.
.
İnsanlar arası ilişkilerimizde sürekli, anlaşılmamaktan veya karşı tarafın bizleri ihmal etmesinden şikâyet ederiz. Problemlerde genelde her iki tarafın birbirini anlamamasından veya birbirlerine karşı fedakârlık etmemesinden kaynaklanıyor…
Yaşamımızın günlük aktivesinde karşılaştığımız sorunlar hem düşüncelerimizi, hem ruhumuzu, hem de bedenimizi geri dönüşümü olmayan sıkıntılara sokmaktadır.
Özellikle biz bayanlar ya eşimizin ya kayınvalidemizin ya da arkadaşlarımızın bizleri anlamamasından şikâyet eder dururuz.
Eşimle iyi geçinemiyorum!
Çünkü eşimin yıllardır değiştiremediğim kötü özellikleri var, bir an önce değişmesini istiyorum!
Nedir? Kötü özellikleri dendiğinde;
Çocuklarımla ilgilenmiyor!
Bana ev işlerinde yardımcı olmuyor!
Parasının kıymetini bilmiyor!
Bana zulüm ediyor ve buna benzer şikâyetler.
Eee ne yapmalı? Ya değişecek ya da bu iş böyle devam etmeyecek!
Devam etmese ne olacak? Boşanırım!
Boşansan ne olacak? Ondan ve onun kötü özelliklerinden kurtulurum.
Böylelikle sorunun çözümü kaş yapayım derken göz çıkarmak da buluyoruz. Boşanınca sanki sorunlar hâl olacakmış gibi boş bir heyecan yaşıyoruz.
Kayınvalideyle ne probleminiz var?
Bilmem hangi tarihte bana şu haksızlığı yaptı, bilmem hangi tarihte bana hak etmediğim şu sözü söyledi diye sonu olmayan bir sürü şikâyetler.
Eee ne yapmalı?
Bir daha asla benim evime gelmesin!
Beni konuşturmasın!
Torunlarını görmesin!
Yani ailevi ilişkilerimize son versin. Evet, bu işi de bu şekilde halledeceğimizi düşünüyoruz.
Arkadaşım, akrabam veya komşuma çok kırıldım.
Niye ne oldu?
İyiliklerimin karşılığını göremedim!
Bir şey istedim yapmadı!
Bana gereken saygıyı göstermedi diye başlayan şikayetler..
Eee ne yapmalı? Onları bir kalemde silip atmalı yoksa başka bir ceza mı vermeli düşünüyoruz.
Eşimizle, kayınvalideyle, akrabayla, komşuyla, arkadaşlarla böylelikle çevremizle ilişkilerimizi bitirip, şeytanın ekmeğine yağ sürüyoruz. Sırf ilişkiler bizim istediğimiz ölçüde işlemediği için bütün bunlara imza atıyoruz.
Bir arkadaşım bu ve buna benzer kaygılanmaları dinledikten sonra ilk cevap olarak BOŞ VERRR diyor.
İyi, güzelde onu bunu boş verelim de yaşamımızın neyini dolu görelim?
Dolu olan tek şey sen ve seni etkileyecek kişilerin beden ve ruh sağlığıdır. Gerçek anlamda kişinin kendi sağlığından önemli hiçbir şey yoktur. Her şey gelip geçicidir, bâki olan tek şey insanlığımızdır.
Peki, ne yapmalı tamamıyla boş verip duyarsız mı olmalıyız, diye sorduğumda? Şöyle cevap veriyor.
Problemi sorun yaşadığın kişiye uygun dille izah ettin mi?
Derdini anlatabildin mi?
Seni anlayabildi mi?
Konuştun ama hiçbir şey değişmedi ise kafana takmadan sabredeceksin.
Sürekli neden, niçin, niye soruları ile kimseyi yargılamayacaksın. Boş verip işine bakacaksın!
Eğer seni üzen karşı taraf sana haksızlık yapıyor ise sen de onun gibi ona karşılık veriyor isen kaybedenlerden olursun. Bırak karşı taraf sana yanlışta devam etsin sen görevini yap iyiliğe devam et, bir gün gelir oda seni anlar.
Aceleci olup onu değiştirmeye çalışma herkes sen olamaz! Sen de herkes olamazsın!
İyiliklere devam et, yılmadan, yorulmadan. Hayata böyle bakarsan aynı zamanda boş vermeyi öğreneceksin.
Çünkü hayat çok kısa insanlarla uğraşmaya vakit yok, önce kendini düzelt, yanlışa yanlışla cevap verme ki kazananlardan olabilesin.
O yüzden kim ne yaparsa kendine yapar boş ver kafana takma görevini yap, usulca konuş. Zaten seni anlarsa doğruyu bulacak, onun hatalarını görme, duyma. Elbet bir gün oda hatasını anlayacaktır.
Sizce de öyle değil mi?