.
Ehlader Araştırma Bölümü
Uyku, insanın, ruh sağlığında özel bir öneme sahip en temel bedensel, zihinsel ve duygusal ihtiyaçlarından biridir. Uyku, gelecekte faydalı iş yapmak için enerji biriktirmede bedenin asli ihtiyacını karşılar. Rahat ve yararlı bir uyku ile sakin ve hoşa gidecek rüyalar görmek beden ve ruh sağlığının göstergelerindendir. Nitekim uykuya ihtiyaç, arzu edildiği biçimde ve uygun çevrede tatmin edilirse insanda harikulade bir güç meydana getirir. Bu güç, beden ve beyni ilk haline döndürebilir ve insanın vücudundaki yorgunluğu alabilir.[1]Uyku, hayatımızın sadece üçte birini oluşturur. Fakat hayatımızın diğer üçte ikisinin niteliği de uykumuzun niteliğine bağlıdır.[2]Uyku yalnızca fizyolojik sinirsel bir refleks değildir. Bilakis psikolojik bakımdan restore edici etkisi nedeniyle stresli ve sinirli kişiler uyutularak tedavi edilmektedir. Aynı şekilde semptomatolojide çocuk ve yetişkinlerin sinirsel-ruhsal hastalıkları çoğu vakada uykusuzluk veya az uykuyla karşımıza çıkmaktadır.[3]Bu bulgular uykunun, ruhsal değişim, denge ve sağlık için zaruret olan özellikli ve aktif bir organik olay olduğunu göstermektedir.[4]
Uykuya ne süreyle ihtiyaç duyarız?
Genel algı şudur ki sekiz saat veya yedi saat uykuya ihtiyacımız var. Bu nedenle kişi eğer sekiz saat uyumazsa durumundan kaygı duyulur. Eğer sekiz saatten fazla uyursa bu kez ona tembel denir. Uykuya ihtiyacın kişilere göre farklılaştığı bir gerçektir. Faydalı bir gece uykusunun süresi üç saatten daha az bir süre ile on saatten fazla süre arasında değişebilir. Bireylerin uykuya ihtiyacı muhtelif zamanlarda farklı farklıdır. Stres ve depresyonun ya da zihinsel ve bedensel faaliyetlerin arttığı anlarda uykuya duyulan ihtiyaç daha fazla olabilir. Ama koşullar isteğe uygun hale geldiğinde uykuya ihtiyaç azalabilir.
Uykuya duyulan ihtiyacın ölçüsü gelişim sürecinde de değişmektedir. Kişi yaşlandığı oranda uykuya ihtiyacın ölçüsü de azalmaktadır.[5]Dolayısıyla her erkek, kadın, çocuk ve yetişkin; yaş, bedensel ve duygusal sağlık, hayat tarzı, toplumsal ihtiyaçlar ve mesleki durumlar değişkenleriyle tayin edilen[6]belirli oranda uykuya ihtiyaç duyar.[7]
Uykunun ruhsal hijyendeki işlevi nedir?
Her gece insan yatağa gittiğinde genellikle sorunlar yumağıyla başbaşadır. Uykuda organizmanın her düzeyinde vuku bulan metabolizma ve enerji faaliyeti bu ruhsal istikrarsızlığı ve sorunları asgari seviyeye indirir, insan bedeninden yorgunluğu atar. Uyku Kur’an açısından insanın huzur bulmasını sağlayan şeydir.[8]Kur’an’da ilahi ayetlerden biri olarak ifade edilmiş[9]“rüya görme” de ruhsal hijyende etkilidir.
Öyle anlaşılıyor ki “rüya görme”[10]fizyolojik bir fenomen olarak uyku sürecinin kendisinden bile önemlidir. Psikanalitik ve bilişsel görüş bu meseleye başkalarından daha fazla eğilmiş ve rüyalara olumlu pencereden bakmıştır. Freud’un “rüya görmek için uyumak” hakkındaki düşüncesi esas itibariyle bu mevzuya değinmektedir. Freud’un sisteminde rüya, yerine getirilmemiş arzuları telafi ve tatmine imkan hazırlayarak içsel gerilimin bir kısmını düşürmeye izin verir. Rüya, acı verdiği veya günah içerdiği için kişinin bilinçliyken varlıklarını itiraf edemediği arzu ve ihtiyaçları tatmin etmenin yöntemidir.[11]
Hoffman ve mesai arkadaşları rüya ile ruhsal hijyen arasındaki bağı incelediklerinde gördüler ki rüya, stresle birlikte yaşamaya ve depresyonu önlemeye yardımcı olabilir.[12]
Uyku ve rüya mahrumiyeti:
Araştırmacılar EEG sonuçlarına göre bireyin uykuda ne zaman rüya gördüklerine teşhis ettiler. Sonra kişinin rüyaya daldığı anda onu uykudan uyandırdılar ve rüya görmesini engellediler. Dört veya beş gece rüyadan mahrum kaldıktan sonra deneklerin acı içinde ve sinirli oldukları, odaklanamadıkları görüldü.[13]Jung’un inancı şudur: Eğer bir kimse dört gün rüya görmezse hayatını idame ettirme gücünü yitirir.[14]
Uykudan mahrumiyet de bireyde uzun süreli dikkat eksikliği, hafıza kaybı, sinirlilik ve anormal davranışlara sebep olmaktadır. Uykudan mahrumiyet, insanın huyunda, bireysel ilişkilerde ve mesleki fonksiyonda derinlemesine olumsuz etkiye yolaçmaktadır.[15]
Uyku yetersizliğinin etkileriyle ilgili araştırmalardan birinde yalnızca dört beş saat uyumalarına izin verilen deneklerin, normal uyku ve dinlenmelerini sürdüren kişilerle karşılaştırıldığında daha az mutlu, dostça ve enerjili oldukları anlaşıldı. Bu araştırmada uykudan mahrumiyetin olumsuz etkileri onların bireysel aktivasyonları ve ruhsal hijyenleri üzerinde haftalar, aylar sonra bile gözlemlenmişti.[16]Uykudan mahrumiyetin yolaçtığı sonuçların diğer bir yönü bireyin bilinciyle ilişkilidir. Araştırmalardan birinde uykusuzluk çeken onbeş üniversite öğrencisine dört haftalık bir devred iki tür görev verildi. Bu incelemenin sonuçları, daha fazla bilinç, dikkat ve ilgiye ihtiyaç duyuran işlerde uykudan mahrumiyetin fonksiyon zaafına yolaçtığını gösterdi.[17]Zihin çoğunlukla gerçeklikten koparak çok değerli özelliklerinden biri, yani öngörü yeteneğini kaybetmektedir. Yeteri kadar uyuyamayan bireyler zaman içinde asabi, kaygılı, muztarip ve depresif olmakta, mutlulukları azalmaktadır.
İslami metinlerde beden sağlığı ve ruhsal hijyende uykunun rolü ve önemi açıklanmış[18]ve uykudan mahrumiyetin olumsuz sonuçlarına dikkat çekilerek uykuya ihtiyacın acilen karşılanması tavsiye edilmiştir.[19]
Fazla uyku ve ruhsal hijyen:
Uyku ruh sağlığı için temel bir ihtiyaç olmakla birlikte bunda aşırıya kaçmak da tam zıddı sonuçlara yolaçmaktadır. Gece ihtiyaçtan fazla uyuyan kişiler gündüzleri de çok uykulu olmakta, sersem halde gezmekte ve kavgacı görünmektedir. Bunlar, muhtemelen sabah kalkmakta da sorun yaşamaktadır.
Fazla uyku ve uykudan mahrumiyet, gündüz uykulu olma derecesi ve sabahki görevlerini yerine getirmede sorun yaşama bakımından birbirine benzemektedir. Fakat fizyolojik ve klinik özelliklerine göre onları birbirinden ayırmak mümkündür.[20]Bazen fazla uyku hastalık durumunu yansıtmaktadır ve depresyon hastalarının bir bölümünde görülmektedir.[21]Böyle durumlarda “fazla uyku” başlığı altında ayrı bir teşhis verilmemektedir. Buna rağmen bozukluğun ağırlaşması durumunda dikkate alınmaktadır. Fazla uyku İslami metinlerde din ve dünyayı berbat eden[22]ve ömrü tüketen[23]etken; bireyin gündelik işlerinde aksamaya yolaçan[24], Allah’ı gazaplandıracak[25], sahibini kıyamet günü ilahi lütuf ve rahmetten mahrum edecek[26]bir şey olarak tanıtılmıştır. Bu nedenle rivayetlerde fazla uyku şiddetle yasaklanmış ve uyanıklık altı çizilerek tavsiye edilmiştir.[27]
Uykunun miktarı bir yana, uykunun zamanına dikkat edilmesi de önemlidir. İslami öğretilerde insan için uykunun önemine dikkat çekilmesinin yanısıra uyumanın zamanına da özel bir ilgi gösterilmiştir. Aslında ruhsal hijyen açısından büyük önem taşıyan bir program da önerilmiştir.
Mesela gecenin başındaki uykuya vurgu yapılmıştır.[28]Öte yandan, gece uykusu döngüsünün öne çekilmesini önleyerek ve güneşin doğduğu ilk saatlerden itibaren doğal ışıktan daha fazla yararlanmaya imkan sağlayarak depresyon karşıtı etkilerin önünü açmak ve depresyonun ortaya çıkmasını engellemek için gündüzün başında uyunmaması tavsiye edilmiştir. Rivayetlerde geçen günün yarısında uyunması tavsiyesi de ruhsal hijyen alanındaki deneysel araştırmalarla uyumludur.[29]