.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

II. Bölüm

Eğitim Alanında Tartışma Yöntemi

Geçmiş konulardan anlaşılacağı üzere tartışma genel anlamda ve hadislerin tabiriyle ‘haklı olunsa dahi’ ve aynı şekilde değişik durumları beyan edilen güzel olmayan tartışmalar dinî metinler açısından yasaklanmıştır. Genelde Müslümanların ve özelde de ebeveynlerin ve eğitmenlerin davranışları arasında olmaması gerekir. Zira ebeveyn ve evlât ve eğitmen ve öğrenci ilişkisi, etkileyen ve etkilenen ilişkisidir. Ebeveynden ve eğitmenden görülen her hareket, evlât ve öğrenciye süratle intikal olur. O halde, eğer bir davranış şekli din tarafından yasaklanmışsa, o yasağa ilk etapta eli altındakileri etkileme gücü bulunan kimselerin uyması çok önemlidir. Ne yazık ki bazı eğitmenlerin öğrencilere bu davranış şeklini kendi görüşlerini kabullendirmek için kullandıklarını görmekte ve öğrencilerle gereksiz yere çekişip tartıştıklarına şahit olmaktayız. Eğitmenini kendisi için örnek gören öğrenci, mantıklı ve açık delillerle kendisine davranılması beklentisi içindedir ve mantıksız davranışlardan hoşlanmaz. Başka bir ifadeyle öğrenciyle tartışmak, genellikle öğrenciyi susturmak için gerçekleştirilir. Zira eğitmen kendisini bilgili ve öğrenciyi de cahil farz etmektedir. Bundan dolayı onun hakikatleri anlamada cahil ve yetersiz olduğunu düşünerek, kendi görüşünü öğrenciye kabullendirmeye çabalar. Ancak bu tür mantıksız davranışların onda olumsuz sonuçlar doğuracağından ve eğitimin amacına ters düştüğünden gafildir. Şimdi bu olumsuz sonuçları inceleyeceğiz.

* * *

Tartışmanın Sonuçları

Tartışmanın, muhatabın tartışılan konuda daha faal olması, onda öğrenme amacı oluşturması, onun istidlal ve mantıklı düşünme gücünün takviyesi gibi faydalı etkileri vardır. Ancak denge kaybedilirse, güzel olmayan tartışmaya dönüşür ve nihayetinde kötü sonuçlar doğurur. Bazı hadislerde mutlak olarak yasaklanmasının sebebi de bu olabilir. Zira insanlar tartışma esnasında farkına bile varamadan dengeyi kaybedip tartışmanın usul ve adabına riayet edememektedirler. Merhum Feyz Kaşanî bu konuda şöyle demektedir:

“Şüphesiz Masumlar tartışma ve münazarayı yasaklamışlardır. Zira bunların riayet edilmesi gereken adabı ve şartları vardır ve sakınılması gereken afetleri vardır. Çok az kimse bunları uygulayabilir ve adap ve şartlarına göre davranabilir. Bunun dışında güzel tartışma emredilmiştir.”[1]

Merhum Allame Meclisi de Hz. Peygamberin “İnsanların en takvalısı, haklı olduğunda dahi tartışmayı terk edendir.”[2] hadisini açıklarken mira’ın aslında cedel oluşundan ve güzel olan ve güzel olmayan tartışmanın durumlarını beyandan sonra şöyle demektedir:

“…Ancak bu ikisinin (övülen ve yerilen tartışmanın) teşhisi, çok zordur. Birçok durumda daha ilk başlarda onlardan biri diğerine benzemekte ve nefis de onun hakkında çok zarif ve gizli kötü çıkarımlar yapmaktadır. Öyle ki, böyle bir yanlışlığın ortaya çıkmasından kurtulmak Allah’ın lütfundan başka hiçbir şeyle mümkün değildir.”[3]

Her halükârda, güzel ve güzel olmayan tartışmanın birbirine benzerliği, insanın istemi dışında güzel olmayan tartışmaya girmesi hatta haklı olduğu durumlarda bile yasaklanmıştır. Zira insanın istemi dışında tartışmaya girmesi durumunda nefsî temayüller, heva ve hevesler atağa geçer ve insanı itidal dairesinden dışarı çıkarır. Buna ilave olarak bazı hadislerde bu davranışın kötü sonuçları hakkında söylemler bulunmaktadır. Bu hadislerde bazen kötülük tohumlarının ekilmesi veya sapkınlık, inhiraf ve fitne çıkartıcı gibi genel sonuçlarından bahsedilmiştir. İmam Ali’den (a.s) nakledilen bir hadiste şöyle geçmektedir: “Tartışma, kötülük tohumudur.”[4] Başka bir hadisinde de şöyle buyurmaktadır:

“Kötülüğün odağı, inat ve tartışmadır.”[5]

Başka bir hadiste de yoldan çıkmayı onun sonucu olarak beyan etmektedir: “Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Hiçbir kavim hidayet üzere olduğu yoldan tartışmadan başka bir şey yüzünden çıkmaz. Ardından şu ayeti tilavet etmiştir: Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa o mu? dediler. Bunu sana ancak tartışmak için söylediler. Doğrusu onlar kavgacı bir toplumdur.”[6]

Bir başka hadiste de fitne çıkarmak onun bir sonucu olarak gösterilmektedir. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:

“Tartışmayı terk edin. Zira onun hikmeti (ve faydası) anlaşılmaz ve onun fitnesinden (ve sonucundan) kimse korunaklı değildir.”[7]

Görüldüğü üzere, fitne çıkması, dalalet, inhiraf, kötülüğün ve şerrin meydana gelmesi gibi istenmeyen sonuçlar, güzel olmayan tartışmanın genel sonuçları olarak zikredilmiştir. Ancak birçok hadis de vardır ki onun özel sonuçlarına işaret etmektedir. Bu kötü sonuçlar bazen bireye yöneliktir ki daha çok tartışan kimsenin kendi yakasına yapışır ve bazen de diğer insanlara da sirayet etmekte ve toplumsal zararlara yol açmaktadır.

* * *

Bireysel Sonuçlar

Güzel olmayan tartışmanın bir takım kötü sonuçları vardır. Bunlardan bazıları şahsın kendisinedir. Çekişmeden doğan hüsran ve zararları şahısın kendisine yönlendirir. Hadislerde de dikkat çekilen bu zararlar şunlardan ibarettir:

A) İnsanın gururunun yok edilmesi: Güzel olmayan tartışmada amaç, karşı tarafı susturmak, aşağılamak ve onu yenmek olduğundan, bu amaca ulaşabilmek için her türlü temelsiz söz kullanılmaktadır. Aynı zamanda heva ve hevesler amaca ulaşmak için insanı uygunsuz her hareketi yapmaya zorlamaktadır. Bu da insanın gururunun ayaklar altına alınmasına ve diğer insanların yanındaki itibarının zedelenmesine sebep olmaktadır. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:

“Her kim gururunu korumak istiyorsa, tartışmayı terk etmelidir.”[8]

Zira bir kimse çekişmeye ve yersiz tartışmaya yönelirse, akıl dairesi dışına çıkar. Bu durumdayken de kötü hareketlerini derk edemez. Boğulan kimsenin farkına varmadan her şeye el atması gibi, o da hasmını yenmek için yaptığı kötü hareketlerin farkına varamaz. Böylelikle kendi mertliğini, gururunu ve itibarını kaybeder. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır:

“İnsanlarla tartışmaya giren kimsenin gururu yok olur.”[9]

B) İyiliklerin yok edilmesi ve kötülüklerin yayılması: Akıl ve mantıktan uzaklaşılması ve hasmı yenmek için her türlü eylemin gerçekleştirilmesi, insanın gittikçe kötü ve çirkin hareketlerinin artmasına neden olur ve güzel hareketleri kötü hareketlerin etkisi altında kalarak ortaya çıkması engellenir. İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen hadiste şöyle geçmektedir:

“İnsanlara kötülük yapmaktan (veya insanlarla çekişmekten) sakının. Zira bu eylem kötülükleri ortaya çıkarır ve iyilikleri gömez.”[10]

İmam başka bir hadiste de kendi eylemleriyle amellerini yok eden insanların yedi grup olduğunu dile getirmekte ve bu gruptan birisinin de din kardeşleriyle devamlı düşmanca tartışan kimseler olduğunu beyan etmektedir:

“Amellerini (kendi elleriyle) yok edenler yedi gruptur: …Bir grup da her zaman kardeşleriyle düşmanca tartışanlardır.”[11]

C) Kalbin hasta olması: Bir hadiste tartışmanın aşağılık bir hastalık olduğu beyan edilmiştir. Öyle bir hastalık ki bu hadisin tabiriyle, insan için ondan daha kötü ve aşağılık bir şey yoktur. Bu şeytanın ve onun tabilerinin özelliklerindendir. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır:

“Tartışma kötü bir hastalıktır ve insan için ondan daha kötü bir özellik yoktur. Tartışma şeytanın ve onun takipçilerinin huyudur.”[12]

Bu hastalığa devam etmek ve insanın eyleminde ortaya çıkması, günden güne yayılmasına sebep olur ve kalbin hastalanmasını ve bulanıklaşmasını çoğaltır. Öyle ki artık insanın kalbi, hakikatleri görüp anlamaktan mahrum kalır.

Yalan söylemek, faydasız işlerle ilgilenmek, hakikatten kaçış ve benzeri sonuçlar, tartışmanın diğer kötü sonuçları olarak ortaya çıkmaktadır.

* * *

Toplumsal Sonuçlar

A) Düşmanlığın oluşması: Bu davranışın ilk toplumsal etkisi, dostlukları düşmanlıklara çevirmesidir. Zira tartışan kimse, karşı tarafın nefretini uyandıracak mantık dışı hareketler sergiler. Bu durumda tartışan kimsenin haklı olup olmamasında fark yoktur. Zira haklı değilse, mantık dışı hareketlerinin temelsiz olduğu açıktır. Bu davranış muhatabın zihninde, tartışanın taassup ehli, baskıcı ve makul olmayan bir kimse olduğu fikrini oluşturur. Eğer haklıysa da düşmanca tavır takınmasından dolayı muhatabında kendisine yönelik nefret oluşturur. Çünkü bu tavırdan dolayı uygunsuz olan hareketler sergilediği görülecektir ve muhataba yönelik münasebetsiz davranışlarda bulunacaktır. Her şekilde bu davranış, dostluk ilişkisini yok eder ve yerini gittikçe düşmanlığa bırakır. Belki de bundan dolayı İmam Cafer Sadık (a.s) “Eğer birisini seviyorsan, onunla şakalaşma ve tartışma.”[13] buyurmuştur.

Zira şakalaşmak ve tartışma ferdin diğer insanların yanındaki konumunu ayaklar altına alır ve diğer insanların o fertten uzaklaşmasına neden olur. Hz. Süleyman’ın oğluna öğütlerinde şöyle geçmektedir:

“Oğlum! Tartışmaktan sakın, zira faydası olmadığı gibi kardeşler arasında düşmanlık da yaratır.”[14]

Bu davranışın hiç kimseye bir faydası olmadığı gibi hatta insanların menfaatlerine de terstir ve muhabbet ve dostlukları yok eder. Emirülmüminin Ali’nin (a.s) Kumeyl’e öğütlerinde de bu nokta açıkça beyan edilmiştir:

“Ey Kumeyl! Tartışmaktan sakın. Zira böyle davranırsan sefihleri kendini aşağılamaya zorlamışsındır ve bu davranış dostlukları yok eder.”[15]

B) Nifak ve ikiyüzlülüğün oluşması: Bu davranışın topluma yönelik kötü sonuçlarından birisi de nifak çıkarmak ve fertlerin ikiyüzlü davranışlarıdır. Zira birlikte yaşayan insanlar, birbirleriyle dostturlar ve bu ilişkinin devamı için çaba sarf ederler. İnsanlar birbirine muhtaçtır ve bu dostluk şemsiyesi altında birbirlerinin sorunlarını birlikte çözerler. Bir kimsenin mantıksızca kendileriyle tartışıp çekiştiğini gördüklerinde ondan nefret eder ve onunla ilişkilerini kesmeyi isterler. Ancak bazı nedenlerden dolayı içten içe ondan nefret ederken görünüşte ilişkilerini devam ettirirler. Bu da insanları nifaka ve ikiyüzlülüğe sürükler. Hz. Peygamber (s.a.a) bir hadisinde bu kötü sonuca işaret etmekte ve insanlara çekişmeyi yasaklamaktadır:

“Tartışma ve husumetten sakının. Çünkü bu ikisi kalpleri kardeşlere karşı hasta yapar ve kalplerde nifakı yeşertir.”[16]

Bu davranıştan dolayı insanların kalplerinde birbirlerine karşı kin, düşmanlık, nefret, nifak ve ikiyüzlülük oluşur. Bu da insan için en kötü hastalıktır. Eğer bu hastalık insanlar arasında yayılırsa, toplumsal ilişkiler dağılır ve toplum emniyeti şiddetli bir tehlikeyle karşı karşıya kalır.

Nasihatın Önemi
Nasihatın Önemi
İçeriği Görüntüle

C) Başkalarına eziyet: Daha önce de zikredildiği gibi tartışmada, tartışan kimsenin kibri, gururu ve kendini üstün görme duygusu gibi dinî olmayan amaçlarla tartışmaya girişilmektedir. Bu tartışmada tek amaç da karşı tarafı susturmak, aşağılamak ve kendi sözünü kabul ettirmektir. Tartışma böyle bir amaçla yapılırsa doğal olarak karşı tarafı yenmek için her türlü kötü girişimden de geri kalınmayacaktır. Bu durumda da yapılan her şey karşı tarafa eziyetten başka bir şey değildir.

Şehid-i Sani Zeynuddin ibn Ali ibn Ahmed Amulî, Minyetu’l-Murid adlı eserinde başka birisine üstünlük sağlamanın ve ona (sözlü) saldırmanın, aşağılık ve helâk edici iki şehvet olduğunu söylemektedir. Tartışmanın da bu iki aşağılık özelliği takviye eden unsurlar olduğunu belirtmektedir. Bu konudaki sözleri şöyledir:

“Tartışma, bu helâk edici sıfatın takviye edicisidir. Tartışma, başka birisine eziyet etmek ve nefret oluşturmaktan ayrı değildir. Bu davranış, kendisine itiraz edilen şahsı, itiraz eden şahsa karşı tüm gücüyle saldırmaya mecbur eder. Haklı olsun veya olmasın fark etmez (kendisini savunur), kendi konumunu takviye etmeye sevk eder ve itiraz edene karşı istediği gibi saldırmaya yönlendirir. Sonunda iki taraf arasında ihtilaf çıkar. Bu iki köpeğin arasında şiddet ve kavganın artması gibidir. Böyle bir durumda her iki taraf da ne kadar güçleri varsa hasmını yenmek için birbirine darbe vurmaya çalışır.”[17]

Eğer toplumda böyle davranışlar yayılacak olsa, kardeşlik ve yardımlaşma toplum arasında yok olur ve yerini düşmanlık, inat, karışıklık ve çatışma alır. Sonunda toplumsal sağlık ve emniyet, çok ciddi buhran ve zararla karşı karşıya kalır. Doğal olarak bu durum, toplum bireyleri üzerinde, özellikle de yaşı küçük ve tecrübesiz bireyler üzerinde istenmeyen etkiler bırakacaktır.

D) Örnek oluşturmak: Tartışmanın istenmeyen sonuçlarından birisi de öğrencinin eğitmenini örnek alarak bu kötü özelliği öğrenmesidir. Temelde ebeveyn ve eğitmenler, evlatlar ve öğrenciler için etkili ve sevilen örnekler sayılmaktadırlar. Onların hayatlarına en fazla etki eden örnektirler. Onlar tarafından sergilenecek her hareket, öğrenciler üzerinde özel bir etki uyandırmaktadır. Küçük yaştaki öğrencilerde ise daha fazla etki etmektedir. Zira onlar tecrübesizliklerinden, temyiz ve teşhis yetisine sahip olmamalarından dolayı eğitmenlerinin ve ebeveynlerinin hareket ve davranışlarını körü körüne taklit etmekte ve davranışlarını, örnek aldıkları ebeveyn ve eğitmenlerinin davranışlarına benzetme çabasına girmektedirler.

Öğrenci ileriki yaşlarda, her ne kadar temyiz ve teşhis yetisi gelişmiş olsa da ve bir noktaya kadar eğitmenin kötü ve iyi davranışlarını ayırt edebilse de, bu davranışın eğitmen tarafından yapıldığını gördüğünde az da olsa etkilenecek ve bu davranışın kötü olduğuna inancı azalacaktır.

Öğrenci, eğitmeninin kendisiyle tartıştığını gördüğünde, o da ya eğitmeniyle tartışır ya da başka birisiyle. Sonuçta örnek aldığı eğitmeni gibi davranacak ve ondan başka insanlara nasıl davranılması gerektiğini öğrenecektir. Aslında öğrenci tartışma ve düşmanca davranma anını görerek, benliğinde muhatabını susturma, aşağılama, kendini yüceltme ve övme gibi mantıksızca ve bencilce davranma temellerini atmakta ve kişiliğini buna göre oluşturmaktadır. Bu davranışlar, onun toplum tarafından dışlanmasına, bir köşeye çekilmesine ve yalnız kalmasına sebep olacaktır. Zira toplum, bencil ve mantıksız davranışlarını görünce ondan uzaklaşacak ve ilişkilerini kesecektir.

- - - - - - - - - - - - - - -


[1] Molla Muhsin Feyz Kaşanî, el-Hakaiku fi Mehasini’l-Ahlâk ve Gurretu’l-Ayni fi’l-Mearifi ve’l-Hikem, s. 23.

[2] Biharu’l-Envar, c. 2, s. 127, 3. Hadis.

[3] Biharu’l-Envar, c. 2, s. 127, 3. Hadis.

[4] Şerhu Gureru’l-Hikem ve Dureru’l-Kelim, Cemaluddin Muhammed Honsarî, c. 1, s. 106.

[5] Şerhu Gureru’l-Hikem ve Dureru’l-Kelim, Cemaluddin Muhammed Honsarî, c. 3, s. 376.

[6] Sunen-i İbn Mace, c. 1, 48 nolu hadis. Zuhruf, 58.

[7] Biharu’l-Envar, c. 2, s. 138, 50. Hadis.

[8] Nehcu’l-Belağa, 362. Kısa söz.

[9] Biharu’l-Envar, c. 2, s. 128, 7. Hadis.

[10] Biharu’l-Envar, c. 2, s. 131, 7. Hadis. Bu babın üçüncü hadisi de husumetin amelleri yok etmesinden bahsetmektedir.

[11] Muhammed b. Ali b. Hüseyin Şeyh Saduk, el-Hisal, s. 348, 22. Hadis.

[12] Biharu’l-Envar, c. 2, s. 134, 31. Hadis.

[13] Vesailu’ş-Şia, c. 8, s. 481, 3. Hadis.

[14] Biharu’l-Envar, c. 14, s. 134, 9. Hadis.

[15] Biharu’l-Envar, c. 77, s. 286, 1. Hadis. Başka bir hadiste de şöyle nakledilmiştir: “Tartışmanın meyvesi nefret ve kindir.” Şerhu Gureri’l-Hikem, Cemaluddin Honsarî, c. 3, s. 325. Bir başka hadis: “Nefret ve kinin nedeni tartışmanın çokluğudur.” Aynı kaynak, c. 4, s. 122.

[16] Biharu’l-Envar, c. 73, s. 299, 5. Hadis.

[17] Minyetu’l-Murid, s. 172. İhya-u Ulumi’d-Din’e de müracaat edilebilir: Muhammed Gazalî, c. 3, s. 114.