.
.

Ehlader Araştıema Bölümü

İngiliz Hükûmetinin Filistin’de İşlediği Suçlar:

Siyonist Terörün Cesaretlendirilmesi

 .

 

Siyonist terörün başlangıcı siyasal Siyonist hareketin kuruluş günlerine kadar gider. İçinde bulunduğumuz yüzyılının başından itibaren siyasal önderlikler altında çeşitli embriyonik askeri örgütlenmeler görülmeye başlanmıştır. Bunlardan en önemlisi Hashomer’di (Gözcü), Haganah’ın öncüsü de bu örgüt olmuştur. Hashomer 1907’de kurulmuş bar Giora adlı örgütün gelişiminden ortaya çıkmıştır.

Filistinlilerin, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Yahudilerin Filistin’e gelip yerleşmelerine karşı çıkmadıklarını belirtmek gerek. Bunu, kendi varlıklarına yönelik bir tehdit olarak görmüyorlardı. Dolayısıyla kurulan paramiliter örgütler Siyonistlerin saldırgan niteliklerini ortaya koymaktadır.

1915’de Filistin’i işgal etmeden önce İngilizler, Yarbay John Patterson kumandasında ‘Zion Katır Birliği’ kurdular. Birlik Dünya Savaşı’nda savaşmak üzere kurulan terörle ilişkisiz askeri bir örgüt olmasının yanında, Siyonistlere daha sonra terörist amaçlarında yararını görecekleri askeri deney kazanma olanakları verdi. Katır birliğinin subaylarından Joseph Trumpeldor, İshak Ben-Zvi (Heshomerden, daha sonra Siyonist devlet başkanı) ve David Ben-Gruon (ilk İsrail başbakanı) İngiliz hükümetini Yarbay Patterson kumandasında Yahudi Lejyonu kurması için 1917’de ikna ettiler.

Vladimir Jabotinsky, aşırı sağcı Yeni Siyonist Örgüt kurucusu ve daha sonra Menahem Begin’in Irgun teröristlerinin ve Herut Partisi’nin içinden doğduğu örgütün önderi, Yahudi Lejyonunda yüzbaşıydı. Lejyonun öteki üyeleri de daha sonra terörist örgütlerin önderleri oldular. Jabotinsky Haganah’ın ilk kumandanı oldu. 1920 şubatında kurulan bu örgüt başlangıçta eski Lejyoner çavuşlarından eğitim görüyordu. 1920’nin sonunda Haganah ve Hashomer, daha önce lejyonun başkanlığını yapmış olan Eliahu Golomb başkanlığında birleştiler. Haganah’a karşı yardımsever davranış içinde olmalarına karşın manda yöneticileri bir süre için Jabotinsky’i tutuklamak zorunda kaldılar. Artık Arap halkına karşı şiddet eylemleri başlamıştı.

Siyonist terörün ilk kurbanlarından biri de, Hollandalı bir Yahudi olacaktı. Jacop Israel de Haan Siyonizmin kötülük saçan yapısını fark etmişti ve susturulması gerekiyordu. Hukukçu ve yazar da olan Haan, Haham Yosef Chaim Sonnenfeld’i Siyonizmin Filistin’deki Yahudiler arasında, yarattığı ahlaki çöküntüye karşı açtığı kampanyada desteklemeye başlamıştı.

London Daily Mail’in sahibi ve Siyonizme dikkatle yaklaşan Lord Northcliffe Filistin’i ziyarete gelince, Siyonist basın da Haan aleyhinde kampanya başlattı. Northcliffe bağımsız Ortodoks Cemaatin delegeleriyle görüşmeye başlayınca, düzenlemeyi yapan de Haan ‘hain’ olarak saldırılara uğradı. Kampanya Haham Sonnonfeld’i ilk kez basına açıklama yapmaya zorladı... Delegelerin amacı (açıklamaya göre) “Siyonistlerin cemaatlere boyun eğdirme arzusuna muhalefet etmek ve isteğimiz ve görüşümüze karşıt olarak bizi yöneticilerin asasıyla yönetmek”ti.

De Haan görüş ve eylemlerinden dolayı yaşamının tehlikeye girdiğini gördü. İngiliz istihbarat subayı ve hem manda yönetiminde hem de Siyonist yönetiminde üye olan Albay Fred Kisch’e 16 Mayıs 1923’de yazdığı mektupta “24’ünden önce Filistin’i terk etmezsem öldürüleceğimi söyleyen (hükümet zarfına konulmuş) bir mektup aldım. Beni öldürüp öldürmemenin yararlarının ciddi tartışmalara sahne olduğu çevreleri sizin de onurlandırdığınızı biliyorum” diyordu.

De Haan’ın öldürülmesi ve cinayetin sorumlularının hiç bir zaman adalet önüne çıkarılmamaları manda yönetiminin saygınlığını azaltan olaylar arasında yerini alıyor. İngiliz polisinin geleneksel olarak suçluları yakalamada kullandığı haklı olarak övülen yöntemler Jacop de Haan’ın katillerinin bulunmasında nedense kullanılmadı. Manda yöneticileri nedense cinayeti ‘sır perdesi’ içinde ve katilleri cezasız bırakmayı yeğlediler. Katillerin adları, Abraham Krichevski ve Abraham Silberg daha sonra yayınlandı ama suçları nedeniyle mahkemeye çıkarılmadılar.

Daha sonra Filistin’de 1939’da gerçekleşen ayaklanmanın Haganah terör yapılanması içinde de yankıları oldu. Siyonist hareket içinde Haganah’ın ‘etkin çalışmadığı’ , ‘yeterli donanımı olmadığı’ eleştirileri vardı. Eleştiriler 1929 karışıklıkları sırasında Haganah’ın Filistinlilere saldırması için elverişli koşullar doğmuş olduğu fakat bundan yararlanılamadığı üstünde yoğunlaşıyordu. Hecht bu şansı kullanamadığı için günah keçisi yapıldı, yerine kumandan olarak tekrar Golomb getirildi. Oysa Hecht, Haganah’ı büyütmek için dikkate değer çabalar göstermişti. 1924’e gelindiğinde ellerinde 27 makinalı tüfek, 750 tüfek, 1050 tabanca, 750 el bombası ayrıca üyelerinin kişisel silahları vardı. Silahların birçoğu Jabotinsky’nin kumandan olduğu dönemde Amerikalı bir silah kaçakçısı ile yapılan anlaşmayla sağlanmıştı.

Bu dönem boyunca İngiliz işgal yönetimi silah kaçakçılığına, cephaneliklere, Haganah’m adamlarını açıktan eğitmesine göz yumuyordu. Gerçekten, Haganah, 1920’lerin ortalarında Kfar Gileadi ve Tel Aviv’de kendi mühimmat fabrikalarını bile kurmuştu. Kuramsal olarak bunlar yasa dışıydı ama rahatsız edilmeden işletildiler, kurşun, el bombaları ve bombalar ürettiler.

1929 karışıklıkları Haganah’ın genişletilmesi ve o zamana kadar devam eden Histadrut yönetiminden alınıp Siyonist hareketin yönetimine verilmesinin kararlaştırılması sonucunu verdi. Dolayısıyla siyasal vekillik kurumu oluşturuldu, 1931’de ‘Ulusal kumandanlık’a dönüştürüldü ve Yahudi Yürütme Kuruluna karşı sorumlu tutuldu. Golomb, Ulusal Kumandanlık içinde, kendisine daha sıkıyönetim olanağı sağlayacak Yüksek Kumandanlık kurumunu oluşturdu. Filistin’in çeşitli bölgelerinde de Haganah birimlerinin yönetimini elinde tutup birleştirecek merkezi yönetim geliştirildi. Haganah büyüdü: 1937’ye gelindiğinde 17 bin adamı, 4 bin kadını vardı. 230 makinalı tüfek, 4500 tüfek ve 10.000 tabancaya sahipti. Manda yönetimi hâlâ durumundan hoşnut bir uysallık içindeydi.

Tersine, 1936 ve 1939’da Filistin halkı yurdunu savunmak için ayaklandığında Manda yönetimi acil durum uygulamaya başladı, toplu cezalandırmaya da başvurdu.

Bu yöntemi Naziler ve uluslararası hukuka aykırı olmasına karşın işgal edilmiş bölgelerde Siyonistler de uygulamışlardır. Silah bulundurmanın cezası da ölümdü. Sözü edilen son ceza, elbette, Siyonistler için değil, Filistinliler için geçerliydi.

1936’dan 1939’a kadar 109 Filistinli en tuhaf nedenlerle İngiliz yönetimince ölüm cezasına çarptırıldı. 22 Kasım 1937’de, örnek olarak, 80 yaşındaki Şeyh Ferhân el-Sa’adî artık çalışmayan antika tüfeğin sahibi olduğu ve tüfek duvarda asıldığı için idam edildi. Öte yandan Haganah silahlanmaya ve askeri eğitime devam ediyordu.

Bu dönemde İngiliz işgal yönetiminin Haganah’a karşı tutumunun ne olduğu tanınmış bir Yahudi yazar tarafından çok iyi tanımlanmıştır. Filistin’e Siyonist teröristlerin silah kaçakçılığıyla silah soktuğunu tartıştıktan sonra yazar şöyle diyor:

Yumuşaklık, Hoşgörü ve Dinî Eğitim Yumuşaklık, Hoşgörü ve Dinî Eğitim

“Yetkililer bundan tamamiyle haberdardılar. Bu durumu yalnız hoşgörüyle karşılamakla kalmayıp zaman zaman Haganah’a yasa dışı silahlar da sağladılar... Haganah hâlâ yasadışıydı ve sonuna kadar öyle kalacaktı ama onun hakkında başka türlü ağız kullanılıyordu, nerdeyse sevgi gösterilen bir yasadışılıktı bu... Yetkililer arama yapıp silah bulsalar onları müsadere etmek ve insanları tutuklamak zorundaydılar. Ama o günlerde hiç arama yapılmıyordu. Aynı dönemde birçok Filistinli Arap tüfekle yakalandı diye asılmış veya yıllar boyu hapse mahkûm edilmişti"

İsrail bakanlar kurullarında çeşitli bakanlıklar ve başbakanlık yapmış olan Siyonist askeri gücünün kurucularından biri şöyle yazmaktadır: “İngilizlerin iki alandaki teşvik edici katkıları o zaman için Haganah’ın gelişiminde çok önemli olmuştu. Bunlardan birincisi Yahudi Yerleşim Polisinin (JSP) kurulmasıydı... Öteki girişim resmi değildi fakat en az birincisi kadar önemliydi. Bu Filistin sahnesinde Yüzbaşı (sonra general) Orde Wingate’in görünmesiydi. Wingate’i sahneye çıkaran Irak Petrol Şirketi’nin çıkarlarıydı. Arap gerillalar şirketin Hayf rafinelerindeki boru hatlarına ağır zarar vermişlerdi. Sonuç olarak özel gece devriyeleri olarak bilinen birleşik Yahudi-İngiliz birimleri Wingate’in kumandasında kurulmuştu. Can alıcı öneme sahip boru hattı korunacaktı. Fakat birim çok küçük ve silahlan çok zayıftı, görevini yerine getirmesi zordu. Böylelikle Wingate zaten eylem halinde olan Haganah’la yasadışı olarak işbirliğine başladı, Haganah depolarından silah ödünç aldı, baskınlar ve pusular düzenledi.

Galile’deki geniş arazide, hattın iki yanında geceleri devriye gezildi. Sabah olunca yasadışı birimler kayboldu, yasal olanlar da üslerine döndüler. Biri yasal, öteki yan-yasal iki polis gücünün insan malzemesini Haganah oluşturuyordu ve böylece birimler eğitim ve eylem için kullanılmış olabiliyordu.

Bu gerçekler İngiliz manda yönetiminin Filistin’de Siyonist askeri gücün gelişimine göz kırptıklarını ve daha sonra Filistin’in meşru halkını yurtlarından sürmek için artan biçimde terörist amaçlar için kullanılmasını görmezlikten geldiklerini ortaya koymaktadır. Terörist kampanyanın daha sonra masum İngiliz halka yönelmesi ve onları da kurban etmesi, İngiliz halkın bir gün vicdansız yöneticilerine hesabını soracağı sayısız suçlardan birini oluşturmaktadır.

Nitekim Siyonist Rejim henüz 1947 yılına gelmeden Filistin topraklarında bulunan aileleri de olmak üzere İngiliz askerlerine defalarca saldırmış ve kendi eğittiği, müsamaha gösterdiği bu terör örgütü önce onların canını almıştı.

Editör: Hasan Bedel