerine göre şehitler arasındadır. Sonra şehit olarak ölenlerle ilgili birkaç rivayet naklederek şöyle buyuruyor: İslami rivayetlerde, şehitlerin birkaç grup olarak öldüğünü beyan ediyorlar.

1 – Hz. Resulü Ekrem (saa) şöyle buyuruyor: "İlim talebesine (Öğrenen kimseye) ölüm gelince şehit olarak ölür."

2- Müminlerin Emiri İmam Ali (as) şöyle buyuruyor: “Sizden kim, Rabbinin emaneti olan namusunu korumak, Allah’ın hakkını, Resulünün hakkını ve Ehl-i Beytin hakkını hakkıyla tanıyarak yatağında dahi ölürse, şehit olarak ölmüştür.”

3- İmam Sadık (as) şöyle buyuruyor: "Kim malını korumak için saldırganlara karşı savunur ve öldürülürse şehittir."

4- Ehl-i Beyt İmamlarından (sa) şöyle rivayet edilir: “Öfkesini yutan kimseye şehitlik sevabı verilir, kıyamet günü peygamberlerle beraber olur, kalbi iman nuruyla dolar.”