.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Yahudilerin Baltalama ve Engelleme Girişimleri
Tıpkı Hıristiyanlar gibi Yahudiler de, ahir zaman peygamberinin çok yakında zuhur edeceğini biliyorlardı. Kur’an’ın tabiriyle Kitap Ehli Hz. Resulullah’ı (s.a.a) kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanıyor, Tevrat’la İncil’de okumuş oldukları bütün özellik ve işaretlerin onda olduğunu görüyorlardı. Binaenaleyh onların Evs’le Hazrec’den çok daha önce İslam’ı kabul etmesi bekleniyordu. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi, Evs ve Hazrec’in Müslüman olmalarının bir nedeni de bizzat Yahudilerin “ahir zaman peygamberinin çok yakında zuhur edeceği” yolundaki tehditvâri kehanetleriydi. Ama İslam peygamberi (s.a.a) zuhur ettiğinde Yahudilerden sadece birkaç kişi ona iman etmişti. Yahudiler hicretin başlarında dinlerini korumuş, ama Müslümanlarla da normal bir ilişki sürdürmüşlerdir; bunun en bariz delili Hz. Peygamber’le imzaladıkları saldırmazlık antlaşmasıydı. Ancak ahitlerini çiğneyip bu davranışlarını değiştirmeleri uzun sürmedi. Hz. Resulullah (s.a.a) hakkında kendi kitaplarında geçen nişâne ve vasıfları inkâr etmeye veya değiştirmeye başlayarak “Muhammed’in vasıflarını kendi kitaplarımızda bulamadık, geleceğini söylediğimiz peygamberin vasıfları bu değil!” dediler.[1] Bunun üzerine ayet nazil olacak ve Kur’an onların bu davranışını şöyle eleştirecekti:
“Allah katından yanlarında olanı (Tevrat’ı)doğrulayıcı bir kitap geldiği zaman -ki bundan önce, küfredenlere karşı fetih istiyorlardı- işte, bilip tanıdıkları, -Hz. Muhammed gelince onu inkâr ettiler. Artık Allah’ın laneti kâfirlerin üzerinedir”[2]
Yahudiler çeşitli yollarla Hz. Muhammed’in (s.a.a) çalışmalarını baltalayıp engellemekteydi, bunlardan birkaçını sıralayalım:
1- Mantıksız isteklerde bulunuyor, mesela “gökten bizim için yazılı bir mektup veya kitap insin!” diyorlardı.[3]
2- Müslümanların zihnini bulandırmak için karmaşık ve çelişkili dini sorular soruyor, her defasında Hz. Resulullah’tan (s.a.a) net ve doğru cevaplar aldıkları halde bu taktiği tekrarlıyorlardı.[4]
3- Müslümanların imanını zayıflatmak ve onları şüpheye düşürmek için aralarında anlaşıp birbirlerine şöyle diyorlardı: “Gidin, Müslümanlara inen şeye gündüz inanmış gibi görünün ama aynı gün akşama doğru artık inanmadığınızı söyleyerek kâfir olup geri dönün! Böylece, dinlerinden dönerler belki!"[5]
4- Müslümanlar arasında ihtilaf yaratmaya çalışıyorlardı. Mesela Şa’s b. Kays adlı bir Yahudi, Evs’le Hazrec arasındaki küllenmiş ihtilafları körüklüyor, bu iki kabileyi tekrar birbirine düşürebilmek için tahrikte bulunuyordu, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) tam zamanında duruma müdahale etmesiyle bu komplo etkisiz hale getirildi.
* * *
Yahudilerin Muhalefetlerinin Nedeni
Yahudiler fevkalade çıkar düşkünü, hırslı,[6] inatçı ve bahaneci bir kavimdi. Kur’an-ı Kerim Yahudilerle müşrikleri İslam’a en fazla kin duyan ve en çok düşmanlık besleyenler olarak tanıtır.[7] Çünkü bu iki grup asla akla ve mantığa uygun davranmıyor, tamamen kinci bir tavırla ellerinden gelen kötülüğü esirgemiyorlardı. Yahudilerin İslam’a bunca düşman olmasının başlıca nedenleri şunlardı:
1- Yahudiler aşırı ırkçı bir kavimdi, bu nedenle Hz. Muhammed’e (s.a.a) haset ediyor, ahir zaman peygamberinin Yahudi ırkından olmamasını hazmedemiyorlardı.[8]
2- Yesrib’e / Medine'ye İslam girmeden önce Yahudiler bu şehirde ekonomik ve sosyal açıdan çok iyi bir konumdaydılar; zanaat, tarım[9] ve faizcilik[10] yoluyla şehrin ekonomisini tamamen ele geçirmişlerdi. Diğer taraftan Evs’le Hazrec kabileleri arasındaki ihtilafları kullanarak onları zayıflatıyor; Kaynukaoğulları Hazrec’i; Neziroğullarıyla Kurayzaoğulları da Evs’i savunuyor gibi görünerek bu iki kabile arasındaki savaşları sürekli kızıştırıyorlardı. Hicretten sonra Evs’le Hazrec kabilesinin İslam sancağı altında bir araya gelip birleştiğini ve İslam’ın gücünün günbegün arttığını görünce yakın bir gelecekte Müslümanların bölgenin kontrolünü ele geçirecek güce ulaşacağını, kendi güç ve konumlarını yitireceklerini anlamışlardı; bu ise Yahudiler için kabul edilemez bir şeydi.
3- Yahudi din adamları kendi kavimleri arasında çok yüksek bir prestije sahipti; avam kesimi onların her sözüne kayıtsız şartsız itaat ediyor, hatta onların kendi kitaplarına aykırı sözlerini bile körü körüne kabulleniyorlardı.[11]
Bu hahamların bütün geliri, Yahudi halkın onlara “Tevrat’ın bekçileri” oldukları için verdikleri yüklü hediyelerle bağışlardan ibaretti. Yahudilerin Müslüman olması halinde bu değirmenin suyu kesilmiş olacaktı.
4- Yahudiler, Hz. Peygamber’e (s.a.a) vahiy getiren Cebrail’e düşmandılar ve bunu bahane ederek Hz. Muhammed’e (s.a.a) muhalefette bulunuyorlardı.
5- Kur’an-ı Kerim Yahudilerin birçok inanç ve ameliyle, Tevrattaki bazı hükümleri batıl ve geçersiz ilan etmede,[12] Yahudilerin birçok ibadet ve dini uygulama tarzlarını eleştirmedeydi. Ancak bu konunun uzun bir geçmişi vardı, İslam’dan önce Kitap Ehli olanlar, kültür bakımından putperestlerden daha üstündü ve putperestler onlara büyük ve ayrıcalıklı insanlar gözüyle bakmada, saygı duymadaydı. Binaenaleyh bu zihniyet ve bakış açısı, İslam’ın zuhurundan sonra da bir süre devam etti. Bu nedenle Medine Müslümanları bazen onlardan dinî konularda sorular soruyor, Yahudiler de Tevrat’ı Arapçaya çevirerek yorumlayıp onlara cevap veriyorlardı. Oysa onların dinî bilgileri genellikle eksik, yanlış ve tahrif edilmiş bilgilerdi. Bu nedenle de Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanlara, Kitap Ehli’nin sözlerini tasdiklememeleri tavsiyesinde bulunuyordu. Nitekim bir gün Hattaboğlu Ömer’e “Canımı elinde tutan Rabbime yemin ederim ki, bizzat Musa da hayatta olsaydı, bana itaat ederdi şimdi!” buyurmuştur. Bu tür meseleler Yahudileri çok öfkelendiriyor, düşmanlıklarını artırıyor ve “Bu adam -Hz. Muhammed (s.a.a) bizim her şeyimize karşı çıkmak niyetinde!” diyorlardı.
- - - - - - - - - - - - - - -
[1] Halebi ae. c.1, s.320, Beyhaki ae. c.2, s.186, İbn Şehraşub Menakıbı, Kum, İlm. Mat. 1/51, Vakidî, el-Meğazî, 1/367.
[2] Bakara, 89.
[3] Nisa, 153, Âl-i İmran 183.
[4] İbn Hişam ae. 2/160, İbn Şehraşub ae. 1/54, Halebi ae. 1/321-322, Zeyni Dehlan Siretu’n-Nebeviyye ve’l-Asaru’l-Muhammediyye, Beyr. Dar. Mar bas. 1/178-180.
[5] Âl-i İmran 72.
[6] Bakara, 96.
[7] Maide 82.
[8] Bakara 90,109, Nisa 54, İbn Hişam ae. 2/160, Zeyni Dehlan ae. 1/176, Vakidî, Meğazî, 1/365.
[9] Kaynuka Yahudileri kuyumculukla uğraşıyordu; bk. Montegomeri W. Muh. Fi. Medine, Ş. Bekekat, Bey. Mek. Asr. bas. Medine’de onların adını taşıyan bir de çarşıları vardı, bk. İbn Şebeh ae. Feh. M. Şeltut inc. Kum, Dar, Fik 1/306, Yakut Hamevî, Mu’cemu’l-Buldan 4/424. Nezir ve Kurayza Yahudilerinin Medine çevresinde kaleleri ve yerleşim bölgeleri vardı, tarım ve çiftçilik yapıyorlardı; bk. Yakut Hamevî ae. c.1 “Neziroğulları” ve “Bethan” terimleri, Nuruddin Semhudi, Vefau’l-Vefa, Bey. Dar. İh. Ter. Ar. 3. bas. 1401 hk. 1/161.
[10] Nisa 161.
[11] Tevbe, 31.
[12] Nisa 46, 155, 158, Tevbe 30.





