.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Artık öyle bir çağda yaşamaya başladık ki, tarih boyunca görülmemiş hem bedensel ve hem de ruhsal hastalıklarla yüz yüzeyiz, öncelikle insanların psikolojisi bozulmuş ve bozuk psikolojide beden sağlığını zedelemiştir.

Genelde âlimlerimizin ortak görüşüne göre; ruhi hastalıkların başında “yeis/ümitsizlik” gelmektedir.

Ümitsizlik de ya toplumsaldır ya da ferdidir.

Toplumsal ümitsizlik illeti; öylesine kök salmıştır ki İslam topraklarının diplerine doğru, hemen hemen her evde cins cins dikenler halinde zuhur etmekte ve fertleri ellerinden, kollarından, ayaklarından sarmalayan birer dikenli demir çitlere dönüştürmektedir.

İslam âleminin kalbine bir yılan gibi çöreklenmiş ve ahtapot gibi bütün istidat ve kabiliyetlerini kollarıyla zincirlemiş bulunan ümitsizlik hastalığının en aşikâr belirtisi ise, Müslümanlardaki aşağılık duygusudur ki Batı karşısında hep küçüklük kompleksi ile hareket etmekte ve adeta bir sömürge gibi davranmaktadırlar. Son yüzyılda İslam topraklarında kaleme alınan kitaplarda olduğu kadar, sosyal hayatta ve hatta devlet bazında büyük bir hayranlıkla batılılaşmayı gözlemlemek mümkündür.

Keşke İslam âlemi eski ümidini yeniden kazansa ve bu ümitle bütün mazlum toplumlar olarak ittifakla geleceğe yürüyebilse, o zaman çok rahat diye biliriz ki şuan içinde bulunduğumuz acı durumda asla olmayacağız. Coğrafyamızda yaşanılan trajediler kesinlikle gerçekleşmeyecek ve dünya Müslümanları, ABD gibi zalim devletlerin zulmüne maruz kalmayacaktır.

Ferdi ümitsizliğe gelince; hiç şüphesiz bunun en kötüsü insanın Allah’ın rahmetinden ümidini kesmesidir. Allah'ın rahmetinin genişliğini, onun gazabını geride bıraktığını düşündüğümüzde boynunu bükerek, ümitsizlik ve hayal kırıklığının çaresizliği içinde O'nun rahmet ve kerem kapısına başvuranı, Allah'ın reddedeceğini caiz görmek uzak bir ihtimal olur.

Evet, insanoğlu bu, bir takım nedenlerden dolayı günah işler, günah işlemese bile Rabbe karşı yanlışlar yapar, lakin hatakarların en hayırlısı ise tövbekârlardır.

İnsan öncelikle Rabbine karşı saygısızlık yapmamalı, günah işlememeli fakat günahla lekelendiğinde tövbeyle kendisini temizlemelidir. Ne var ki hatalar, günahlar, anında telafi edilmesi gerekir iken, bazı insanlar uzun süre çamurdan çıkamıyorlar, pek çokları da “ümitsizlik hastalığı”na yakalanıyorlar.

Allah Resulü: “Şu üç şey felâkettir: 1. Kibre düşmek, 2. Allah’ın varlığından şüphe etmek, 3. Allah’ın rahmetinden ümit kesmek.” buyurmuşlardır.

Merhameti engin, Rabbimiz de diyor ki: “Ben kulumun benim hakkımdaki zannı üzereyim.”Bu ifadeyle adeta şöyle sesleniyor kullarına: “Benim hakkımda nasıl düşünürseniz, size öyle muamele ederim. Beni hep öfkeli, bol bol ceza kesen olarak düşünür, öyle inanırsanız, o şekilde muameleyi hak edersiniz. Yok, beni bol bol bağışlayan, hilm ü silm sahibi bilirseniz, size de öyle davranırım. Sizlerin hakkımdaki hüsnü zanlarınız veya suizanlarınızı önemserim ve ona göre icraatta bulunurum.”

Ümitsiz Günahkârların Yapması Gereken

Bu bağlamda yapılacak ilk şey Rahman'ın günahkârlar için buyurduğu ümit reçetelerini okumaktır, ümitsiz günahkârların tövbe ve istiğfarla yeniden fıtrî temizliklerini bulmaları, dolayısıyla Allah’a kullukta daim olmaları için kesinlikle ümitle aşılanmaları gerekmektedir. Aksi takdirde uzun yıllar süren ümitsizlik toprağında yüzlerce, binlerce, hatta küfür ve şirklere kadar varan kötülükler yeşerebilir.

Kuran’da ki bu ayeti kerimeyi okuduktan sonra, O en sevgililer sevgilisine karşı hala ümitsiz olmak ne kadarda büyük bir ayıp olacaktır.

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O Gafur (çok bağışlayıcı), Rahîm (çok merhamet edici)dir.” (Zümer/53)

Bu ümit ayeti öylesine geniş ve derin kapsamlıdır ki, sadece günahkâr müminleri değil, ışığıyla bütün insanları ve cinleri kuşatmaktadır, kâfirlere, müşriklere, münafıklara varıncaya kadar. Küfür, şirk, nifak ve fıskından tövbe edenleri müjdelemektedir. Bu kısacık ayette kullarına karşı olan sevgisini nasılda defalarca göstermektedir:

“İbadi: Benim Kullarım!” derken yüce Allah, bu şefkat ve merhamet yüklü hitabında hata ve isyanlara girmiş kullarını sahipleniyor, kabulleniyor, bağrına basıyor, onlara sevgi ve şefkatle yaklaşıyor, büyüklüğünü merhametiyle yansıtıyor.Yani, “Günahkâr da olsa, kullarımsınız benim.”

“La taknatu: Ümit kesmeyin.” Kendinden ümitsizi, ye’se saplanmış duygu ve düşüncelerini ancak “Ümidini kesme!” şeklinde açık ve net bir hitap durdurabilir...

“Minrahmetillah: Allah’ın rahmetinden.” Rahmet kelimesi, Allah’ın Rahman isminin tecellisidir. Allahın sıfatlarının başında gelir ve Onun tüm güzel sıfatlarını içinde barındırır. Dolayısıyla Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin demek, onun setrinden, affından, merhametinden, şefkatinden, muhabbetinden, sıyanetinden, hıfzından… ümidinizi kesmeyin demektir ki, bu bir kelime hepsini içine almaktadır. Allahın kullarıyla dost oluşunu göstermektedir.

“İnnellaheyağfiru’z-zunubecemia: Allah bütün günahları affeder.” Sakın ola  “Ben çok günahkârım, Allah benim bu büyük günahımı affetmez” şeklindeki düşünce ve şeytani vesveselere kapılmayasın, zira Allah’ın gufranıyla bağışlayamayacağı hiçbir günah yoktur.

“İnnehuhuve’l-Ğafuru’r-Rahim: Muhakkak ki o, evet o Gafur’dur, Rahimdir.” Bağışlama, affetme, yargılama, cezalandırma, gibi fiillerin zuhur ettiği Gafur ve Rahîm isimleri birer senet gibi, tapu gibi, mühür gibi ayetin sonunda buyrulmaktadır.

İnsan günahlarından dolayı; “Ne olacak benim hâlim?” diyor ve pişmanlığını izhar ediyorsa, kesinlikle Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemeli ve şu manaya vakıf olmalıdır: Her şeyden önce, Allah’ın rahmeti çok geniştir; O, Rahmetim her şeyi kuşatmıştır” (A’raf/156) buyurmakta ve Cevşen-i Kebir duasında ilâhî rahmetin her zaman gazabın önünde bulunduğunu ifade edilmektedir.

Mahşerde, şeytanların bile ümit ve beklentiye kapılacağı böylesi engin bir rahmete karşı ilgisiz kalmak, hatta o rahmetin mevcudiyetini inkâr manasına gelecek şekilde ümit hissini yitirip ümitsizliğe kapılmak büyük bir günahtır.

İnsan, hayatının son dakikasında bile olsa, o tek dakikayı değerlendirip Allah’a dönebilir, O’na yönelip kurtulabilir, zira Peygamber efendimizin buyurduğu üzere, ölüm anı gelene kadar kul bütün günahlarından tövbe edebilir ve günahı ne kadar çok olursa olsun Allah bağışlayacaktır. İnançlı birisi, Allah’ın sonsuz rahmeti karşısında asla ümitsizliğe kapılmaz; kullarını hatta günahkâr kullarını bile çok sevenin rahmetine teveccüh ederek, kaybettiklerini bulmaya, kaçırdıklarını telafi etmeye, kazaları yerine getirip, kul haklarını eda etmeye bakar.

Bir Kutsi hadiste, “Ey Ademoğlu! Bana dua eder ve benden affını istersen, günahın ne kadar çok olursa olsun seni affederim. Ey insan! Günahların ufukları tutacak kadar çoğalsa ama sen gene tövbe etsen, onun çokluğuna bakmadan günahlarını bağışlarım.” Diye buyurmuştur.

Öyleyse, bu engin rahmet karşısında ümitsizlik niye? Mehmet Akif gibi şöyle demeli:

Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar

Me'yûs olan rûhunu, vicdânını bağlar.

Ümitsizlik Hakkında Ayet ve Hadisler

Allah’ın Rahmetinden Ümidini Kesmek

Kur’an:

“Ey Oğullarım! Gidin, Yusuf’u ve kardeşini arayın. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; doğrusu kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”[1]

“Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser?” dedi.”[2]

“İnsan, iyilik istemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince umutsuzluğa düşer, meyus olur.”[3]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İstiğfar etmek elindeyken ümitsizliğe kapılana şa­şa­rım.”[4]

Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Bana itaat edenler, benim ziyafetimde olurlar. Bana şükredenler, benden bir artış üzere olurlar, beni hatırlayanlar nimetimde olurlar. Bana isyan edenleri, rahmetimden ümitsiz kılmam. Eğer tövbe ederlerse ben onların dostuyum. Eğer beni çağırırlarsa, onlara icabet ederim.”[5]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hamdolsun Allah’a ki rahmetinden ümit kesilmez, ni­meti her şeyi kuşatmıştır, mağfiretinden-bağışlamasın­dan ümitsizliğe düşülmez.”[6]

Allah’ın Rahmetinden Ümidini Kesmekten Sakınmak

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü Allah (rahmetinden) ümitsiz olanları yüzlerinin siyahlığı beyazlığına galip geldiği bir halde haşreder ve kendilerine şöyle denir: “Bunlar Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerdir.”[7]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mükemmel fakih (İslami ilimlerde mütehassıs, zeki ve anlayışlı kimse), halkı Allah’ın rahmetinden ümitsiz etmeyen, onları Allah’ın şefkatinden ümitsizliğe düşürmeyen ve Allah’ın düzeninden (cezasından) onları güvende kılmayan kimsedir.”[8]

İmam Ali (a.s), oğlu Hasan’a (a.s) yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Ey oğulcağızım! Hiçbir günahkarı ümitsiz kılma. Zira nice kimse bir ömür günah işlediği halde sonunda güzel akıbete uğrar ve nice insan da ömrü boyunca amel ettiği halde ömrünün sonunda bozulur ve cehenneme yuvarlanır. Cehennem ateşinden Allah’a sığınırız.”[9]

Ümitsizlik

Kur’an :

“And olsun ki, insana nimetimizi tattırır, sonra onu ondan çekip alırsak, o şüphesiz umutsuz bir nanköre döner. Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak “musibetler başımdan gitti” der; doğrusu o, şımarıp böbürlenen biridir. Bunların dışında, sabredip iyi işler işleyen kimseler, işte onlara mağfiret ve büyük ecir vardır.”[10]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “En büyük bela ümitsizliktir.”[11]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ümitsizlik sahibini öldürür.”[12]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her ümitsizlik mutsuzluktur.”[13]

İnsanların Elinde Olan Şeylerden Ümidini Kesmenin Faydaları

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Dünyaya rağbetsiz ol ki Allah seni sevsin ve insanların elinde olan şeylere itinasız ol ki insanlar seni sevsin.”[14]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “En iyi sermaye Allah’a itimat etmek ve insanların sahip olduğu şeylerden ümidini kesmektir.”[15]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “En büyük zenginlik insanların malında gözü olmamaktır.”[16]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “En büyük rahatlık insanlardan ümidini kesmektir.”[17]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Elinde bulunanı korumak, başkası­nın elindekini istemekten daha sevimlidir bana. Ümit­sizliğin acısı (başkasının elindekinden ümitsizlik), insanlardan bir şey istemekten daha hayırlıdır.”[18]

- - - - - - - - - -

[1]Yusuf suresi, 87. ayet

[2]Hicr suresi, 56. ayet

[3]Fussilet suresi, 49. ayet

[4]Nehc'ül-Belağa, 87. hikmet; Şerh-i Nehc'ül-Belağa-i İbn-i Ebi'l-Hadid, 18/239

[5]a. g. e. 77/42/10

[6]a. g. e. 45. hutbe

[7]Bihar, 2/55/30

[8]Nehc'ül-Belağa, 90. hikmet

[9]Bihar, 77/239/1

[10]Hud , 9-11

[11]a. g. e. 2860

[12]a. g. e. 6731

[13]a. g. e. 6842

[14]a. g. e. 6/315/9

[15]a. g. e. h. 11

[16]Nehc'ül-Belağa , 342. hikmet

[17]Bihar , 78/249/87

[18]Nehc'ül-Belağa , 31. mektup