.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
Kitle İmha Silahları, İsrail ve Coğrafî Derinlik
İsrail, dolayısıyla ABD, Ortadoğu’da KİS konusunda son derece duyarlıdırlar. Bölgede hiçbir ülkenin onlara özellikle nükleer silahlara sahip olmasını istemezler. Bugün İran, geçmişte Irak düşmanlığında bunun önemli rolü vardır. İran, nükleer programı yüzünden yaptırımlara, dahası İsrail’in ağır saldırısına uğramıştır. Saddam döneminde Irak, KİS (Kitle İmha Silahları) konusunda suçlanmış, sonunda saldırılarak üçe bölünmüş, milyonlarca insanını yitirmiştir.
Türkiye’de nükleer santral yapımına başlanmasıyla İsrail ve ABD’nin Türkiye’ye karşı duyarlılıkları artmıştır. Nükleer santral demek, nükleer teknolojiye ve silah yapımına doğru atılan bir adım demektir. Bu teknolojiye sahip ülkelerin, zenginleştirilmiş uranyuma erişimi ve sonrasında nükleer silah geliştirmesi son derece kolaydır.
İsrail ve ABD’nin KİS konusundaki duyarlılığının sebebi, İsrail’in derinliği olmayan, coğrafî açıdan küçük bir ülke olmasıdır. İsrail, tek bir nükleer bombayla tümüyle yok edilebilir. Derlenip toparlanacağı, yeniden güç bulacağı bir derinliği yoktur. Bu durum; İsrail’i ve dolayısıyla ABD’yi her biri ayrı önemde üç stratejiye zorlamaktadır. Birincisi, bölgede Türkiye dâhil hiçbir ülke KİS’e, özellikle nükleer silahlara sahip olmamalıdır. İkincisi, üniter devletler bölünerek güçsüzleştirimelidir. Üçüncüsü, İsrail vadedilen topraklara doğru genişleyerek coğrafî stratejik derinliğe kavuşmalıdır. Nitekim İsrail, Suriye’de son rejim değişikliği sırasında Golan yöresinde işgal ettiği ve kalıcı olduğunu açıkladığı topraklarla yüz ölçümünü üçte bir oranında artırmıştır. Bunları değerlendirmeden dış politika yürüten her ülke, eninde sonunda İsrail emellerine hizmet eder.
* * *
Savaş ve “Asarız, Keseriz” Edebiyatı
TV ekranlarından kahve köşelerine her yerde savaştan söz ediliyor. “Asarız, keseriz, bilmem kaç saatte bilmem nereye gireriz.” diyenler, millete moral verirken bir yandan da savaşa isteklendiriyor. Birileri ise gündemin değişmesinden memnun.
Savaş, televizyon ekranlarında kararlaştırılmaz. Mesleği ve görevi yurdun savunması olan en üst düzey stratejistler tarafından değerlendirilir. Bir savaşta düşmanın hâlihazırdaki müttefikleri, maddi destek sunacak ülkeler, BM’de destek verecek ülkeler doğru değerlendirilmelidir. Sizin başka bir ülkeyle savaşmanızı bekleyerek fırsat kollayan komşu ülkeleri, varsa iç düşmanı da dikkate almanız gerekir. Savaşta ittifak kurulabilecek, maddî ya da moral desteği sağlanacak ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi önemlidir.
Savaşı en çok isteyenlerin askerler olduğu sanılır. Aksine, en az askerler ister. Çünkü savaşın ne olduğunu bilirler. Ağır insan kayıpları yaşanır. Savaş, ekonomileri çökertir. Harp silah ve araçları çok pahalıdır ve önemli kısmı ithaldir. Stoklarınız ne kadar dolu olursa olsun, kullanılan ya da tahrip olanların yerine yenisini koymak bazen paranız oksa bile mümkün değildir. Zaten sıkıntıda bir ekonomiyle girilen bir savaşın yıkımı, elde edilecek zaferden çok daha fazla olabilir.
II. Dünya Savaşı öncesinde savaş, cephedeki ordular arasında olur; sivil hedeflere dokunulmazdı. II. Dünya Savaşı’yla bu değişti, doğrudan şehirler, sivil halk hedef alındı. Savaş çığırtkanlığı yapanlar, cephede askerlerin vuruşacağını, şehirlerde oturup keyiflerine bakacaklarını sanmasınlar.
Düşman günümüzün Hitleri gibi çılgınsa, çok güçlü destekleri varsa, kudurmuş gibi her yere saldırıyorsa, yapmayacağı delilik yoktur. Hitler dedik, örneği ondan verelim: Elinde nükleer silahlar, balistik füzeler olsaydı son anında bütün dünyayı yakmakta bir an duraksar mıydı? Elinde nükleer güç olan günümüz Hitlerleri de hiç kuşkunuz olmasın duraksamadan kullanır. Düşmanınızı öldürürsünüz; ama bir gözünüzü, bir kolunuzu, bir bacağınızı da kaybedersiniz.
Ne yapalım, aman savaş çıkmasın diye bize yönelen tehditlere boyun mu eğelim? Elbette hayır. Ancak savaş, dış politikada bütün yollar denendikten sonra başvurulacak en son çaredir. Günü birlik kararlardan, duygusal ataklardan uzak durarak; bugün yapılacakların elli yıl, yüz yıl sonrasına etkilerini doğru hesaplayarak dış politika yürütülmelidir. Caydırıcılık önemlidir. Bu nedenle TSK üzerine oyunlar oynanmasına, gücünü ve moralini zayıflatacak girişimlere asla izin verilmemelidir. Nüfusu, asker millet oluşu, coğrafî derinliğiyle Türkiye çok köklü mazisi olan çok güçlü bir devlettir. Türkiye’yle kapışmayı göze alacak her ülke çok ağır sonuçlarla karşılaşacaktır. Başındaki çılgın soykırımcı canilere rağmen İsrail’in böyle bir riski göze alması çok düşük bir ihtimaldir.