.
.

Bismillâhirrahmânirrahîm

İlahi Vaade Ümit Beslemek, İnsanlığın Kurtuluş Vesilesidir

İçinde bulunduğumuz çağda dünya, insanları rahatsız eden birçok adaletsizlik, savaş ve zulümlerle dolmuştur. Bu zulümler insanlığı ve insanî değerleri ayaklar altına alacak kadar ileri gidiyor ve bazı insanlar bu durumdan nasıl kurtulacağına dair bir bilgi sahibi olmadığı için çaresizce ümitsizliğe kapılabiliyor. Bu ümitsizlikten kurtulmak için bu soruya cevap bulmak gerekir; bu durumda insanlığı ne tür bir ümit motive edebilir?

İslamî bakış açısı ile bu ümit, Cenab-ı Hakk'ın insanlarla gerçek ve bozulmaz bir antlaşma yapmış olması gerçeğinde özetlenebilir. Bu anlaşmaya göre, insanın gittiği yol, gerçek mutluluk ve insanlar arasında adalet ve adaletin tesisi sonucuna varmalıdır. Bu ilahî ahdi, tüm kitaplarda ve ilahî mesajlarda, özellikle yüce İslam dini ve onun Peygamberi Hazret-i Muhammed Mustafa'nın (s.a.a.) söylemlerinde bulmak mümkündür.

Bilindiği kadarıyla Kur'an-ı Kerim ayetleri ve Hz. Peygamberimizin (s.a.a.) ve masum imamların (a.s.) hadisleri bu gerçeği vurgulamıştır. Yüce Allah'ın şu buyruğu gibi:

“Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hale getirilmesi istenenlere lutfetmeyi ve onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzüne, onları miras bırakmayı dilemedeydik.”

 Kasas/5

Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.a.) meşhur hadisinde şöyle buyurmaktadır:

“Eğer dünyanın ömründen bir tek gece kalsa, Allah o geceyi öyle uzun kılar ki, benim hanedanımdan bir kişi dünyanın hâkimi olur. Onun adı benim adımdır... ve yeryüzü zulüm ve sitem ile dolu olduğu gibi onu adalet ile dolduracaktır.”

Bu hadis-i şerifte Allah Resulü (s.a.a), İmam Mehdi’nin (a.f.) zuhuru ve ilahî adaletin gerçekleşmesi, yeryüzünün adaletle dolacağı vaadini vurgulamak istemektedir. Bütün bunlar, hatta dünyanın tabiatında bir dönüşüm yapmak gerekli olsa bile değişmez ve yerine getirilmesi gereken, fevkalade önemli, büyük ilahî sünnetleri gösteren unsurlardır; dünya yaşamının normalde 24 saatten ibaret olan bir günlük ömrünün uzadıkça uzaması gibi.

Elbette bu hadis, sonunda dünya hayatından sadece bir gün kalacağı ve sonra Allah'ın onu zuhur vaadi meydana gelene kadar uzatacağı anlamına gelmez; bu şekilde bu büyük olayın önemi ifade edilmek isteniyor ve bu durum meydana gelmesi kaçınılmaz olaylardan birisidir; kaçınılmaz olarak olması gerekendir. Çünkü bu büyük olay, Allah'ın vaat ettiği bir gerçektir ve Allah'ın vaadine hilaf etmesi mümkün değildir.

Artık insanlık, tağutların, zalim yöneticilerin baskı ve istismarından bıkmış durumdadır; nice ıstıraplara tahammül etmiş, musibetlere göğüs germiş, vaadedilen o günü sabırsızlıkla beklemektedir. İnsanların o fezada mutluluğun gerçek lezzetini tattığı gün, Hz. Mehdi’nin (a.f.) zuhur edip her türlü din ve etnik mezhepten tüm halkları ve insan gruplarını tevhid bayrağı altında toplayacağı gündür.

Tüm dünyada adalet bayrağının dalgalandırılacağı, zulüm, baskı ve korku salarak insan hakları ve haysiyetinin çiğnendiği çağı sona erdirecek bu aydınlık ve emin geleceği umut etmek, insanın iradesini güçlendireceği gibi, hayatın evrimsel ilerlemesinde, umutsuzluk karamsarlığına da engel olacaktır.