.
.

Bismillâhirrahmânirrahîm

"Öncelikle: İmam Hüseyin aleyhisselamın ziyaretçileri, ayaklarınızın tozu bile teberrüktür, o toz ruhumuzun cilası/şifası olsun."

İslam dininde namaz, oruç, hac gibi farz olan ibadetlerin sıhhat ve kabul şartları olduğu gibi sünnet olan ziyaretlerin de sıhhat ve kabul şartları vardır. Veya farz ibadetlerin ahkâm, adab ve esrar kavramları olduğu gibi kutsal mekânları ziyaret etmeninde ahkâm, adab ve esrar kavramları vardır. Sünnet olan umre ameli, Kerbela ve Meşhed ziyaretleri de bu hükümden ve kavramlardan müstesna değildir. İnsanın ziyaret ettiği makamı oklaması mümkün olduğu gibi insanın ziyarete gitmeden amel defterine ziyaret sevabının yazılması da mümkündür.

Günümüzde bazı insanların farz amellerine duyarsız olduklarını ama sünnetlere çok yoğunlaştıklarını görmekteyiz. Üzerinde yıllarca kaza namazı olanların sünnet namazlar kıldıklarını görmek, malının zekâtını, humusunu, hatta üzerinde olan kul haklarını vermeyenlerin sünnet ziyaretlere, umrelere gittiklerini görmek mümkündür. Oysa insanın önce farz amelleri ve sonra sünnet amelleri yapması gerekir.

Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi vesellem İmam Ali aleyhisselama şöyle buyurmuştur; “İnsanların sünnet amellerle meşgul olduklarını gördüğün zaman sen farzlarla meşgul ol.” Müslüman farzlarını sünnet ameller feda etmemelidir.

İmam Hüseyin aleyhisselam ve ashabı Aşura günü bile namazı vaktinden geciktirmeden kıldılar. İmam Hüseyin aleyhisselamın ziyaretine giden her insan hem yolculuk esnasında, hem ziyaret esnasında, hem ziyaret sonrasın namazı hayatlarının bir parçası yapmalıdırlar. Aksi takdirde ziyaret etmiş oldukları makamlar ile çelişmiş olurlar.

Ehlibeyt imamlarının ziyaretleri içerisinde sevap bakımından İmam Hüseyin alehisselamı ve İmam Rıza aleyhisselamı ziyaret etmenin ayrı bir yeri vardır. Müstehap olan bu ziyaretlerde insan farz olan bir ameli terk ederse veya bir harama mürtekip olursa veya ziyaret esnasında yahut sonrasında ahlaksızlıklar yaparsa, işine gelmeyenler hakkında yalanlar ve iftiralar konuşup bu yalan ve iftiralarla yatıp kalkarsa, bu ziyaretlerin ziyaret edene sevabı ve faydası olmayacağı gibi insan için azaba sebep olacaktır.

“Böyleleri kendilerini Kerbelaî, Meşhedî, Hüseynî gibi gösterip bu kutsal kavramları kullandıklarından ama Ehlibeyt düşmanlarının hayatları gibi bir hayat yaşadıklarından dolayı da günahları kat kat fazla olur. Bu tipler maskeli tiplerdir. Maskeleri olaylar ve tecrübeler neticesinde elbet bir gün düşer.”

Tahran’da mümin tüccarlardan birisi şöyle anlatır; Bir gece rüyamda İmam Rıza aleyhisselamı ziyaret ediyordum. İmam Rıza aleyhisselamın türbesinin karşısındaki kapıdan içeri girdim. İmam Rıza aleyhisselamı zirehinin üzerinde oturmuş, elinde kalem ve defter ziyaretine gelenlerin isimlerini yazar halde gördüm.

Bu esnada çok iyi tanıdığım tüccar dostlarımdan birisinin de orada olduğunu gördüm. Elinde bir ok ile İmam Rıza aleyhisselamı hedef almıştı. Bu duruma çok şaşırdım. Şaşkınlığımın sebebi onun Ehlibeyte çok düşkün birisi olduğunu bilmemden kaynaklanıyordu. Böyle birisi nasıl olabilir İmam Rıza aleyhisselamı oklamak ister diye hayretler içerisindeydim.

İmam Rıza aleyhisselama ok atmasına engel olmak için ona doğru gittim. Ben ona ulaşmadan o İmam Rıza aleyhisselama bir ok attı. Ok İmam Rıza aleyhisselamın omuzunun yanında geçti. İmam Rıza aleyhisselamın çok üzüldüğünü ve öfkeli bir bakışla ona baktığını gördüm.

İkinci oku İmama fırlattı. Oda isabet etmedi. Bu defa İmam çok öfkeli bir şekilde ona bakmaya başladı. Daha sonra İmamın arka tarafına geçti ve İmamın arkasından bir ok attı. Ok İmamın sırtına isabet edince, İmam zirehin üzerinden yüz üstü yere düştü.

Üzüntüm ve vahşetimin şiddetinden dolayı feryat ederek uykudan uyandım. Bedenim çok titriyordu. Bu nasıl bir rüyadır diye sabaha kadar uyuyamadım.

Sabah erkenden dostumun evine gittim, kapısını çaldım. Hanımı dışarı çıktı ve kocasının kaç gün önce Meşhed’e İmam Rıza aleyhisselamın ziyaretine gittiğini, bugün yola çıkacağını ve yarın burada olacağını söyledi.

Ertesi gün tekrar gittim. Ziyaretten dönmüştü. Evde birkaç kişi vardı. Onların gitmesini bekliyordum. Evdekiler gittikten sonra bana; hayırdır, ne oldu seni çok üzgün görüyorum dedi. Ben ona gördüğüm rüyayı anlattım. Dinledikten sonra şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı ve “ayaklarım kırılsaydı da keşke Meşhed’e gitmeseydim” dedi.

Neden böyle konuşuyorsun, ne oldu ki diye sordum. Bana şöyle cevap verdi; Görmüş olduğun rüya sadık rüyalardandır. Senin rüya gördüğün gece ben ziyaretten otele geldim. Otelde uyuyamadım. Bu gece Meşhed’de son gecemdir yarın Tahran’a döneceğim düşüncesi ile kalkıp tekrar ziyarete gitmeye karar verdim.

İmam Rıza aleyhisselamın mezarının karşısındaki kapıdan içeri girdim. Zirehin yanına geldiğimde güzel bir bayanın elleri ile zirehe tutunduğunu ve dua ettiğini ve elbisesinin bileklik tarafının aşağı kaydığını ve bileklerinin açıkta olduğunu gördüm. Onun yüzüne baktım. Çok güzel bir bayandı. Onun cemaline tutuldum, nerede olduğumdan gaflet ettim ve elimi onun elinin üzerine bıraktım. O elini çekti zirehin diğer tarafına gitti. Ben de onun peşinden gittim, tekrar elimi eline uzattım. Yine bana teveccüh etmedi ve zirehin arka tarafına yani İmam Rıza aleyhisselamın arka tarafına gitti. Ben yine ondan vazgeçmedim, gittiği yere gittim ve elimi elinin üzerine bırakarak nereli olduğunu sordum. Tahran’lı olduğunu söyledi. Sonra Meşhed’den Tahran’a beraber trende aynı kompartımanda geri döndük.

(Kencine-i Voaaz, c.2, s.86)

Devam Edecek...

Selam ve dua ile