.
.
Tarih boyu süre gelen Hak ve Batıl mücadelesinde insanlar, bazen taraflarını belirlemekte zorlanmışlardır. Basiret veya bilgi eksiklikleri yüzünden hakkı savunmak istemelerine rağmen batıl cephesinde yer almışlardır. Hatta bazen bu basiretsizlik ve bilgi eksikliği o kadar çok olmuştur ki Hak ve Batıl cephesi gün gibi ortada olmasına rağmen yine de rotalarını şaşıranlar olmuştur.
Bu şaşkınlıkların nedeni insanların taraflarını belirlerken Hakkın kriterlerini değerlendirmek yerine bazı şahısları veya medyanın yönlendirmesini dikkate almaları olmaktadır.
Sıffin savaşında şahsın birisi İmam Ali’nin yanına gelerek “Ya Ali! Sen mi Haksın, yoksa Muaviye mi Haktır?” diye sorduğunda ona şöyle cevap vermiştir: “Sen git önce Hakkı öğren, sonra bak bakalım kim Hakka uyuyor, kim uymuyor.”
Veya Kur’an-ı Kerim’de şöyle geçmektedir:
قُلْ هٰذِهٖ سَبٖيلٖى اَدْعُوا اِلَى اللّٰهِ عَلٰى بَصٖيرَةٍ
“Deki: İşte bu, benim yolumdur; ben, insanları Allah’ın yoluna basiret ve bilinç üzerine davet ederim.”[1]
İnsanlara taraflarını seçtirmeden önce basiret ve bilinç verilmelidir; Hakkın ve Batılın kriterleri öğretilmelidir. Basiretsiz ve bilinçsizce Hakkın yanında yer alanlar, ellerinde ölçü olmadığı için belki yarın batılın yanında yer alabilirler.
Sıffin Savaşında Muaviye’nin ordusu yenileceğini anladıklarında Kur’an sayfalarını mızraklara takmışlar ve bu şekilde İmam Ali’nin ordusunu kandırmayı hedeflemişlerdi. İmam Ali’nin ordusundaki bazı kimseler şöyle demeye başlamışlardı: “Biz neden bunlara karşı savaşmaktayız? Onlar da Kur’an diyor, biz de Kur’an diyoruz. Onlar da Allah diyor, biz de Allah diyoruz.” Basireti olmayan insanlar bu sözleri söylemeye başladıklarında Ammar Yasir oraya gelerek şöyle dedi: “Ben bu iki ordunun ellerindeki sancakları, bayrakları daha önceden de gördüm. Bu iki bayrak önceden de birbirine karşı savaşmıştı. Bedir Savaşında Muaviye’nin elinde bu sancak ve bayrak babası Ebu Süfyan’ın elindeydi. İmam Ali’nin elinde olan bu bayrak ve sancak ise Hz. Peygamber’in (s.a.a.) elindeydi. Ben o zaman da bu bayrağın altındaydım, şimdi de bu bayrağın altındayım.” Daha sonraları ise Kerbela’da Muaviye’nin elindeki bayrak oğlu Yezit’in ve İmam Ali’nin elindeki bayrak ise oğlu İmam Hüseyin’in elindeydi.
Evet, sadece zahirler değişmişti, ama içerik aynıydı. Muaviye babası Ebu Süfyan’ın yolunu izliyor ve İmam Ali de Peygamber’in yolunu izliyordu. Basiret budur. Basiretli kimse olayların zahirine değil içeriğine bakar. Bazen zahirler aynı olabilir, ama batınlar ve içerikler farklı ve zıttır. Basiret sahibi birisi, olayların zahirine kanmaz. Her iki tarafta doğru söylüyor deyip, kafası karışmaz.
Günümüz tarihine geldiğimizde son on yılda Ortadoğu’da bazı gelişmeler ve savaşlar oldu. On yıl önce Suriye’de başlayan bu savaş şimdi ise Filistin’de devam etmektedir. Suriye savaşındaki taraflarla günümüzdeki Filistin – İsrail savaşındaki taraflar aynıdır. Suriye savaşında Amerika ve İsrail’in elindeki bayrakla şimdi ellerindeki bayrak aynı bayraktır. Tek fark; Suriye savaşında IŞİD’in arkasına saklanarak geri planda duran Amerika ve İsrail şimdi açıktan meydana indiler. Suriye savaşında İsrail’i rahatlatma ve daralan ve sıkışan alandan kurtarma hedefini başaramadıkları için şimdi aracısız meydana indiler.
Basiret sahibi Müslümanlar, her koşulda tarafını belirlerken, basiret sahibi olmayanlar ise Hak ve Batıl bu kadar açık olmasına rağmen İsrail’i haklı çıkartacak tavırlar içinde bulunmaktadırlar. Bilinçli olmazsan Hz. Peygamber’i seviyorum demene rağmen yine de gidip Yezit’in ordusunda yer alır ve İmam Hüseyin’e karşı savaşırsın.
Bilinçsiz ve bilgisiz olursan Müslüman olmana rağmen “Filistin tarafından savaş başlatılmasaydı Gazze halkı bu şekilde zulüm görmezdi” diyebilirsin. Gazze’nin dünyanın en büyük açık hapishanesi olduğunu, zaten orada yaşayan insanların her gün öldürüldüğünü bilseydin bunları söylemezdin. Doğum sancısı yaşayan bir bayanın hastaneye gitmesi için İsrail kontrol noktalarından geçmesi gerektiğini ve bu kontrol noktalarından geçerken nice hamile bayanların doğum sancısı çekerek öldüklerini veya çocuklarını kaybettiklerini bilseydin bu sözleri söylemezdin. Kız çocuklarının anne ve babalarının gözleri önünde İsrail askerleri tarafından el konularak götürüldüklerini ve sonrasında onlara neler yapıldığı belli olmayan olayların gerçekleştiğini bilseydin acaba yine de “Niye savaşı başlatarak İsrail’in Gazze halkını bombalamasına neden oldunuz” der miydin?!
Gazze’nin denizden ve karadan yıllardır abluka altında olduğunu ve gıda ve ilaç gelmesinin İsrail’in iznine tabi olduğunu biliyor muydunuz?! Hatta şuan Dünyanın farklı ülkelerinden Gazze halkına gönderilen gıda ve ilaç yardımları, İsrail’in izin vermemesi nedeniyle ulaştırılamamaktadır.
Ama bazıları tarafından öyle bir tablo çiziliyor ki sanki Filistin halkı, Gazze halkı sıkıntı çekmeden rahatlık içinde yaşıyorlardı ve zulüm altında ölmüyorlardı da Filistin tarafından savaş başlatıldığı için bu halk bu duruma düştü. Bu düşünce ve tasavvur, bilgisizlikten kaynaklanan oldukça yanlış bir düşüncedir.
İsrail’in zaten böylesi bir taarruzda bulunmaya hazırlandığını ve bu şekilde gafil yakalanmasaydı daha büyük zulümlerde bulunacağını bilseydin bu savaşa yine de dar çerçeveden bakar mıydın?!
Siyonizm Batıl cephesidir; tarih boyunca İslam’ın en büyük düşmanı olmuşlardır; bunda kimsenin şüphesi yoktur. O yüzden tavırlarına, söylediğin sözlere ve tarafına dikkat et ki Siyonist Yahudilerin ekmeğine yağ sürme durumuna düşme.
Bedir’de, Sıffin’de ve Kerbela’da karşı karşıya gelen bayrakları çok iyi tanı ki Batıl cephesinde bulunma gafletine düşme.
Hayber Savaşı, Hayber kalesinin fethi aklına gelsin. Hiç kimsenin içeri girmesinin mümkün olmadığı o sağlam kalenin kapısını, Hz. Ali’nin söküp atması ümit kaynağımız olsun. Yahudilere ait olan Hayber kalesinin kapısını açıp kapatmak için on kişilik bir güce ihtiyaç vardı. Yahudiler, Demir kubbe misali hiç kimse bu kaleye giremez diye düşünüyorlardı. Ama Allah’ın yardımı ile o kapıyı Hz. Ali tek eliyle yerinden söktü attı. Şimdi de aynı İlahi yardım ile her şeyden çok güvendikleri o demir kubbenin delindiğine şahit olmaktayız.
Evet, on yıl önce Suriye’de karşı karşıya gelen bayraklar, şimdi ise Filistin’de daha açık ve daha net bir şekilde karşı karşıya geldi.
Dikkatli ol ve sakın İsrail’in tarafını destekleyen söylemler ve tavırlar içinde bulunma…
Alevi Din Âlimi
Ali Akın Caba
[1] Yusuf/108