Kaynayan bazen de taşan bir kazan gibi Amerika. Minniapolis kaynama noktası. Floyd’un nefessiz kalıp öldürüldüğü yer.

Sonrasında gerçekleştirilen protestolar, kundaklamalar, yağmalar…

Bilanço bir hayli ağır. Minniapolis emniyet binası küle dönmüş durumda. 19. yüzyılda Afroamerikalılar’ın yani siyahilerin satıldığı ve müze olan bina ateşe verilmiş. Yağmalanan Apple Store’lar sayesinde protestocular Samsung’tan Iphone geçiş bile yaptı. Bir papucun 1000 dolara satıldığı markalar caddesinde bulunan mağazalar darma duman. İstanbul’un Nişantaşı ve Bebek gibi lüks semtlerini düşünün; tüm dükkân ve oteller cam ve kapılarını sunta ve demirlerle örüp zarar görmemeye çalışıyor artık.

New York, Los Angeles ve Philadelphia başta olmak üzere Amerika’nın onlarca önemli merkezinde OHAL ilan edildi. Müslüman ülkelerin topraklarında tekerleklerini aşındırmış askeri araçlar bu şehirlerde şimdi. Çünkü Amerika’nın o geniş caddeleri polislere dar edildi.

Amerikan polisinin sabıkası da bir hayli kabarık. Siyahilere karşı polislerin tutumu daha sert ve daha acımasız. Üstüne üstlük tüm bu yaptıklarından ceza dahi almıyorlar. Floyd olayında bile bunca halk baskısına rağmen katil şimdilik üçüncü derece cinayetten gözaltına alınmış durumda. Bu da Amerikan polisinin ‘nasıl olsa bir şey olmaz’ diyerek daha fazla yüzsüzleşmesine neden oluyor.

Hâlbuki bu yaşanan adli bir mesele değil, anayasal bir suç yani Amerikan anayasasında var olan ırkçılık maddesinin ihlali.

Beyaz Amerikalıların DNA’sına işlemiş bir ırkçılık var; biz bunu yalnızca siyahilere karşı değil Asya’da Vietnamlılara, Afganlara ve bölgemizde de Araplara karşı işledikleri cinayetlerden çok iyi biliyoruz. Amerika kurulduğundan beri yani yaklaşık 300 senedir bu cinayetler hep var.

1992 senesinde buna benzeyen ama (bu son yaşanan olaylar neye gebe henüz belli olmadığından) daha şiddetli ve altı gün süren bir iç savaş yaşadı Amerika. Öncesi ve sonrasında da ırkçılık yüzünden nice olaylar yaşadı ama hala dersini almadı ve alacağa da benzemiyor. Çünkü bu ırkçılık tedavisi oldukça zor bir hastalık.

Bu kadar insanın sokaklara dökülmesine belki George Floyd cinayeti neden oldu ama halkın üzerindeki maddi ve manevi baskı aslında bu denli bir tepkiye dönüştü.

Düşünün, Amerika’da her dört insandan birisi şu anda işsiz ve bu ülkede 330 milyon insan yaşıyor. Coronavirüs nedeniyle iyice daralmış iç piyasa ve gerçekten halk aç. Patlamak üzere olan bombanın fitiliydi Floyd.

Unutmadan Amerikan’ın en büyük sıkıntılarından birisi de bireysel silahlanma izni. Evlerinde olan silah sayısı belki de tüm Ortadoğu’dakinden daha fazla. Göstericilere ok atmak isteyen ya da samuray kılıcı ile saldıranlar da cabası.

Şimdi gelelim ayaklanmanın taraflarına; Black Lives Matter (Siyahilerin Hayatı Önemlidir) adlı ve bütün eyaletlerde etkin bir role sahip olan bu grubun özellikle sosyal medya üzerinde organize olması Trump Rejimi’nin başına büyük bela oldu ve bunun mukabilinde Ulusal Muhafızlar diye anılan Rejim Askerleri caddelere indi.

Bir diğer grup da savaş sahasına inmeyen ama sanal âlemde yaşayan ve 3 yıldır da sessizliğini koruyan Anonymus Hacker gurubuydu. Bunlar da Trump Rejimi’ne savaş ilan ettiler. Sosyal medyada 2 milyon takipçisi olan dünyaca ünlü bu grubun ilk icraatı yapacağı skandal ifşalardan önce Minnesota eyaletindeki emniyet ve adli kurumların sitelerini hacklemek oldu.

Bir de solcu grup var; Antifa adında. Trump bu grubu geçtiğimiz saatlerde terör örgütü ilan etti. Hatta bu açıklamanın üzerinden yarım saat geçmemişti ki Wikipedia sitesindeki Antifa maddesinin metnini ‘Terörist Grup’ olarak değiştirdi.

Adalet yoksa Barış da yok! sloganlarının atıldığı Amerika’da Tamika Mallory adlı aktivistin konuşması aslında her şeyi özetliyordu:

“Bize yağmalamadan bahsetmeyin; yağmacı olan sizlersiniz!

Amerika siyahî insanları yağmaladı. Buraya geldiniz ve Amerikan yerlilerini (Kızılderili) yağmaladınız.

Yağmacılığı biz sizden öğrendik. Şiddeti sizden öğrendik.

Eğer bizden daha iyisini istiyorsanız; önce bunu siz yapın!”

Şehit Süleymanî’den sonra bir türlü durulmayan dünya, bu cinayetin zanlısı Amerika’ya dar gelmeye devam ediyor.

Sözün özü Amerika tüm yaşanan bu olaylardan sonra bırakın normale dönmeyi Yeni Normal’e de dönemez sanırız.