.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Gözyaşları; hisseden duyan, fark eden kalbin ifadesi, insanın insan tarafı, yenilmişliğe, kaybedişe, yıkılışa derin bir isyandır. Aynı zamanda hala var olduğunun /olacağının ifadesidir.

Ağlamak, acizlik değil, yıkılmışlık değil, yok olmak değil, bilakis var oluşun en derin ve yalın halidir. Hissetmenin, duygunun yoğunluğu ve insansı bir eylem biçimidir.

Ağlamak, gülmeye oranla daha fıtrî, daha insani, daha etkileyicidir, ayrıca diğer varlıklarla uyum için de bu gereklidir. Yer gök ağlar, melekler ağlar, amel defterleri ağlar, ceylanlar gözyaşı döker; bülbüllerin ötüşü bile anlayana bir tatlı hüzün, bir sızlanış ve ağlayıştır.

Fuzuli'nin dediği gibi, insan, ağlayamıyorsa bari gülmekten (kahkaha atmaktan) utanmalı değil mi?

Madem kaderimizi -bir anlamda- gözyaşlarımız belirliyor. Kalbimizdeki Allah sevgisi de bir çiçektir, onu kuru sözlerimizle değil, gözyaşlarımızla sularsak yaşatabilir ve onun bire bin veren semeresini alabiliriz. Allah'ı için için yanarak, sızım sızım sızlayarak ve erim erim eriyerek sevmekle mümkün yani bu.

Kısacası ve açıkçası, gönlümüzdeki ilahî sevgi çiçeğinin çekirdeğini, ibadet toprağı üzerine dikip sürekli marifet suyu ile sulamalıyız ki, neticede, "Gir cennetime" nidasına mazhar olarak, Firdevs cennetlerinde sonsuz ve sınırsız saadete erebilelim...

Mevlana bunu bir şiirinde şöyle dile getiriyor:

چون خدا خواهد كه مان يار ي كند
ميل ما را جانب زاري كند

اي خنك چشمي آن كه گريان اوست
اي همايون دل كه آن بريان اوست
آخر هر گريه آخر خنده ايست
مرد آخر بين مبارك بنده ايست

* * * 

Allah dilerse bize yardım etmeyi

Ağlamaktan yana kılar isteğimizi

Ne mutlu o göze ki onun için ağlar

Kutlu gönüldür o ki, ondan yana ağlar

Her ağlamanın sonu, bil ki sevinçtir

Sonu gören kul mübarek bir kuldur

Kuyu kovası gibi inle ve gözü yaşlı ol

Ki can eşiğinde yeşillikler bitsin

Gözyaşı istiyorsan, gözü yaşlıya acı

Acıma diliyorsan, zayıflara acı.

Gece sessizliğinde, riya karışmaksızın Allah'la hemdem olmak, seccadesine inciler saçabilmek, günah kirlerini gözyaşı suyuyla temizleyebilmek... işte takvanın, kalp yumuşamasının alameti. "Kalbim temiz, sen ona bak" diyenler, kalplerini gözyaşı ile temizlemediler, zikirle cilalamadılarsa kesinlikle yalan söylüyorlardır.

Münafık da o kimsedir ki; işlediği büyük bir günah, onun gözünde önemsizdir, kendinden daha aşağıdakilere bakar, benden daha ne kötüleri var, ben çok iyiyim der ve eğlenmeye devam eder. Mümin o kimsedir ki; küçük bir hata yapsa, onu gözünde dağ gibi büyütür, kendini kolay kolay affetmez; kirlenen kalbini gözyaşı çeşmesinden akan sularla temizler.

İmam Rıza'yı (a.s) yahut Hz. Masume'yi (s.a) ziyaret edenler bilir, cennet köşelerinden bir köşe olan o haremlerde bulunmak, ne güzeldir, ne tatlıdır. Haremin duvarına, kapısına yüzünü dayayıp hıçkıra hıçkıra ağlamak.. Hangi mutluluk bundan daha tatlı, hangi lezzet, bundan daha içten olabilir? Simsiyah zencilerin zeytin gözlerinden akan bembeyaz gözyaşlarını Meşhet'te, Kum'da görenler kolay kolay unutamazlar. O güzel insanların gözlerinden dökülen nur tanelerini görmenin, onların hüngür hüngür ağladığını seyretmenin, bir çağlayanı seyretmekten daha güzel olduğunu görmeyenler bilemezler.

"Ağlamayan gözden, huşû duymayan gönülden Sana sığınırım."

İnsan, ağlayamayan gözünden ve gönlünden ne kadar şikâyetçi oluyor, ağlayanları gördüğünde ve anlıyor ki esnemek gibi, gülmek gibi, ağlamak da bulaşıcıdır...

Nitekim Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Şuayb (a.s) aziz ve celil olan Allah'ın aşkından ağladı ve sonunda kör oldu. Ama aziz ve celil olan Allah ona gözünü geri verdi. Sonra yine kör oluncaya kadar ağladı ve Allah yine ona gözünü geri verdi. Sonra yine kör oluncaya kadar ağladı ve yine Allah kendisine gözünü geri verdi. Dördüncü defa olunca Allah ona şöyle vahyetti: "Ey Şuayb! Daha ne zamana kadar bu durumu devam ettireceksin. Eğer bu cehennem korkusundan ise sana eman verdim. Eğer cennet şevkinden ise onu sana verdim." Şuayb şöyle dedi: "Ey ilahım ve efendim! Senin biliyorsun, şüphesiz ben ne ateşinin korkusundan ve ne de cennetinin şevkinden ağlıyorum. Lakin sevgin kalbime bağlanmış dolayısıyla seni görmedikçe sabredemiyorum." Azameti yüce olan Allah ona şöyle vahyetti: "Eğer böyle ise o halde bu sebepten dolayı kendisiyle konuştuğum Musa b. İmran gibi birini sana hizmetçi kılacağım."

Ağlamak ile Allah Sevgisi Arasındaki Bağ

Allah’a olan aşkın belirtilerinden bir diğeri de çok ağlayıp az gülmektir. Allah’ı gerçekten seven insanlar dünyada sürekli eğlenme peşinde olmazlar. Bu konuya Yüce Allah hadiste şöyle işaret etmiştir:

“(Beni gerçekten seven kimse) Çok ağlar, az güler, isteklerine karşı gelir.”

Allah’ın sevgisine ulaşmak için azimle yürümeye başlayan kimse daha yolun başında olduğundan günahlardan temizlenememiştir. Bu yüzden de işlemiş olduğu günahlardan pişmanlık duyup Allah’ın azabından korkarak çok ağlamalıdır. Gerçekten tövbe edip Allah korkusuyla ağlamadıkça asla kalbi günahlardan temizlenmez. Ağlamak bir su misali günahtan kaynaklanan pislikleri temizler. Mü’min insan, Allah’a ulaştıktan sonra da gene çok ağlar, ama bu sefer sevdiğine kavuştuğu için sevinç gözyaşları döker.

Ahiret İçin Ağlamanın Etkileri

“Ey Ebuzer! Şüphesiz Rabbim bana haber verdi ve şöyle buyurdu: “İzzetime ve celalime yemin olsun ki ibadet edenler, ağlamanın benim katımdaki değerini idrak etmediler. Şüphesiz ben cennetin üst derecesinde onlar için hiç kimsenin onda ortak olmayacağı bir saray yapıyorum.”

Peygamber Efendimiz (s.a.a) nasihatte bulunduğu ağlama, Allah korkusundan ağlama ya da Allah’la görüşmeye ulaşma iştiyakından ağlamadır. Gerçi bu iki kısım ağlama, beğenilen ağlamadır ve Allah’a teveccüh etmede ve insanın uyanmasında, hayati rolü vardır. Ama Allah’la görüşmeye ulaşma iştiyakından ağlama daha üstündür ve herkesin ona ulaşamadığı, masumlar (a.s) gibi az bir grubun o marifete ulaştığı derin marifeti kendisiyle birlikte getirir.

Allah’ın evliya kullarının ve masumların Allah’a tutkun ve âşık olduklarına ve âşık için maşukundan ayrı olama ve uzak olmadan daha büyük bir derdin olmadığında bakıldığında, masum imamlardan gelen dualara bakarak, onların ayrılık derdinden nasıl nale ettiklerini ve maşuka ulaşma iştiyakından nasıl yandıklarını buluyoruz. Hazreti Ali’den (a.s) ve yine Hazreti Seccad’dan (a.s) gelen duaların kendisi, masum ve temiz olan Ehli Beyt’in Allah’a olan sonsuz aşklarından bir numunedir. Bu dualara teveccühle, o masumların uçsuz bucaksız marifet ve tanımalarının bir bölümü bizim için açıklığa kavuşur. Öyle bir marifet ki o temiz soylu, temiz huylu ve beşeriyetin olgularının, bir lahza olsun Rablerinin huzurundan gafil olmamalarına sebep oldu. O’nu her şeyden üstün ve her şeyi O’nun kudret elinde gördüklerinden dolayı, yalnız O’na âşık idiler ve bu batının şeydası, onları bir lahza olsun sükunet ve huzur bırakmıyordu. Onların münacatları ve duaları bu aşkın doruk noktada olduğunu anlatıyor:

Hazreti Ali (a.s) Kumeyl duasında, mahbubuyla görüşmeye ulaşmada kendi iştiyakından perde açıyor ve O’nun ayrılığına sabretmeyi azaba sabretmekten daha zor biliyor. Rabbine hitaben şöyle arz ediyor:

“Farz et ki ey ilahım, seyidim, mevlam ve rabbim, senin azabına sabrettim. Senden ayrılığa nasıl sabredeyim…”

Kendi rahatsızlığını beyan etme makamında, mabudundan ayrı kalma suretinde şöyle devam ediyor:

“İzzetine yemin olsun ey seyidim ve mevlam! Eğer bana konuşma izni verirsen, cehennem ehlinin içinde ümit edenler ve feryat edenler gibi nale ve feryat ederim ve mahbubunu kaybetmiş gibi senin ayrılığından ağlar sızlarım…”

İmam Seccad (a.s) Ebu Hamza Sumali duasında şöyle buyuruyor:

“Ben bugünü yarın etmekle ve uzun arzularla ömrümü heder ettim. Kendi hayrımdan ümidini kesenlerin makamına indim. O halde benden hali daha kötü olan kim var? Eyvahlar olsun bana eğer bu halde kabre gidersem. Orayı yatmak için hazır etmedim. Salih amelle orya bir sergi sermedim. Ne olmuş bana, neden ağlamıyorum? Mesirimin nereye olduğunu bilmiyorum. Nefsimin beni aldattığını görüyorum ve günlerim bana hile ediyor. Halbuki ölüm başımın üstüne dikilmiş…”

Ağlamakla İlgili Ayet ve Hadisler

Allah Korkusundan Ağlamak

Yüce Allah buyurdu:"Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlar."[1]

Yüce Allah buyurdu:"Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar; bu, onların gönüllerindeki huşuyu artırır."[2]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Nefsinde bir takım özelliklerin olmasını tavsiye ediyorum, onları korumaya çalış! Allah’ım! O’na (Ali’ye) yardım et... Dördüncüsü Allah için ağlamaktır. Gözlerinden dökülen her damlaya karşılık cennette senin için bir ev yapılır."[3]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ne mutlu, Allah’tan başka hiç kimse haberi olmadan işlediği bir günahtan dolayı Allah korkusundan ağladığı halde aziz ve celil olan Allah’ın kendisine baktığı yüze!"[4]

Resulullah (s.a.a), Veda Hutbesinde şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah korkusundan gözyaşı dökerse, döktüğü gözyaşlarından her birisi için amel terazisine Uhut dağı kadar mükafat bırakılır."[5]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah’ın gölgesinden başka hiç bir gölgenin olmadığı kıyamet gününde şu yedi kişi aziz ve celil olan Allah’ın arşının gölgesinde olur... Halvet köşelerinde aziz ve celil olan Allah’ı çok zikreden ve böylece Allah korkusundan gözlerinden yaşlar boşanan kimse."[6]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah korkusundan gözlerinden bir sinek kadar dahi gözyaşı dökecek olursa Allah onu büyük korku gününde güvene erdirir."[7]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gözlerin ağlaması ve kalplerin (haşyeti) korkusu zikri yüce olan Allah’ın rahmetindendir. Bu ikisini elde ettiğiniz taktirde dua etmeyi bir ganimet bilin."[8]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah korkusundan ağlamak kalbi nurlandırır ve insanı günaha alışmaktan korur."[9]

İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah nezdinde en çok sevilen iki damla; Allah yolunda akan kan damlası ve gece yarısı kulun sadece aziz ve celil olan Allah için döktüğü göz yaşı damlasıdır."[10]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü üç göz dışında tüm gözler ağlar: Allah yolunda sabahlayan göz, Allah korkusundan gözyaşı akıtan göz ve Allah’ın haram kıldığı şeylere gözünü kapayan göz."[11]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gözyaşı dışında her şeyin bir ölçüsü ve tartısı vardır. Bir damla gözyaşı denizler dolusu ateşi söndürür. Göz, göz yaşlarıyla ıslanınca asla fakirlik ve zillet tozuna bulaşmaz. Göz, ağlayıp yaş dökünce Allah ateşi ona haram kılar. Eğer bir ümmet arasında ağlayan biri varsa, o ümmetin tümü bağışlanır."[12]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer ağlayamıyorsan, kendini ağlamak için zorla. Eğer gözlerinden sineğin başı kadar dahi gözyaşı dökülecek olursa ne mutlu sana, ne mutlu sana."[13]

Kendi Haline Ağlamak

Allah’ın Musa’ya (a.s) vahyettiklerinden biri de şuydu: "Dünyada olduğun müddetçe kendi haline ağla, tehlike ve helak durumlarından sakın. Sakın dünya hayatının süsü ve gösterişi seni aldatmasın."[14]

Allah’ın İsa’ya (a.s) vahyettiklerinden biri de şuydu: "Ailesi ile vedalaşan, dünyadan nefretle uzak duran, dünyayı ehline bırakan ve Allah nezdinde olanlara rağbet eden kimsenin ağladığı gibi kendi haline ağla."[15]

Kendi Haline Ağlamak

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şekavetin alametlerinden biri de gözlerin kurumasıdır. (ağlayamamasıdır. )"[16]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gözler ancak kalplerin katılaşması sebebiyle kurur. Kalpler ise günahların çokluğu sebebiyle katılaşır."[17]

[1]Meryem suresi, 58. ayet

[2]İsra suresi, 109. ayet

[3]el-Bihar, 69/391/68

[4]a. g. e. 93/331/15

[5]a. g. e. s. 334/25

[6]el-Bihar, 84/2/71

[7]a. g. e. 93/336/30

[8]Mekarim’ul Ahlak, 2/96/10

[9]a. g. e. 2016

[10]a. g. e. 69/378/31

[11]a. g. e. 7/195/62

[12]a. g. e. 93/331/14

[13]Uddet’ud-Dai, 161

[14]a. g. e. 156

[15]el-Bihar, 93/333/25

[16]a. g. e. 70/52/11

[17]a. g. e. 73/354/60