Bismillahirrahmanirrahim

Bütün Müslümanlara ve siz değerli Ehl-i Beyt dostlarına Şah-ı Merdan Emiru’l Müminin İmam Ali’nin kutlu velayetlerini tebrik ediyorum.


Bilindiği gibi Peygamber Efendimizin Gadir-i Hum günü, İmam Ali’yi kendisinden sonra halifesi ve varisi olarak bildirdiği ve Allah’ın dinini tamamlayıp, kemale erdirdiği gündür.

Peygamber Efendimiz Gadir-i Hum gününde olduğu gibi, daha önceleri de birçok yerde İmam Ali’nin hilafet ve velayetin tek sahibi olduğunu açıkça insanlara bildirmişti. Bunlar arasında yer alan yakın akrabaya yapılması emredilen ilk davet olayı, belki de Gadir-i Hum günü kadar önemli ve velayet konusunda akıllarda şüphe bırakmayacak kadar belirgin bir olaydı.

Çünkü Allah İslam’ın ilk yıllarıyla beraber, Hz. Peygamberin halifesini seçerek akıl sahiplerine peygamberden sonra bir halifenin gerek siminin kat’i ve zaruri olduğunu bildirmiştir.

    

Evet, Bu olay Hz. Peygamberin alenen ilk defa en yakın akrabalarını İslam’a davet etmesiyle emir olunduğu gündür.

İslam’ın daha ilk yıllarıydı, Resul-i Ekrem Allah’tan kendisine gelen emir üzerine Hz. Ali’yi yakın akrabalarını evine davet etmesi için görevlendirmiş ve İmam Ali’den bir kişiye yetecek kadar et ve sütten oluşan bir sofra hazırlamasını daha sonra da kırk kişiden oluşan yakın akrabalarını Peygamberin evine davet etmesini istemişti.

Bütün akrabaları bu daveti kabul edip Peygamberin evinde toplanmışlardı.

Aslında sofrada bir kişinin doyacağı kadar bir yemek olması, ama kırk kişinin o yemekten doyasıya yemesine rağmen ondan hiçbir şey eksilmemesi de Hz. Peygamberin mucizelerinden biriydi.

Hazreti Peygamber, Allah hamd-ü senadan sonra akrabalarına hitaben sözlerine şöyle başladı:

“Ey Abdulmüttalip Oğulları! Sizi uyarmak ve müjdelemek için Allah tarafından seçildim. Müslüman olun ve bana uyun ki saadete eresiniz. Ant olsun Allah’a, Araplar içinde benim size getirdiğimden daha hayırlı bir şeyi kendi kavmine getiren hiç kimseyi tanımıyorum. Ben sizin için Allah tarafından görevlendirildim. Öyleyse kim bu işte bana yardımcı olmak ister;Aranızda bunu kabul edecek kişi benim kardeşim, vasim ve halifem olacaktır.” Demiş bu konuşma üş defa tekrarlanmasına rağmen İmam Ali dışında kimse bu daveti kabullenmemişti.”

Bunun üzerine Hz. Peygamber toplantıda bulunan akrabalarına dönerek şöyle dedi:

“Bu, benim kardeşim, vasim ve aranızdaki halifemdir. Sözünü dinleyin ve ona itaat edin.”

Hz. Peygamber böyle deyince toplantıya katılanlar hemen ayağa kalkarak toplantı yerini terk ettiler. Dağılırken de Ebu Talip’e hitaben:

"Yeğenin sana oğlunun sözünü dinleyip ona itaat etmeni emretti." diyerek onu alaya aldılar.

Evet, bu hadise İslam’ın ilk yıllarında yakın akrabaya yapılan ilk davet günü olmuş ve Hz. Ali’nin (a.s) daha gençlik yıllarında İslam’a ve Peygambere olan vefa ve bağlılığının bir göstergesiydi.

İşin özü aslında Gadir-i Hum davetinin temellerinin, İslam’ın ilk günlerinde atılmasıydı. Allah Resulü, o mübarek hayatları boyunca Ali’yi bir dem olsun yanından ayırmamış; şehrin müdafaasından hicret gecesine, girişilen savaşlardan kendisinin olmadığı her yerde Ali’nin en az kendisi kadar yetkin ve etkin olduğunu, asla gözünün arkada kalmayacağını çok iyi biliyordu.

Hz. Ali Allah Resulünün yalnızca amcaoğlu değil, aynı zamanda onun kardeşi ve kendisinden sonra yerine geçecek olan kişiydi. Bunu Hazreti peygamberin kendisine inen ilk ve son ayetlerde görmekteyiz.

Sonuç olarak, iki olayın ortak vurgusu; İslam dininin temellerini oluşturan tevhit inancı ve Peygamberden sonra bu tevhit dinini insanlara bildirecek kişinin İmam Ali olarak kendisinden sonra seçmesidir.