Bismillahirrahmanirrahim

Değerli müminler, sevgili canlar, İmam Hüseyin âşıkları!

Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyti’nin hüzün ve matem günlerinde bulunuyoruz. Bu münasebetle matemin asıl sahibi Hz. Resulullah’a (s.a.a) ve onun mutahhar Ehlibeyti’ne ve siz Ehlibeyt dostlarına ve yarenlerine taziye ve tesliyetlerimizi arz ediyoruz.

Bu Hüseynî günlerde size Hüseynî ikrarımızı sunmak istiyoruz. Maksadımız şudur: Biz İmam Hüseyin’i nasıl tanıyoruz? Onun hakkındaki düşünce ve inancımız nedir ve bunların altyapısını ve dayanağını oluşturan deliller nelerdir? Neden İmam Hüseyin’i kıyamını, Kerbela ve Aşura’sını bu kadar önemsiyoruz? Bunları sizinle paylaşmak istiyoruz.

Çünkü bizi tanımak isteyenler, bizi bizimle tanısınlar istiyoruz. Hakkımızda değerlendirme yapmak isteyenler önce bizi, düşüncelerimizi, delillerimizi, hedeflerimizi, mektebimizi bizden dinlesinler, okusunlar ve öyle değerlendirsinler. Elbette her şeyi böyle kısa bir yazıda, bütün detay ve delilleriyle ortaya koymak mümkün değildir. Bu yüzden düşüncelerimize ve delillerine kısa ve öz bir şekilde değinmekle yetineceğiz.

Evet, bize göre İmam Hüseyin (a.s):

1- Allah’ın seçtiği İbrahim neslindendir. (Al-i İmran, 33)

2- Seçilmiş nesilden ve kullardan olduğu için Kur’an’ın mirasçısıdır. (Fatır, 32)

3- Bu seçilmişlik ve Kur’an mirasçılığı bir rastlantı değil, bütün hayırlarda önde gittiklerinden dolayıdır. (Fatır, 32)

4- Aynı şekilde bütün hayırlarda önde gittikleri için Allah’ın mukarrep kullarındandır. (Vâkıa, 10-11)

5- Yine bütün hayırlarda önde oldukları, mukarrep oldukları için mutahhardırlar-tertemizdirler ve Levh-i Mahfuz’da saklı olan Kur’an’ın hakikatlerini idrak etme ve adeta canlı Kur’an olma ve Kur’an adına nihai görüşleri ortaya koyma kabiliyet ve yetkisine sahiptirler. (Vâkıa, 77-79, Ahzap, 33)

6- Onlar “Zikir Ehli”dirler, Zikr’in (Resulullah’ın) Ehli’dirler. Dolayısıyla da Kur’an ve Sünnet de dahil bilmediklerimizi birinci derecede onlara sormakla yükümlüyüz. (Talak, 10-11, Nahl, 43)

7- Yukarıdaki özelliklere sahip oldukları için, Kur’an onlara “sadık-dosdoğru” lakabını vermiş ve müminleri daima onlarla birlikte olmaya, yani onları izlemeye, yollarından ayrılmamaya emretmiştir. (Tevbe, 119)

8- Yine bu özelliklere sahip oldukları için ve haklarındaki bu ilahi referanslar ve garantiler söz konusu olduğu için Resulullah’tan sonra emir ve yetki onlara verilmiş ve mutlak anlamda itaatleri istenmiş; ihtilafların çözüm kaynağı ve mercii olarak tanıtılmışlardır. (Nisa, 59)

9- Bu özelliklere sahip oldukları için onların meveddeti (söylem ve eylemlere yansıyan) muhabbeti, Resulullah’ın 23 yıllık risaletinin bir karşılığı olarak ümmetten istenmiştir. (Şura, 23)

Aslında sevgilerini istemesi, onları tanımayı istemesidir. Zira insanın tanımadığı birisini sevmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu “Onları tanıyın, tanırsanız, onlarda olan kemaller ve özelliklerden haberdar olursanız, mutlaka seversiniz. Böyle bir sevgi de insanı sevdiğine sıkı sıkıya bağlar. Onları ve sevgilerini hiçbir şeyle değişmez.” demektir.

10- Hz. İbrahim (a.s) büyük imtihanlardan sonra atandığı imamet makamını kendi neslinden olanlar için de istemişti. Allah-u Teala ise bu isteği şartlı olarak kabul etmiş ve “Benim ahdim-imamet makamı zalimlere ulaşmaz.” buyurmuştu. (Bakara, 124)

İşte İbrahim (a.s) neslinden gelen Hz. İmam Hüseyin, yukarıda geçen özelliklere sahip olduğu için, kendine veya başkasına zulmetmemiş, yani günah işlememiş birisi olarak imamet makamına ulaşmıştır. Çünkü zalim olan biri seçilmiş, bütün hayırlarda öncü, mukarrep, mutahhar, mutlak sadık ve mutlak itaat edilmesi gereken birisi olamaz.

11- İşte bütün bunlardan dolayıdır ki Hz. Resulullah (s.a.a) “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’den. Hüseyin’i seveni, Allah sevsin.” buyurmuştur. (Sünen-i Tirmizi, c. 5, s. 324)

Ve böylece İmam Hüseyin’in bütün söylem ve eylemlerini, kendi söylem ve eylemleriymiş gibi teyit ve tasdik etmiştir.

12- Böyle olduklarından dolayı İmam Hüseyin’i ve abisi İmam Hasan’ı cennet gençlerinin iki efendisi olarak tanıtmıştır. Evet dünyada onların efendiliğini, yani velayetini kabullenenler ve onları kendilerinin örnek, önder ve öncüsü olarak görenlerin cennette de efendileri olacaklardır.

13- Yine bu özelliklerinden dolayıdır ki Allah Resulü (s.a.a) İmam Hüseyin’in de içinde bulunduğu Ehlibeyt’ini Kur’an ile birlikte iki paha biçilmez emanet olarak ümmete bırakmış ve “Onlara sarıldığınız müddetçe asla dalalete düşmezsiniz.” buyurmuştur.

14- Yine onları Nuh’un gemisine benzeterek “Ona binen kurtulur, binmeyen helak olur.” buyurmuştur.

15- Ehlibeyti’ni bedendeki baş ve baştaki iki göz yerine koymamızı istemiş ve “Başsız beden ve gözsüz baş yolunu bulamaz.” buyurmuştur.

16- Bir başka benzetmede şöyle buyurmuştur: “Hüseyin kurtuluş gemisi ve hidayet çerağıdır.”

17- Evet o, Kur’an’da övülen ve yüceltilen âlimlerin, en önde gelenlerindendir.  (Mücadele, 11)

18- O, Kur’an’da övülen ve üstün kılınan mücahitlerin öncüsü, serdarı, serveridir. (Nisa, 95-96)

19- O, Kur’an’da övülen, üstün kılınan ve diri olarak vasfedilen şehitlerin efendisidir. (Al-i İmran, 169-171)

20- O, canlarını ve mallarını Allah’a satanların başında gelmektedir. (Tevbe, 111)

21- O, “Mustazafların kurtuluşu için mücadele edin.” (Nisa, 75) emrine herkesten daha iyi ve daha mükemmel amel edenlerin başında gelmektedir.

22- O, marufa emreden, münkerden sakındıranların, ıslah için mücadele edenlerin ve tek başına da kalsa Allah için kıyam edenlerin öncüsüdür. (Al-i İmran 104, Hud 88, Sebe’ 46)

23- Hakkı Allah için tebliğ eden ve hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyen ve hiçbir kimseden korkmayanların en korkusuzu, en cesaretlisi ve en şecaatlisi yine İmam Hüseyin’dir. (Maide 54)

24- O, sabır ve sebatlarıyla, vefa ve sadakatleriyle, yakin, rıza ve teslimiyetleriyle Kitabullah’ta övülenlerin en kâmil örneklerindendir. (Secde, 24)

25- Kur’an izzetin Allah’a, Resulü’ne ve müminlere ait olduğunu buyuruyor. İmam Hüseyin de en izzetli ruha sahip olanların ilk sırasında yer almıştır. Bu yüzden de:

“İzzetli ölüm hayattır, zilletle birlikte olan hayat ise ölümdür.”

“Ben ölümü saadet ve zalimlerle birlikte yaşamayı ise bedbahtlık olarak görüyorum.”

“Allah’a yemin olsun ki ben aşağılık insanlar gibi size teslim olmam ve sizin önünüzden köleler gibi kaçmam.” buyurmuş ve bunu kıyamı, amansız mücadelesi ve kanının son damlasına kadar zillete boyun eğmeyişiyle ispat etmiştir.

26- Kur’an’da Fecr suresinde “Mütmain Nefs” olarak tanımlanan ve “Ey huzura kavuşan can! * Sen O'ndan hoşnut ve O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. * Artık (seçkin) kullarımın içine katıl. * Ve cennetime gir.” (Ferc, 27-30) hitabına layık olanların başında yine İmam Hüseyin gelir. Zira tarihte emsali görülmemiş onca zulüm ve gaddarlığa rağmen, kalbinin sükûnetini asla kaybetmemiş ve “Bütün bu olup bitenlerin tahammülü bana kolaydır. Zira hepsi Rabbimin gözlerinin önünde cereyan ediyor.” buyurmuştur. Medine’den çıkarken “Allah’ın rızası, biz Ehlibeyt’in rızasıdır.” buyuran İmam, Kerbela çölünde onca zulüm ve acının ardından son nefeslerini verirken de şöyle münacat ediyordu Rabbiyle:

“Ey Mabudum! Hükmüne razıyım, emrine teslimim. Senden başka mabud yoktur; ey sığınak arayanların sığınağı!”

27- Bütün bu Kur’âni ve Nebevi referanslara, delil ve burhanlara dayanarak biz İmam Hüseyn’i ve elbette babasını, abisini ve neslinden gelen nur imamlarını Allah'ın seçilmiş kulları, mukarrep kulları, yeryüzündeki halifeleri, Resulullah'ın varisleri, vasileri, ümmete emanetleri, takip etmemiz, itaat etmemiz gereken emir sahipleri, imam, önder, örnek, öncü olarak görüyor ve kabul ediyoruz.

28- İşte biz Muharrem’de böyle müstesna bir şahsiyeti, insan üstü bir insanı, böyle yüce ve İlahi bir İmamı anıyoruz. Böyle birisini yad ediyor, ona matem tutuyor, gözyaşı döküp ağlıyoruz. Ama bu gözyaşları acziyetin değil, sevginin, saygı ve hürmetin, merhametin, paylaşımın, desteğin, kadirşinaslığın, gıpta ve takdirin ifadesidir.

Hüseyin'e ağlamak, Hüseyin'in temsil ettiği bütün güzellikleri, değerleri sevmek, sahiplenmektir. Karşı çıktığı bütün çirkinliklere, zulüm ve gaddarlığa, insanlık dışı bütün eylem ve söylemlere isyandır, nefret ve lânettir.

Aynı zamanda gözyaşlarımız derin bir teessüf ve üzüntünün ifadesidir. Zira hakkında bunca İlahi ve Nebevi referans olduğu halde ve böyle birisinin ümmet tarafından baş tacı ve örnek ve önder edilmesi gerekirken, milyonların arasında bir avuç yareniyle birlikte yapayalnız kalmasına ağlıyoruz. Evet, biz Hüseyin'e ağlıyoruz, Hüseyin’in mazlumiyetine, yalnızlığına ağlıyoruz; faziletlerin yalnızlığına, hak ve hakikatin yalnızlığına, İslam'ın, Kur'an'ın, Resulullah'ın yalnızlığına, Ehlibeyti'nin, evlatlarının yalnızlığına, aslanların, yiğitlerin kanlar içinde yatmasına, zincirlere vurulmasına; çakalların, çapulcuların baş tacı edilmesine ağlıyoruz.

29- Bize göre Hüseyin'i unutmamak, Hüseyin'in mektebini unutmamak demektir; çizgisini yaşatmak demektir. Kerbela'yı ve Aşura'yı zinde tutmak, Kerbelaî ve Aşuraî değerleri ihya etmek demektir.

Çünkü biz Muharrem ayını bir ders sezonu, Kerbela'yı bir mektep, bir medrese, bir üniversite, Hz. İmam Hüseyin'i ve yarenini ise hocaları, üstatları olarak görüyor, her Muharrem'de kendimiz için, hayatımız için dersler almaya, ibretler çıkarmaya, unuttuklarımızı tazelemeye çalışıyoruz.

30- Aşura gecesi İmam'ın ashabının imamlarıyla ahitleştiği gibi biz de imamımızla ona vefalı kalacağımıza, yolundan, hedeflerinden ayrılmayacağımıza, Kerbela'dan verdiği mesajları unutmayacağımıza, unutturmayacağımıza dair ahitleşiyoruz, ahdimizi tazeliyoruz.

31- Kerbela bizim için, tarihin en büyük bela, musibet, imtihan, irfan ve aşk çölüdür; arz kadar geniş, hak-batıl çizgisi kadar uzun bir çöl... Sadıkların meydanı, aşıkların destanı ve kızıl laleler gülistanıdır Kerbela...

Ve... Aşura... insanlık tarihini kendinde özetleyen; şehadet günü, şehitler günü, mustaz'aflar, mazlumlar günü... Kanın kılıca galebe günü... Hakkın en parlak, en muhteşem, batılın ise en karanlık, en kara sayfasıdır Aşura.

32- Biz İmam Hüseyin’i sadece Ehlibeyt Mektebi’nin, hatta sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın emsalsiz bir değeri olarak görüyoruz. Zira O, Müslümanlara unutulmaz İslami ve imani mesajlar verdiği gibi, bütün insanlığa nice büyük ve hayati dersler ve mesajlar vermiş ve her ırktan, dinden ve mezhepten özgür ruhlu insanları kendine ve kıyamına hayran bırakmıştır.

33- Biz İslam ümmetinin ve Müslümanların İmam Hüseyin’i ve onun İlahi ve insani hedeflerini, mesajlarını ve kısacası onun nurlu mektebini tanımaları gerektiği kanısındayız. Zira ümmetin, hatta insanlığın zulüm ve haksızlıklardan, zillet ve sefaletten kurtulup onurlu, özgür ve insani ve İlahi değerler üzerine kurulu bir adalet düzeninin tesisi Hüseyni bir reçete olmadan, Hüseyni bir ruha ve şuura kavuşmadan mümkün değildir.

Evet:

Birleştirdi bizleri Hüseyn'in muhabbeti 

Bir tek Hüseynî şuur, kurtaracak ümmeti