.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Âdet, iki ağzı keskin bıçaktır. İyi âdet çok iyi, kötü âdet ise çok kötüdür. Bir kimsenin geceleri geç uyuma ve sabahları uykudan geç uyanma âdeti olduğunu farz edin. Böyle bir kimse gecenin evvelindeki rahmanî uykudan mahrumdur. İnsanın bedensel sağlığı ve ruhsal mutluluğu üzerinde etkisi olan gece sonunda uyanmaktan da mahrumdur. Seherlerde teheccüde kalkmaktan, tuluayn (fecirle güneşin doğuşu) arasındaki bereketlerden vs. nasipsizdir. Buna mukabil, akşamları erken uyuma ve seherlerde uykudan uyanma âdeti olan kimsenin ne kadar nasibi olduğunu düşünün. Bunun kıymeti saymakla biter mi? Sadece seherlerde uyanma ve gece namazı için dinî metinlerde onlarca tesir sayılmıştır. Bedensel sağlık, uzun ömür ve saygınlıktan tutun, rızık genişliği ve hesapsız cennete girmeye kadar...

Âdete ikinci tabiat adı verilmiştir. Çirkin âdetleri terk etmenin güç olduğunu itiraf etmek gerekir, özellikle de bu alışkanlıklar nefs-i emmareyle bağdaşıyorsa. Şeytan da sâlikin azmini kırmak için sürekli iş üstündedir. Misal vermek gerekirse, toplumda çirkin mastürbasyon eylemine bağımlı kişiler olmuştur ve hâlâ da vardır. Bunlardan bazıları evlilikten ve cinsel şehveti temin etmenin doğru ve faydalı yoluna eriştikten sonra bile mastürbasyona devam ederler. Neden? Tek nedeni alışkanlık hâline getirmiş olmaktır. Öyleyse ne yapmak gerekir? Çirkin alışkanlıkların kökünü kazımak lazımdır, bu elbette gayret ve çaba ister. Bunun için:

Birincisi: İnsan, herhangi bir alışkanlığa bağımlı kişinin aşağılık ve bayağı olduğunu, büyük ve seçkin insanların nasibi olan yüce himmetten hissesiz ya da az hisseli kaldığını düşünmelidir. Bir sigara için boyun büken insan ve başkalarının ilgisini çekmek için makyaj yapan kadın muhtaçtır. Diğerlerinin bakışına veya bir miktar tütün ve sigaraya muhtaç.

İkincisi: Yakışıksız her alışkanlık insanın vaktinin, iradesinin ve kaçınılmaz olarak malının bir kısmını götürür. Bunun karşılığında ise insanın eline hiçbir şey geçmez.

Üçüncüsü: Çirkin âdet bir tür ayak bağıdır ve onlarla bağlanmış insanın ayağı prangaya vurulmuş demektir. Bağlanmış ayakla ne ilerlenebilir ne de uçulabilir. Durgun su çürüyüp kokar ve uçamayan kuş, kanatsız hâle gelir. İnsan da eğer toprakta kalakalırsa murad kısrağını göklere süremez.

Dördüncüsü: Sâlik uyandıktan sonra tövbe etmelidir. Dosdoğru tövbe, nasuh tövbe üstadın tabiriyle buldozer gibi, insanın günaha bulaşmış ve gaflete bulanmış geçmişini ezip geçen ve pis toprağı kepçeleyen tövbedir.

Şu hâlde, sâlikin çirkin alışkanlıkları tek kalemde terk etmekten başka çaresi yoktur. Bu da olabilecek bir şeydir. İşin başında sülûkün başlangıcındaki heyecan yardımcı olacaktır. Bir müddet sonra, mücahede ve murakabeden hâsıl olacak aşk elinden tutacaktır. Bu tümden ve bir defada terk etme davranışı haram alışkanlıklar konusunda gerekli, haram olmayanlar konusunda ise takdire şayandır.

Güzel âdetlere yönelmek, çirkin alışkanlıkları terk etmenin zorluğunu hafifletecektir:

اگر لذت ترک لذت بدانی / دگر لذت نفس لذت نخوانی

Hazzı terk etmenin hazzını bilsen, / Artık nefsin hazzını haz görmezsin.

Teheccüd ve gece namazının hazzına varılırsa geceleri geç uyuma ve sabahları geç uyanma çirkin alışkanlığı daha kolay terk edilir.

دامن خلوت ز دست كی دهد آن كوكه يافت / در دل شب های تار، ذوق مناجات را

Halvetin eteğini bırakır mı, bulduğunda / Karanlık gecelerin kalbinde münacatın zevkini?[1]

Eğer faydalı ilmî, ahlakî, dinî ve irfanî mütalaanın hazzı ruha yerleşirse roman okuma gibi bir çirkin alışkanlık hızla ve kolayca bir kenara bırakılacaktır. İbn Sina, otobiyografisinde şöyle yazar:

"Burhan ve delile dayalı zihnime el değmesin diye; ömrüm boyunca roman okumadım."

* * *

Üstad'dan Bir Hatıra

Hatırlarım, bir gün üstad şöyle demişti: "Elhamdülillah, bu dünyada hiçbir şeyde alışkanlığım yok. Sadece öğle uykusundan sonra çay içmeye bağımlıydım, içmediğimde başım ağrırdı. Hamdolsun onu da terk ettim."

* * *

Bir Vehmin Defedilmesi

Bazen denir ki: "Rezil olmak istemiyorsan kalabalığın rengine bürün." Bu mantık yanlıştır. Saygın biri şöyle der: "Rezil olmak istiyorsan kalabalığın rengine bürün." Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'de bir taraftan "hak" olanın rengine bürünmemizi emretmekte;

"(Ey mü'minler! Deyiniz ki, bizim boyamız) Allah'ın boyasıdır. Allah'ın boyasından boyası daha güzel olan kim vardır? Ve bizler ancak ona ibadet edenleriz."[2]

diğer taraftan da babaları ve annelerine, akrabaları ve dostlarına yahut hâkim ortama uyma nedeniyle hakka sırt çeviren kavimleri şiddetle ikaz etmektedir. Bir yerde şöyle buyurur:

“Babaları bir şeyi idrak edemiyor ve doğru yoldan gitmiyorsa, yine de mi tâbi olmaya layıktır?”[3]

Bazen de rivayetlerde şöyle geçtiği söylenir:

İnsanları Aşağılamanın Haram Oluşu (I)
İnsanları Aşağılamanın Haram Oluşu (I)
İçeriği Görüntüle

"Allah'ın eli halk topluluğuyla birliktedir."[4]

Emîrü'l-Müminin Ali (a.s) şöyle der:

"Büyük kalabalıklarla birlikte olun."[5]

Yine İmam Hasan'a (a.s) şöyle buyurmuştur:

"İthama hedef olunan yerlerden kaçın."[6]

Bunların hepsi toplumsal âdet ve adaba riayet etmekle ilgilidir; ama Emîrü'l-Müminin Ali (a.s) oğlu Hüseyin'e (a.s) şöyle tavsiyede bulunmamış mıydı?

"Ey Hüseyin, bir şehirde yabancıysan o şehrin adabına riayet et."[7]

Buna verilecek cevap şöyledir: Müslümanlar cemaatiyle birlikte olmak, İslam ve Müslümanlarla ilgili kaygı taşımak, onların üzüntü ve mutluluğuna ortak olmak, Cuma ve cemaatten uzak durmamak demektir ve bu mesele haktır; fakat bunun yanlış toplumsal âdet ve adaba tâbi olmakla ilgisi yoktur. Özellikle de bu âdetler haram kokusu taşıyorsa. “Yaratıcıya günah konusunda hiçbir mahlûka itaat yoktur.”[8] demişlerdir.

İthama hedef olmaktan ve töhmete maruz kalmaktan sakınmanın manası, Melametiye tarikatının reddedilmesidir. Müminin, diğer müminlerin ona karşı kötümser olmasına yol açacak ve onda olmayan bir ayıp ve noksanı ona nispet edecekleri bir iş yapmaya veya bir yere gitmeye hakkı yoktur. Yakışıksız âdet ve adaptan kaçınmak, onlara itham konumunda olmak değil, çirkinliklerden sakınmaktır.

İmanı zayıf insanların boynuna aslında haç olan kravat taktığını ve bunu medeni ya da saygın görünmenin simgesi kabul ettiğini, ama imanı kuvvetli müminin böyle yapmadığını farz edin. Hangisi itham edilir?

İmam Ali'nin (a.s) İmam Hüseyin'e (a.s) tavsiyesindeki amaç -eğer bu şiirin İmam'a nispeti sahihse-, edep olan, din ve dünyaya zarar vermeyecek şeylere riayet etmektir. Yoksa yanlış toplumsal adaba saygılı olmak değil.

Ortama uyan ve her türlü toplumsal âdet ve fikri kabul edip onu uygulayan kimse taklitçi olarak adlandırılır.

خلق را تقليدشان بر باد داد / ای دو صد لعنت بر اين تقليد باد

Halkı taklidi berbat etti / İki yüz lanet bu taklide olsun![9]

* * *

Çok Net İki Nokta

1. İyi ve güzel alışkanlıklar, insanın iyi amelleri kolaylıkla sergilemesine vesile olur. Kıdemli sâliklerden birinin ifadesiyle, "Gece namazına alışan kimseler, kabirdeki ilk gecede de her gecenin kararlaştırılmış saatinde gece namazı için kalkar ve berzahta teheccüde dururlar." Fakat bir noktayı daha anlamak gerekir ki, amelin menşei ve motivasyonu âdet olmamalıdır. Alışkanlık hâline geldiği için değil, Allah için gece namazı kılınmalıdır.

2. Allah yolu riyazetsiz olmayacağından ve alışkanlık amelin güçlüğünü alacağından sâlik, riyazetini daima sağlam tutmalı ve murakabesini arttırmalıdır. Ârif-i kâmil Merhum Seyyid Haşim Haddad'ın Üstada yönelik sülûk talimatlarında okudum: "Her gece seherde üç saat süreyle zihinden hiçbir şey geçirmeyecek şekilde kâmil halse hâlinde (sâlikin uyku ile uyanıklık arasındaki hâli) olmak." Elbette ki bu ve benzeri talimatlar, Üstadın sülûkünün son aşamalarıyla ilgiliydi.

- - - - - - - - - - - - - -


[1] Vahdet Kirmanşahî'nin şiiri.

[2] Bakara (2), 138.

[3] Bakara (2), 170.

[4] Nehcu'l-Belâğa, Hutbe: 127.

[5] age.

[6] Muhammed Hasan Âmulî, Vesâilu'ş-Şîa, c. 12, s. 37

[7] age

[8] Muhammed Bâkır Meclisî, Bihâru'l-Envâr, c. 10, s. 226; Şeyh Saduk, Men lâ Yahduruhu'l-Fakîh, c. 2, s. 621.

[9] Muhammed Celaleddin Mevlevî, Mesnevî-i Mevlevî.