.
.

Bismillahirrahmanirrahim

Bir insanın sahip olduğu en değerli şeyi ömrüdür. Allah insana değer vermiş, yaratmış ve ona yaşayacağı bir ömür vermiştir.

Bu ömür sermayesi kalıcı olmayan ve her gün azalan bir sermayedir.

Müminlerin emiri Hazreti Ali (a.s) şöyle buyurdu:

نَفْسُ المَرْءِ خُطاهُ إِلى أَجَلِهِ

‘İnsanın her nefesi eceline doğru attığı bir adımdır.’[1]

Tüm sermayesi satmakta olduğu buz kütleleri olan bir tüccar gibidir. Eskiden kimi insanlar buz kütlelerini alıp şehre getirir ve orada satarlardı. Eğer gün içinde satıp bitirebilirlerse kar ederlerdi. Satamazlarsa güneşin sıcağında yavaş yavaş sermayesi eriyip giderdi. Ömür de bizim eriyip gitmekte olan sermayemizdir.

Yüce Rabbimiz de Asr suresinde bu önemli noktaya işaret ederek insanın her daim sermayesinden yiyerek zararda olduğuna vurgu yapmaktadır:

إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ لَفِى خُسْرٍ

‘Şüphesiz insan ziyandadır.’[2]

Hazreti İmam Ali Naki (a.s) bu önemli noktaya şu sözleriyle vurgu yaparlar:

الدُّنْيا سُوقٌ رَبِحَ فيها قَوْمٌ وَ خَسِرَ آخَرونَ

‘Dünya bir pazar yeridir. Kimileri bu pazarda kâr ederler ve kimileri de zarar.’[3]

Yüce Rabbimiz kimi insanın o kadar bedbaht olduğunu ve hem bu dünyada ve hem ahrette hüsranda olduğunu vurgular. Bunlar rahatlık ve bollukta Allah’a dönen ama sıkıntı vakti sırt dönen kimselerdirler.

خَسِرَ ٱلدُّنْيَا وَٱلْـَٔاخِرَةَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْخُسْرَانُ ٱلْمُبِينُ

‘Böyle insanlar hem dünyalarında hem ahiretlerinde ziyandadırlar. İşte apaçık kayıp budur.’[4]

İnsan her daim kaybettiği bu ömür sermayesini nasıl değerlendirebilir.

Asr suresinin son ayeti kerimesi dört temel kural söyleyerek bir insanın şahsi ve toplumsal saadetini nasıl kazanıp zarardan kara dönebileceğini söylemektedir.

Şöyle buyuruyor yüce Rabbimiz:

İnsanoğlu her daim zarardadır ama şu dört kuralı yapanlar hariç. Onlar ömür sermayelerini doğru bir şekilde değerlendiren ve zarardan kara dönenlerdirler.

Şu şekildedir ayeti kerime:

إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَتَوَاصَوْا۟ بِٱلْحَقِّ وَتَوَاصَوْا۟ بِٱلصَّبْرِ

‘İman eden, salih amel işleyen, hakka ve sabra davet edenler hariç.’[5]

İnsana dünya ve ahiret saadetini getiren dört temel kural.

İnsanın zararla giden ömrünü kara çeviren dört kural.

Sadece kendi zararını kara çevirmiyor, toplumunun da zararını kara çeviriyor.

BİRİNCİ KURAL: İMAN ETMEK

İnsan iman ettiği ve imanını yaşadığı takdirde ömrünü karla bitirir.

Kalbindeki imanının hayatına, yaşantısına, tefekkürüne, düşüncesine, diline, işine, ahlakına yansıtır.

Özetle imanını yaşar ve yaşatır.

İKİNCİ KURAL: SALİH AMEL

Kalbindeki iman ameline yansır. Yaptığı her şeyde Allah’ın rızasını gözetir. Yaptığı şeyle ister dünyası ve ister ahreti için olsun Allah rızası doğrultusundadır. Çünkü mümin dünyası için de çabaladığında Allah rızası için bunu yapar ve bu da ibadet olur. Allah rızası için yapılan her şey ibadettir.

İnsan Allah’ın rızasını gözeterek yaptığı her şey salih amel olur.

Kalbinde iman olan bir insan yaptığı her zerre işin hesabını Allah’a vereceğini bilir ve Allah’ın sevmediği şeylerden uzak durur.

Her gün kendisini hesaba çeker ve yanlış şeyler yapmışsa tövbe eder ve telafi peşinde olur. Güzel şeyler yapmışsa şükreder.

ÜÇÜNCÜ KURAL: HAKKA DAVET

İmanlı kimse sadece kendisi için yaşamaz. İnsanların da bu imanı yaşamasını ister. Bundan dolayı da öncelikle ailesini ve sonra çevresindekileri de bu imana ve hakka davet eder. Furu’u Din’deki ‘İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma’ kuralını yerine getirir.

Bunu yaparken de ilk etapta en yakınından başlar. Aile ve sonra çevresi.

Yüce Rabbimiz Tahrim suresinde şöyle buyuruyor:

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ قُوٓا۟ أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا

‘Ey iman edenler kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyun.’[6]

Yani sadece kendileri için yaşamazlar ve ailelerinden başlayarak herkese hakkı tavsiye ederler ve yanlıştan sakınmalarını isterler.

DÖRDÜNCÜ KURAL: SABRA DAVET

İmanı yaşamak, salih amel işlemek ve hakka davet yollarında en büyük yardımcı sabırdır.

Bunun için de imanlı kimseler birbirlerini sabra davet ederler.

Allah’a itaat yolunda, şeytanın vesveseleri ve günahlar karşısında, başımıza gelen musibet ve sıkıntılar karşısında sabra ihtiyacımız vardır.

İnsanın sabretmesi gerektiği gibi başkasının onu sabra davet etmesi de bir güç bulmasına vesiledir. Sıkıntı ve problemler vaktinde yanımızda olan dost ve yakınlarımız büyük nimetlerdirler.

İşet bu dört temel kural hakkıyla hayata geçirilirse insanın ferdi ve toplumsal saadetini kazandırır ve durmadan akıp giden ömür sermayesin karla kapatmasını sağlar.

Zaman en önemli nimettir ve en güzel bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Allah rızası doğrultusunda salih amellerle değerlendirilirse en karlı, kazançlı yatırım olacaktır.

Allah hepimiz bereketli ve kazançlı ömür versin inşaallah.

- - - - - - - - - - - -


[1] Nehc’ul Belağa. Hikmet 74.

[2] Asr 2.

[3] Tuheff’ul Ukul. S. 361.

[4] Hac. 11.

[5] Asr 3.

[6] Tahrim 6.