.
.

Uyuyan birisini uyandırmak kolaydır; ama uyuma numarası yapan birisini uyandırmak mümkün değildir.

İki kişi karşılıklı sözlü kavga etmeye başlamış ve bir grup insanda oturmuş onların kavgasını izliyor. Birbirlerine bağırıyorlar, kızıyorlar; hakaretler, küfürler havada uçuşuyor.  

Orada bulunanlardan birisi, diğerlerine şöyle der: Bakmayın siz bunların sözlü atışmalarına, birbirlerine hakaret ve küfür etmelerine; bunların yaptığı, sizi kandırmak için yapılan danışıklı dövüş. Birbirlerine düşman gözükerek sizlere oyun yapacaklar. 

Daha sonra sözlü kavga ilerler ve taraflardan birisi diğerine tokat ve yumruk atar. Bunun üzerine kavga, hakaret etme ve küfürleşmeden fiziki olarak zarar vermeye dönüşür. Tokatlar, yumruklar havada uçuşur; bir onun yüzüne bir bunun yüzüne yumruklar inmeye başlar.   

İzleyenlerden birisi şöyle der: Bakın bunlar ciddiler; birbirlerine tokat atıyorlar, yumruklaşıyorlar. Oyun olsaydı, birbirlerine bu kadar zarar vermezlerdi.

Diğeri demiş: Bakmayın tokat ve yumruk attıklarına; baktılar ki biz inanmıyoruz kavganın inandırıcı olması için, sizleri kandırmak için birbirlerine tokat ve yumruk atıyorlar. 

Yumruklar ve tokatlarla devam eden kavgada bir adım daha ileri gidilir ve kavga edenlerden birisi, diğerini bıçaklar. Artık bıçaklar da çekilmiştir. Her taraf kan olmuştur. 

Bunun üzerine kavgayı izleyenlerden birisi şöyle der: Bakın bunlar ciddi ciddi kavga ediyorlar. Artık bıçaklar çekildi ve her taraf kan revan oldu. 

Diğeri demiş: Bakmayın bıçakların çekildiğine; baktılar ki siz hala inanmıyorsunuz, oyuna gelmiyorsunuz bıçaklarını çektiler ve birisi diğerini bıçakladı; yoksa bunlar danışıklı dövüş içindeler.

Onlar orada kavga ede dursunlar bunlar kavgayı izlemeye devam ediyorlar ve hala bu kavganın danışıklı dövüş olduğunu tartışıyorlar. O esnada kavga edenlerden birisi bıçağı diğerinin kalbine saplayarak öldürür. 

Ama yine bizimki şöyle der: Bakmayın öldürdüğüne, onların kavgası anlaşmalı, danışıklı dövüş sizi kandırıyorlar.

Eğer bir insan, bir şeye inanmamaya yemin etmişse, gözünün önünde mucize de gerçekleşse, yine de inanmaz.

İnanmamaya yemin etmişse birisi

Ne yaparsan yap inkâr eder seni

İkiye yarsan Ayı, söndürsen Güneşi

Sihirbaz diyerek reddeder seni

Her şartta kendisini haklı görmeyi ve kendisinden başka hiç kimsenin haklılığını kabul etmeyen birisini, inandıramazsınız. Siz ne söylerseniz söyleyin, hangi açık delili getirirseniz getirin, o kendi inanmak istediğine inanacaktır.

Sıffin savaşında Muaviye’nin yanına gelerek onun bu savaşta haksız olduğu hususunda ikna etmek için yanına bir grup mümin geldi. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın Ammar Yasir hakkındaki şu sözünü, Muaviye’nin haksız taraf oluşuna delil olarak söylediler.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

ألحَقُّ مَعَ عَمّـار یَدوُرُ مَعَهُ حَیثُ دَار

“Hak sürekli Ammar ile birliktedir. O nerede olursa Hak, onun etrafında olur.”[1]

Peygamberimizin bu sözünden sonra fitne anında insanlar ne yapacaklarını bilemediklerinde Ammar Yasir’in ne yaptığına ve kimin tarafında olduğuna bakıyorlardı. O kimin tarafındaysa, o tarafın hak ve doğru olduğunu anlıyorlardı.

Hz. Peygamber (s.a.a) başka bir yerde şöyle buyuruyor: 

إنَّکَ لَن تَموُتَ حَتَّی تَقتُلَکَ ألفِئَة ألبَاغِیَّة ألنَاکِبَة عَنِ ألحَقّ، یَکوُنُ آخِرَ زادِکَ مِنَ ألدُّنیا شَربَةً لَبَن

“Ey Ammar! Seni, zalim, sapkın ve Hak yoldan çıkmış bir grup şehit edecektir. Senin dünyadaki en son azığın bir yudum süt olacaktır.”[2]

Hz. Peygamber’in Ammar hakkındaki bu sözlerini Muaviye’ye hatırlattılar ve buna göre İmam Ali’nin hak ve Muaviye’nin batıl ve yanlış olduğunu söylediler.

Muaviye onlara şöyle cevap verdi: Evet, Hz. Peygamber doğru söylemiş. Ammar Yasir, Hz. Ali’nin yüzünden öldürüldü. Eğer Hz. Ali, bu savaşı başlatmasaydı, bu savaşa gelmeseydi Ammar da öldürülmezdi. Ammar Yasir’in öldürülmesine Hz. Ali neden oldu. Buna göre Ammar’ın öldürülmesine Hz. Ali neden olduğu için bu hadise göre o haksız taraf ve ben haklı tarafım.

Muaviye’ye en açık delilleri de getirseler, hiçbir şey fark etmeyecekti; çünkü o her şeye rağmen iktidara sahip olmayı hedeflemişti ve kendisini haklı çıkaracaktı. Böylesi insanlara bir şeyler anlatmanın ve konuşmanın bir manası yoktur.

Siz ne derseniz deyin, ne kadar anlatırsanız anlatın, ne kadar konuşursanız konuşun, o kendi anlamak istediğini anlayacaktır.

Günümüzde de aynı şekilde Ortadoğu’da gerçekleşen savaşlarda birileri çıkıp bakmayın siz bunlara, danışıklı dövüş bunlarınki deme ahmaklığında bulunabiliyorlar. Amerika ve İsrail kendi iktidarlarını ve dünya çapındaki konumlarını korumak için kendilerine düşman yaratmak istiyorlar, yoksa bakmayın siz bunların savaştıklarına, el altından çok iyi anlaşıyorlar. Ortalık kan gövdeyi götürüyor, her gün onlarca insan ölüyor, ülkeler ticari olarak zararlar ediyor, Ortadoğu uzmanları her an üçüncü dünya savaşı çıkma ihtimalini konuşuyorlar, ama bizim ahmaklar hala “Bakmayın siz bunlara, bunlar danışıklı dövüş yapıyorlar” demeye devam ediyorlar…

Alevi Din Âlimi
Ali Akın Caba    


[1] el-Gadir, Allame Emini, c. 9, s. 25
[2] el-Gadir, Allame Emini, c. 9, s. 22; Taberi Tarihi,  c. 3, s. 21; El-Kamil Fi’t Tarih, İbn-i Esir, c. 3, s. 157