Ehlader Araştırma Bölümü

Necran Hristiyanlarının ileri gelenleri, Hz. Peygamber’in (s.a.a) kendilerini İslâm’a çağrısını içeren mektubunu incelemek üzere bir araya geldiler. Hz. Peygamber’le (s.a.a), görüşmek üzere bir heyet göndermeye karar verdiler. Hz. Peygamber (s.a.a) bu büyük heyeti karşıladı. Onlara İslâm’ı takdim etti ve kendilerine Kur’ân’dan bazı ayetler okudu. Ancak onlar İslâm’ı kabul etmeye yanaşmadılar. Lakin Hz. Peygamber’le (s.a.a) mübahele yapmayı kabul ettiler. Bu, yüce Allah’ın emrinin gereği idi. Mübahele günü olarak da söz birliği ile ertesi günü kararlaştırdılar. Yüce Allah konuyla ilgili şöyle buyuruyor:

فَمَنْ حَٓاجَّكَ ف۪يهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ اَبْنَٓاءَنَا وَاَبْنَٓاءَكُمْ وَنِسَٓاءَنَا وَنِسَٓاءَكُمْ وَاَنْفُسَنَا وَاَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَى الْكَاذِب۪ينَ

"Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa, de ki: “Gelin oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı; nefislerimizi ve nefislerinizi çağıralım, sonra lânetleşelim de Allah'ın lânetinin yalancılara olmasını dileyelim.”

Resulullah (s.a.a) Necran Hristiyanlarıyla mübaheleye çıkarken Hz. Hüseyin’i kucağına aldı, Hz. Hasan’ın elinden tuttu; kızı Fatıma ile amcasının oğlu Ali b. Ebu Talip de arkasında duruyorlardı. Hz. Peygamber bu yakınları dışında başka hiç kimseyi yanına almadı.

Bu sırada Necran’ın başpapazı ileri atılarak şunları söyledi:

“Ey Hristiyanlar, ben karşımda öyle yüzler görüyorum ki, eğer Allah’tan bir dağı yerinden oynatmayı isteseler, Allah o dağı yerinden oynatır. Sakın onlarla mübaheleye, karşılıklı lânetleşmeye kalkışmayın ki, yok olursunuz ve yeryüzünde bir tek Hıristiyan kalmaz.”

Necranlılar Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt’i (tümüne Allah’ın selâmı olsun) ile karşılıklı lânetleşmeden vazgeçtiler.

Farklı bir anlatım da şu şekildedir;

Bütün İslam mezhepleri (hatta Hariciler dahi) Peygamber’in Necran Hristiyanları ile mübahale etmeye giderken kadınlardan Hz. Fatıma (a.s), evlatlarından Hasan ve Hüseyin (a.s) ve kendi nefislerinden ise Hz. Ali (a.s) dışında hiç kimseyi mübahale için götürmediği hususunda ittifak etmişlerdir.

Fahri Râzi’nin Tefsir-i Kebir’inde tasrih ettiği gibi o gün Peygamber, üzerinde siyah ve yünden dokulu bir parçayla, mübahale için şehirden dışarı çıktı.

Hüseyin’i şefkat dolu kucağına almış ve Hasan’ın da ellerinden tutmuştu. Hz. Fatıma (a.s) ardından, Ali de (a.s) Fatıma’nın (a.s) ardından hareket ediyordu.

Necran Hristiyanlarının piskoposu bu durumu görünce Hristiyan cemaate dönerek şöyle dedi:

“Ben öyle çehreler görüyorum ki eğer Allah’tan bir dağın yok olmasını dahi isteseler, Allah onların duasına icabet edecektir. Sakın bunlarla mübahaleye girişmeyin, zira kesinlikle helak olursunuz. Öyle ki kıyamete kadar yeryüzünde bir tek Hıristiyan bile kalmaz.”

Necran heyeti bu manzara karşısında mübahale etmekten çekinmiş ve cizye vermek üzere anlaşma imzalamak zorunda kalmışlardı.