.
.

Emanete İhanet

.

Emanet, bir kimseye koruması, saklaması ve kollaması için teslim edilen şeydir. Emanet eden, emanet ettiği şeyi, bıraktığı şekliyle geri almak ister. Emanetin teslim edildiği kimse emanete sadık olan birisi ise o şeyi gözü gibi korur ve sahibine teslim eder.

Bir insanın kalitesi ve şahsiyeti, emanete olan tavrına yansır. Emanet konusunda güvenilir olan kimseler, şahsiyetli ve karakterli kimselerdir. Bu yüzden gerçek dindarlar ve kaliteli insanlar, kendilerine emanet olarak bırakılan şey karşısındaki tavırları ile anlaşılırlar. Emanete gereği gibi sahip çıkanlar mert kimselerdir. Sadece Mert insanlar, emanete gereği gibi sahip çıkarlar ve istendiğinde sahibine teslim ederler.

         

Emanet konusunda On İki İmamların dördüncüsü İmam Zeynelabidin (a.s) şöyle buyuruyor:

 عليكم بأداء الامانة ، فوالذي بعث محمدا بالحق نبيا لو ان قاتل أبي الحسين بن علي ائتمنني على السيف الذي قتله به لاديته إليه

“Emanete sahip çıkın ve eda edin. Hz. Muhammed'i Peygamber olarak gönderen Allah’a ant olsun ki eğer babam Hüseyin’in katili, onu şehit ettiği kılıcı bana emanet olarak bırakacak olsa, kesinlikle onu kendisine geri teslim ederdim.”[1]

Emanet konusu, İslam dininde ve Ehl-i Beyt’in yolunda o kadar önemlidir ki hatta bu âlemin en kötü şahsiyeti dahi bir şeyi emanet olarak bıraktığında ona emanet gözüyle bakılması gerekir.

İmam Zeynelabidin’in (a.s) bu sözü emanetin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Burada iki boyut vardır; birincisi emaneti bırakan kimse ve ikincisi ise emanet bırakılan şey. Her ikisi de son derece kötüdür. Emaneti bırakan, İmam Hüseyin’in katilidir. Bu âlemdeki en bedbaht, en alçak ve en kötü kimsedir. Aynı zamanda bu şahsın emanet bıraktığı şey de normal sıradan bir şey değildir. Bu âlemdeki en değerli şahsiyetin katledilmesinde vesile olan en büyük suç aletidir.

İmam Zeynelabidin (a.s) en uç noktaya değinerek emanetin önemini bizlere vurguluyor. Dünyanın en kötü kimsesi gelerek en kötü şeyi size emanet olarak bırakırsa ve siz de emaneti kabul ederseniz, o emanete ihanet etmeye hakkınız yoktur.

Emanet bazen bir eşya, bazen bir çocuk, bazen verilen bir söz ve bazen de bir sırdır.

Bir arkadaşın arkadaşına verdiği sır emanettir. Bir hastanın doktoruna anlattığı psikolojik veya bedensel hastalığı ve rahatsızlığı sırdır. Bir insanın, danışma amaçlı bilgisine ve maneviyatına değer verdiği birisine anlattıkları ve söyledikleri dertleri, sırdır.

Belki de hayatımızdaki en önemli emanet, birilerine verilen sırlardır. İmam Zeynelabidin’in yukardaki buyruğu üzerinden gidecek olursak, acaba bize emanet olarak verilen sırlara nasıl davranıyoruz? Bir arkadaşımızın bize verdiği sırrını, onunla dost ve arkadaş olduğumuz sürece koruyor ve dostluğumuz bozulduğu takdirde verilen emanete ihanet mi ediyoruz?

Bir doktor, hastasının kendisine anlattığı psikolojik veya diğer hastalıklarını farklı yerlerde anlatarak emanete ihanet mi ediyoruz?

Sizin bilginize ve maneviyatınıza güvenen birisinin size anlattığı sorunlarını, sıkıntılarını veya yapmış olduğu hatalarını iyi niyetle veya art niyetle faklı yerlerde kullanıyor musunuz?

Dikkat ederseniz İmam Zeynelabidin (a.s) verilen emanet ve emaneti veren kimse hakkında en uç noktayı söyleyerek bize hiçbir bahane bırakmamaktadır. Emaneti veren dünyanın en kötü kimsesi olsa dahi; verilen emanet dünyanın en değerli kimsesine zarar vermiş olsa dahi yine de o emanete ihanet edilmemelidir; sahibine olduğu gibi teslim edilmelidir. Yani sahibinin izni ve razılığı olmadan o emanet üzerinde tasarrufta bulunulmamalıdır. Arkadaşınızın, hastanızın veya danışanınızın izni olmadan verilen sırlar ne amaçla olursa olsun başkalarına anlatılmamalıdır.

Karakterli ve şahsiyetli olan mert kimseler, hatta daha sonra düşman olsalar dahi yine de kendilerine emanet olarak verilen sırları, onlara karşı kullanmazlar. İmam Zeynelabidin (a.s) babası İmam Hüseyin’in katilinin katlettiği kılıcı emanet olarak örnek vermektedir. İmam Hüseyin’in şehit edildiği kılıç yerine Yezit ve Emevî hükümetine çok büyük zarar verecek bilgiler ve sırlar emanet olarak verilseydi, yine de emanete ihanet etmezdi ve o bilgileri ve sırları onların aleyhinde kullanmazdı.

Sıffin savaşı esnasında bir ara Amr As, Muaviye’ye “Hadi Ali’nin çadırına gidelim” diyor. Muaviye “Sen aklını mı yitirdin. Şuan biz ona karşı savaş içindeyiz; yanına gidersek bizi kesin öldürür.”

Amr As diyor: “Sen Ali’yi daha tanımamışsın. Ona güvenerek bu şekilde yanına gidenlere ihanet etmez Ali.”

Birlikte yüzleri kapalı bir şekilde gidiyorlar Hz. Ali’nin çadırına. İçeri giriyorlar ve yüzlerini açarak kendilerini belli ediyorlar. İmam Ali onlara “Buraya gelirken hiç mi korkmadınız” dediğinde şöyle cevap veriyorlar: “Biz seni tanıyoruz. Sen sana güvenerek savunmasız bir şekilde yanına gelen kimselere ihanet etmezsin, ona bir şey yapmazsın.”

Bir müddet konuştuktan sonra İmam Ali (a.s) onlara tekrar yüzlerini örtmelerini söylüyor ve Malik Eşter’i çağırıyor. Malik Eşter’e “Bu iki şahsı filan yere kadar güvenlik içinde götür bırak” diye emrediyor.

Evet, Muaviye ve Amr As, İmam Ali’nin yanına bu şekilde gelerek bir nevi canlarını ona emanet olarak ortaya koyuyorlar. Ama İmam Ali (a.s) düşmanı olmalarına rağmen onların bu güvenine ihanet etmiyor.

İslami öğretilerle yetişen Müslümanların da bu şekilde emanete sahip çıkmaları gerekir. Acaba bizler böyle miyiz? İnsanlık aleminin en önemli emanetine Müslümanlar olarak sahip çıktık mı, yoksa ihanet mi ettik?!             

Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa şöyle buyurmuştur: “Ben size iki değerli emanet bırakıyorum. Birisi, Allah’ın kitabı Kur’an ve diğeri Ehlibeytimdir.”

Peygamberimiz (s.a.a) dinimizi, yolumuzu korumamız için bu iki emaneti bizlere bırakarak sahip çıkmamızı istemiştir. Bu yüzden bu iki emanete ihanet, aslında kendimize ve insanlığa ihanettir.

Acaba Müslümanlar bu iki emanete sahip çıktılar mı, yoksa ihanet mi ettiler. Hz. Peygamber (s.a.a) Ehlibeytini, İmam Hasan’ı, İmam Hüseyin’i emanet olarak bırakmıştır. Müslüman ümmeti, Hz. Peygamber tarafından emanet olarak bırakılan Ehl-i Beyt’e sahip mi çıktılar, yoksa ihanet mi ettiler. Sadece bir cümle söylemek istiyorum. Kerbela olayı, Müslümanların bu iki emanete nasıl davrandıklarının göstergesidir. Kerbela olayı, bu iki emanete ihanetin sembolüdür… 

*  *

Alevi Din Âlimi
Ali Akın Caba

[1] Biharu’l Envar, Allame Meclisi, Muhammed Bakır, c. 75, s. 114.