.

.

Ehlader Araştırma Bölümü



Ali b. Ebi Hamza şöyle nakletmektedir:

"Benim bir arkadaşım vardı, bu Emeviler hükümetinde kâtip olarak çalışıyordu. Bir gün dedi: Bana İmam Sadık'tan görüşme izni alır mısın? Ben de İmam'dan (a.s) izin aldım. Adam, İmam'ın huzuruna varınca selam verip şöyle arz etti: Kurbanın olayım, ben şunların sisteminde çalışıyorum ve bu yoldan bir hayli servet elde edinmişim ve (helal haram açısından) dikkatli davranmamışım. İmam buyurdu: Eğer Emeviler onlara hesap, kitap tutup, mektup ve evrak yazacak, haraç toplayacak, onlar için savaşıp, onları savunacak ve toplantılarını kalabalık gösterecek kimseler bulmasalardı, biz (Ehlibeyt'in) hakkını gasbetmezlerdi. Eğer insanlar bunları kendi hallerine bıraksalardı, bu kadar güçlenmezlerdi.

Adam: Acaba benim kurtuluşum için bir yol var mı? Diye sorunca, İmam (a.s) şöyle buyurdu: Eğer söylersem amel edecek misin? Adam: Evet, dedi. İmam şöyle devam etti:  Bunların sisteminde kazandığın her şeyi bırakacaksın. Sahiplerini tanıdığın malları, sahibine iade et. Sahiplerini tanımadıklarının mallarını onlardan taraf sadaka ver. Ben de bunlara karşılık sana cennet garantisi veriyorum! Adam, başını aşağıya eğerek uzun bir müddet düşündü. Sonra başını kaldırarak: Tamam yaptım, dedi.

Ali b. Hamza diyor ki: "Genç adam bizimle Kufe'ye döndü. Sahip olduğu servetten kendisi için hiçbir şey bırakmadı ve İmam'ın (a.s) buyurduğu şekilde dağıttı. Hatta üzerinde bulunan elbisesini dahi verdi. Biz aramızda para toplayarak ona elbise aldık ve bir miktar da harcamaları için maddi yardımda bulunduk.

Birkaç ay geçmeden hastalandı ve ben sürekli onun ziyaretine gittim. Son gittiğimde o can verme halindeydi. Aniden gözünü açıp bana şöyle dedi: Ey Ali! Allah'a and olsun ki efendin (İmam Sadık) bana verdiği sözü yerine getirdi. Sonra can verdi ve biz ona gusül verip kefenleyip defnettik. Daha sonra ki seferimde İmam'ın yanına gittiğimde İmam (a.s) beni görür görmez: Ey Ali! Allah'a and olsun ki arkadaşına verdiğimiz sözü yerine getirdik. Ben: Doğru buyuruyorsunuz kurbanınız olayım, onun kendisi de ölüm anında aynı şeyi söyledi." [1]


Şerh

"İsteklerine (zalimlerin) göz yumdum": Yani helal ve haram dikkat etmeden, şüphelerden kaçınmadan, isteklerini yerine getirip, yaptıklarına duyarsız oldum.

"Eğer Emeviler için olmasaydı" sözünden anlaşılan her ne kadar, mubah iş dahi olsa zalime yardım etmek haramdır. Mubah işlerde dahi haram olduğunu  "Ve cemaat namazları…" cümlesinden anlıyoruz. Bunu destekleyen diğer bir hadisi de şeyh Tusi, İbn-i EbiYefur vasıtasıyla İmam Sadık'tan (a.s.) naklediyor. Hadis şöyle: "İbn-i Ebu Yefur diyor ki: İmam Sadık'ın (a.s.) huzurundaydım, ashabından birisi içeri girerek şunu dedi: Bazen sıkıntıya giriyoruz, inşaat, çiftçilik ve buna benzer işlerde çalışmak üzere "Abbasi hükümeti" bizi işe alıyor. Bu hususta ne buyuruyorsunuz?"

İmam şöyle buyurdu: "Ben asla böyle bir şey yapmam hatta onların ipine bir düğüm, tulumlarına bir ip dahi atmam, karşılığında bir şehir verseler de onların kaleminin ucuyla bir çizgi dahi çekmem ve onlara yardım etmem, onlara yardım edenler kıyamet gününde, Allah'ın kulları hakkında hüküm vereceği ana kadar ateş içerisinde olacaktır."[2]

Diğer bir sahih hadiste Yunus b. Yakup şöyle diyor: "İmam Sadık (a.s.) bana onların cami işlerinde dahi yardım etmememi emretti."

Yine İbn-i Babıveyh İmam Sadık'ın (a.s.) Peygamber'den (s.a.a) şöyle naklettiğini söylüyor:

"Kim zalim bir padişaha kırbaç dahi verirse Allah o kırbacı yetmiş zira uzunluğunda bir ejderhaya çevirerek, cehennem ateşinde o yardım edene musallat edecektir, cehennem ise ne kadar kötü bir yerdir".[3]



Buna benzer hadisler İslami kitaplarda çokça bulunmaktadır. Anlaşıldığı gibi bu hadisler zalime yardımın haramlığını genel olarak belirtmiştir ve haram yahu mubah ayrımı yapmamıştır. Belki de "Ateşe girmemek için zalimlere güvenmeyiniz"[4] ayetinden müstahap işlerde bile yardım edilmeyeceğini anlayabiliriz.

Fakihlerin Görüşü: Mekasib ve ticaret kanunlarında işlendiği üzere bazı âlimler "zalime yardımın sadece haram işler olursa hürmeti vardır" görüşündedirler.  Ama eğer haram işler olmasa, örneğin terzilik, evlerinin inşaatı ve elbise dikimi gibi işler olursa haram değildir diyorlar. Eğer bu söz icma ile desteklenmiş olsaydı bizde kabul ederdik, ama eğer icma yoksa bu hükmü vermekte biraz daha fazla dikkat ve araştırma gereklidir. çünkü yukarıda geçtiği gibi birçok hadiste haram ve mubah arasında ayrım yapılmamıştır. Diğer taraftan haram için zalime yardımda haramdır demek anlamsızdır, zira haram işle yardımın hürmeti zalime has değildir herkes için geçerlidir ayrıca haramın zaten kendisi başlı başına haramdır ister yardım için olsun isterse de olmasın. Biraz daha dikkatli düşünülmeli.

Şaşılacak şey Merhum Allame Hilli'nin (r.a.) 'Tezkire' kitabında bu hükmü vermiş olmasıdır ve delil olarak da zikrettiğimiz hadisleri getiriyor. Oysa hadislerden onun sözünün tam tersi anlaşılıyor (yani zalime yardım geneldir, müstehap ve mubahı da kapsar sadece haram işlerde hürmeti var hükmünü veremeyiz.). Burada yardımın teşhisi örfe aittir, halk arasında bu yardımdır diye teşhis yapılırsa o haramdır. Hatta bazen yardımdır denilmeyen şeyler bile zalime yardım sayılabiliyor, mesela bazı büyük âlimlerimizin naklettiği hadiste şöyle geçmiştir; "Terzinin birisi İmam'a ben sultan için elbise dikiyorum. Bu zalimlere yardım mıdır? Cevap olarak şöyle buyurdular: Zalime yardım eden sana iğne ve iplik satandır, oysa senin kendin artık zalimlerden sayılıyorsun". Bu hadisten zahiren anlaşılan yaptığı işin ne kadar kötü olduğunu belirtmektir. Eğer bunu mübalağa olarak kabul etmediğimiz takdirde, iş çok daha zorlaşacaktır. Tevfik ancak Allah'tandır.

Bu hadiste dikkat edilmesi gereken bir diğer husus gencin ölüm anında "Mevlan ahdine vefa etti." cümlesidir. Anlaşılan ölüm anında diğerlerinin görmediği bir takım şeyleri görüyor ve böylelikle cennet mi cehennem mi ehli olduğunu anlıyor. Bu gence imam'ın cennet vaadinin münkeşif olması gibi. Bu hususta hadis çok fazladır. Ehl-i Sünnet ve şia'nın Peygamberden (s.a.a) naklettiği şu hadis gibi: "Hiç kimse sonunun ne olacağını bilmeden bu dünyadan ayrılmaz. Yerinin cennette mi, cehennem mi olacağını bilecektir."

Çok değerli âlimlerimizden olan merhum Kuleynî (r.a.) Usulü Kâfi'de İmam Sadık'tan (a.s.) mümin ve kâfirin ölüm anında ne gördükleri babında şu hadisi nakletmektedir. İmam şöyle buyurmuşlar:

"Ey Akabe! Allah kıyamet gününde, sizlerin Ehlibeyt vilayetinizden başka hiçbir şeyi kabul etmeyecektir. Ve sizle gördüğü zaman sevineceği şey arasında fasıla yoktur, tek sınır nefesinin buraya yetişmesidir. Sonra İmam (a.s.) eliyle şah damarını gösterdiler."[5]

Ayrıca birçok gönül sahiplerinin mukaşifelerinde anlatılmıştır ki; ihtizar halinde gözlerini açıp tebessüm ederek şöyle demişler: işte böyle bir gün için insan amel etmelidir.

Birçok hadiste anlatıldığı üzere, insan öldüğü zaman onun başının üstüne Peygamber (s.a.a) ile Hz. Ali (a.s.) geleceklerdir ve ona yerini göstereceklerdir. Bu konu hakkında birçok kitapta Hz. Ali'nin  (a.s.) bir şiir nakledilmektedir. Rabbimiz sonumuzu hayır edip saadeti müjdelesin, o; ihsan sahibi, kerim, rauf ve rahimdir.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------

1-  el-Kâfi, c:5,s:106.

1- Vesail'uş şia, c:12,s:139.

2- Aynı.

3- Hud:113.

1-  el-Kâfi, c:2,s:128,h:1.

Editör: Hasan Bedel