Ne zaman bir hüzün çökse kalbime ve hıçkırıklar boğazımda düğümlense dünyanın kasvetli duvarlarından kurtulmak için ferec duası okurum.

Ne zaman bir hüzün çökse kalbime ve hıçkırıklar boğazımda düğümlense dünyanın kasvetli duvarlarından kurtulmak için ferec duası okurum.

Ferec, kurtuluş demektir nefsimizden ve kendi etrafımıza ördüğümüz dünyevi aidiyetlerden.

Ferec, geleceğe aydınlık gözle bakmanın şifresidir. Ferec, dünyanın tekâsürüne dalmış gaflet ehlinin içinde Kevser olmaktır, kalabalıklar içinde yalnız, ancak ila la nihiye gücün şemsiyesi altında yaşamak bahtiyarlığıdır.

Ferec, bir kuşun kafeste özgürlüğü özlemesidir, tüm çabası kafesin bir gün kırılması ve masmavi göklerde saadet melekûtuna kanat açmaktır.

Ferec, ölüler içinde diri yaşamak, yarasalar dünyasında kartal olmaktır. Ferec, fuztu ve rabbil Kâbe’nin nihai tefsiri ve anlamıdır.

Ferec, sığınmaktır, yüceliştir. Özlemdir, hasrettir, acı ve gözyaşıdır. Ferec, kalbin, kalp sahibine teslimiyeti ve bağımlılık kokan ne varsa onlardan azat oluşu ve insanın sürgün edildiği asıl vatanına tekrar kavuşmasıdır.

Ferec, Mekke’den Yesrib’e hicrettir. Medine’den Mekke’ye fetihle dönüştür. Ferec, Uhud’da Hamza olmak, Hayber’de Haydar, Kerbela’da Hüseyin olmaktır.

Ferec, ‘cahildim dünyanın rengine kandım’dan uyanmak ve şehadete âşık olmaktır.

Şehit, bir mum misali yanarken, biz onu yandı ve bitti zannederiz ne var ki etrafına toplanan binlerce pervaneyle mum, binlerce can, binlerce âşık yetiştirmiş olur.

Şehit şehadetiyle bir Neynevâ daha yaratırken nice Zeynepler ve Seccadlar Ney misali Neynevâ nağmeleri üfler tüm nesillere ve çağlara.

Ve Ferec, şehidin aydınlattığı yolda daha azimli yürümektir. Aydınlığı takip etmektir ve 'Allah’u nur ussemavat'a ulaşmaktır.

Ferec, şehadet kazandıran ilahi bir nağmedir Mevlana’nın Ney’inden üflenen.

Dinle neyden, duy neler söyler sana,

Derdi vardır ayrılıklardan yana.

“Kestiler sazlık içinden” der beni,

Dinler ağlar hem kadın hem er beni.

Hasret anlatmak için bulmam gerek,

Ayrılıktan parçalanmış bir yürek,

Aslı kaybetmişse bir insan, arar,

Asıla dönmek için hep uygun an arar.

Kâh dosta yoldaş olup, kâh düşmana,

İnleyip sesler duyurdum her yana.

Dost olur zannınca her insan bana,

Bihaberdir gel gör ki, sırrımdan yana.

Sırlarım olmaz iniltimden uzak,

Her göz etmez fark, işitmez her kulak.

Saklı olmaz birbirinden can ile ten,

Canı her göz görmez, amma ki sen.

Bir ateştir ses değildir ney sesi,

Kimde yok ateş, yok olsun böylesi.

Sevgiden ağlar, eğer ağlarsa ney,

Sevgiden çağlar, eğer çağlarsa ney.

  

Hem devadır ney denen şey hem zehir,

Bir bulunmaz arkadaştır, hemfikir.

Anlatır ney; Aşk-ı mecnunun nedir,

Kanlı bir yoldan haber vermektedir.

Müşteri yalnız kulak, dil, söz dedi,

Aşkı mecnun bildi, akil bilmedi.

Anlamaz olgun adamdan ham adam,

Söz hem az, hem öz gerektir vesselam.

Ferec, Ney’den ayrılık nağmesi dinleyerek Neynevâlı olmaktır.

Ferec, velayet makamından Süleyman yüzüğünü almaktır. Parçalanmış bedenden yüzüğü koruyan, sadece bir el kalır, Süleymanî olur.


Kesilen koldan geriye bir âlem kalır, Alemdar olur.


Ey Ferec yoluna adım atmak isteyenler, velayet yüzüğüne ve âlemine sahip çıkarsanız Hüseyin’e Abbas, Ali’ye Süleyman olursunuz.


Gönlümüz Ferec özlemiyle aydınlasın, ellerimiz kesilen ellerden ayrılmasın.

Kasım Süleymanî Anısına.

03 Ocak 2021