.
.

Alevilere olumsuz bir söz söylendiğinde, sürekli eleştirisel, tepeden, üst perdeden bakıldığında, azarlanarak, kızılarak nasihat edilmek istendiğinde rahatsız oluyorum.

Elbette her toplumun doğruları da vardır, yanlışları da vardır; artıları da vardır, eksileri de vardır. Hiçbir toplum mükemmel değildir; yüz de yüz doğru değildir. Hiçbir toplum "Biz yüzde yüz doğruyuz" diye bir iddiada bulunamaz. Her toplumun kendisine göre eksiklikleri olduğu gibi Alevi toplumunda da bazı eksiklikler olabilir. 

Ama toplumsal herhangi bir eksiklikle karşılaşınca da bunu hemen Alevilerin üzerine yıkmak, Alevilere mal etmek, rahatsız ediyor beni. En çok da dini konular olduğunda bütün eksiklikler Alevilere atfediliyor.

Her inanç ve itikatın, varlığını devam ettirebilmesi için kendi inancını öğreneceği mektep, medrese ve okul sistemine ihtiyacı vardır. Böylesi bir sisteme sahip olmadan eksiksiz devam edilmesi mümkün değildir. 

Basit bir örnek verecek olursak: 


Matematik profesörü dahi evladının öğretimi için onu okula gönderiyor. Ben her şeyi daha iyi biliyorum, okula göndermeyim, evde kendim öğreteyim, demiyor. Çünkü çocuğun daha iyi öğrenebilmesi için eğitim ve öğretim sisteminden geçmesi gerekir.

Ama ne yazık ki Alevi toplumu böylesi bir imkândan mahrum kalmıştır veya mahrum bırakılmıştır. Bu, en büyük zulümdür. Alevilik inanç ve itikatlarının öğretildiği mektep, medrese, okul sisteminden uzak tutulan bir toplum; inancını, itikadını ve erkânını sineden sineye aktararak devam ettirmeye çalışmışlardır. Bu imkânsızlıklara rağmen büyük ölçüde de başarmışlardır. Allah aşkını, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ve Ehlibeytine olan muhabbeti canlı bir şekilde bugünkü kuşaklara kadar taşımışlardır. İmam Ali’nin velayetinden dönmemişlerdir. Kerbela’yı, İmam Hüseyin’i anmaktan ve Muharrem ayında yas ve matem tutmaktan vaz geçmemişlerdir. İslam dininin en önemli ahlak boyutunu yaşatmışlardır. Harama el uzatmamayı, başkalarının namusuna göz dikmemeyi, kul hakkını, kalp kırmamayı ve insanları incitmemeyi çok iyi işleyerek bu günlere gelmiş bir toplumdur.  

Bütün bu imkânsızlıklarla varlığını devam ettirmiş bir toplumu değerlendirirken ellerinizi vicdanlarınıza koyarak el-insaf demeniz beklenirken, gördüğünüz her eksikliği bu topluma mal etmeniz zorumuza gidiyor. 

Namaz konusu gündeme geliyor, hemen Aleviler diyerek onlar namaz kılmaz, deniyor. Alevilikle ilgili bir yazı yazıyoruz, altına hemen namazla ilgili sert bir yorum yapılıyor. İçki konusu gündeme geliyor, hemen Aleviler deniyor. Arkadaşım, kardeşim, biz de bu toplumun içinde yaşıyoruz, kimlerin neler yaptığını az çok biz de biliyoruz. Sanki diğer toplumlar içkiden uzaklar ve hepsi namaz ehli de size göre sadece Aleviler bu konularda sıkıntılı. İçkinin en çok tüketildiği bölgeler bellidir.  

Alevilerin camiye niye gitmedikleri sorgulanıyor. Aleviler, kibarlık olsun diye veya toplumun tepkisini almamak için camiye gitmeyiş nedenlerini farklı şekillerde açıklasalar da asıl neden asimile olmamak içindir; inanç sistemini korumak içindir. Eğer bu toplum yüzyıllardır bu korumacı yaklaşımla hareket etmeseydi, bu topraklarda bugün Aleviliğin adı dahi kalmazdı. Bin bir zahmetle, baskı ve zulüm altında ve inanç sistemini devam ettirecek mektep, medrese, okul sisteminden mahrum şekilde bugünlere kadar varlığını devam ettirebilmiş bir toplumu ayakta alkışlamanız gerekirken olur olmaz eleştirmek de nedir?! Vicdan teraziniz bu kadar mı zayıf?!

Din; İtikat, ibadet ve ahlak olgularının bütünüdür. Ahlak daha çok toplumsaldır ve insanlar arasındaki ilişkilerle alakalıdır. İnsanları incitmeme, kalp kırmama, kul hakkı yememe, başkasının namusuna göz dikmeme ve bunun gibi hayatı ilgilendiren konulardır. Dinin Ahlak konusunda Alevi toplumu oldukça dindardır. Dinin bu boyutuna en çok değer ve önem veren Alevi toplumunu eleştirirken vicdanlarınızı iyi sorgulayın. 

Lütfen, Lütfen! Bu topluma; azarlayarak, kınayarak, anlamadan eleştirerek bir şeyler öğretmeye kalkmayın…         


Alevi Din Âlimi 
Ali Akın CABA