.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Gıybet Nedir?

Gıybet, bir kimsenin gıyabında, insanların bilmediği ve paylaşılmasından rahatsızlık duyduğu herhangi bir şeyi  söylemektir.[1]

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ölülerin üzerinden ellerinizi çekin. Ölülerin kötülüklerini açmayın. Ölen kimsenin iyiliklerini anlatın.”[2]

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gıybet edenler şayet tövbe ederlerse cennete en son girecek kimselerden olurlar. Eğer tövbe etmezlerse cehenneme ilk götürülecek kimselerdir.”[3]

İmam Rıza (a.s), İmam Seccad’dan (a.s) nakleder: “Her kim bir Müslümanın izzetini korursa, Allah da kıyamet günü onun yapmış olduğu yanlışları görmezden gelir.”[4]

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

“Her kim bir kadın ya da erkeğin gıybetini yaparsa, kırk gün kıldığı namaz ve tuttuğu oruç kabul edilmez.”[5]

Hz. Peygamber buyurdular: “Kıyamet gününde insanın amelleri eline verildiğinde bir grup şöyle der: ‘Bizim yaptığımız güzel ameller neden buraya kaydedilmemiş?’ Onlara şöyle seslenilir: ‘Allah ne bir şeyi azaltır ne de unutur. Yapmış olduğunuz gıybet neticesinde amelleriniz berheva olmuştur.’ Bunun karşısında amel defterlerinde pek çok güzel amel olduğunu görenler bu defterlerin kendilerine ait olmadığını sanırlar. Onlara da şöyle seslenilir: ‘Gıybetiniz yapılması nedeniyle bu gıybeti yapan kimsenin güzel amelleri sizin için kaydedilmiştir.’ “[6]

Hz. Peygamber’in (s.a.a) en son yolculuğunda Mekke’de şöyle buyurmuşlardır: “Zilhicce ayı ve hac günleri nasıl muhterem ise; Müslümanların kanı, malı ve izzeti de öyle muhteremdir.”[7]

* Rivayetlerde gıybet eden kimsenin ismi sürekli şarap içen kimse ile birlikte zikredilmektedir. ‘Her kim gıybet edip şarap içiyorsa, cennetten mahrum kalır.’[8]

* Rivayetlere göre; her kim din kardeşinin ayıplarını bir başkasına açarsa Allah da onun kötülüklerini aşikâr eder.[9]

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: “Bir dirhem faiz, otuz altı zinadan daha kötüdür; ve faizin en büyüğü Müslümanların onuruyla ticaret yapmaktır.”[10]

Bir hadiste şöyle geçer: “Cemaat namazının kılınması için mescitte beklemek ibadettir. Elbette başkalarının gıybetini yapmadıkça…”[11]

Hz. Peygamber (s.a.a) Medine’deki en son hutbesinde şöyle buyurdular: “Eğer bir kimse gıybet ederse onun orucu batıldır…”[12] Yani, oruç tutmasıyla edindiği bereket ve manevi etkiden mahrum kalır.

Gıybetin Telafisi

Geçmişte yapmış olduğumuz gıybetin telafisi için eğer gıybeti yapılan kimse vefat etmişse öncelikle tövbe edilmelidir. Allah’ın huzurunda yapılan bu çirkin eylem nedeniyle özür dilenmelidir. Allah pek tabi tövbeyi kabul edendir. Ancak gıybeti yapılan kimsenin hayatta olması durumunda bu kişiye ‘ben senin gıybetini yaptım’ denilirse rahatsız olması çok doğaldır. Bu yüzden bazı müçtehitler gıybeti yapılan kimseye bunun söylenmemesi gerektiğini söylerler.[13] İnsan Allah’ın huzurunda tövbe etmelidir. Eğer gıybeti işiten kimselere ulaşabilirse onlara bu kimsenin hayrından ve iyiliğinden bahsederek şahsın tahkir edilmesini bu şekilde telafi edebilir. Ve eğer gıybeti yapılan kimse bundan haberdar olursa kendisinden o zaman helallik alınmalıdır.

Şeyh Tusi ‘Şerh-i Tecrid’ kitabında Hz. Peygamber’den (s.a.a) şöyle bir hadis nakleder: “Eğer gıybeti yapılan kimse, gıybetten haberdar olursa bunun telafisi şöyle olmalıdır. Bu kimsenin yanına gidilerek özür dilenmeli ve helallik alınmalıdır. Ancak kendisinin gıybetini yapıldığından haberdar değilse onun için sürekli istiğfar etmemiz gerekir.”[14]

Gıybetin Caiz Olduğu Koşullar

Bazı şart ve durumlarda gıybet etmek caiz olabilir. Şimdi bu şart ve koşullara değinelim:

1 – Önemli işlerde meşveret edildiğinde caiz olur. Yani bir kimse şahsın biri hakkında istişare etmek istediğinde biz o kimsenin kusurlarını bize danışan kimseye söyleyebiliriz.

2 – Kimi şahısların batıl inanç ve sözlerini reddetmek adına onların bu itikatlarından, sözlerinden ve bu yöndeki kusurlarından bahsetmek caizdir. Böylelikle insanların onlara yönelmesine ve peşlerinden gidilmesine engel olunacaktır.

3 – Hâkimin yanında şahitlik için çıkıldığında gıybet de olsa hakikati gizlememek gerekir.

4 – Mazlumluğun izharı için zalimin zulmünden bahsetmenin bir sakıncası yoktur.

5 – Her kim açıkça ve hayâ etmeden günah yapıyorsa, gıybeti caizdir.

6 – Saçma ve ahlaksız iddiaları savmak için gıybet etmenin bir sakıncası yoktur. ‘Ben müçtehidim’, ‘doktorum’, ‘Peygamber evladıyım’ diyor da ve biz de onun böyle bir sıfata sahip olmadığını biliyorsak, insanların kandırılmasına engel olmak için böyle bir şahsın hakkında bilgi paylaşımı yapmak caizdir.

Yapılan Gıybeti Dinlemek

Gıybeti işiten kimsenin vazifesi, gıybete kulak vermemek ve mümin kimseyi savunmaktır. Hadiste şöyle geçer: “Her kim gıybeti işitir de susar ise, gıybeti yapan kimsenin günahına ortaktır.”[15]

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: “Her kim bir gıybeti dinler ve onu reddetmezse, Allah onun için dünyada ve ahirette olan bin şer kapısını yüzüne açar. Böyle bir kimse yapılan gıybeti susar dinlerse, gıybeti yapan kimsenin günahı onun için de yazılır. Eğer gıybeti yapılan kimseyi savunabilecekken savunmazsa dünya ve ahirette zelil olur.”[16]

Elimize ulaşan bir rivayette ise gıybet etmek küfür, gıybeti dinlemek ve – durumdan – razı olmak ise şirk olarak kabul edilmiştir.[17]

İsra suresinin 36. ayetinde şöyle buyrulur: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” Buna göre biz söylenilen her sözü dinlemek hakkına sahip değiliz.

[1] - Vesail, c.8, s.600 – 604

[2] - Nehcu’l Fesahe, H.264

[3] - Müstedrek, c.9, s.117

[4] - Biharu’l Envar, c.72, s.256

[5] - Biharu’l Envar, c.72, s.258

[6] - Biharu’l Envar, c.72, s.259

[7] - Şerh’u Nehcu’l Belağa, İbn-u Ebi’l Hadid, .c9, s.62

[8] - Biharu’l Envar, .c72, s.260

[9] - Muhaccetu’l Beyda, .c.5, s.252

[10] - İbn Ebu Davud, .c2, s.568

[11] - Biharu’l Envar, c.72, s.222

[12] - Usul’u Kâfi, c.2, s.357

[13] - Büyük taklit mercii merhum Ayetullah Gulpeygani’ye sordum: ‘Acaba birisine senin gıybetini yaptım hakkını bana helal eder misin diye sormak gerekir mi?’ Şöyle cevap verdiler: ‘Hayır. Çünkü onu bu durumdan haberdar etmekle onu rahatsız etmiş olursunuz ki, bir Müslümanı rahatsız etmek de başka bir günahtır.’ Öyleyse gıybetin telafisi, istiğfar ve af dilemektir. Helallik almanın her koşulda lüzumu yoktur.

[14] - Vesail’u Şia, .c8,s. 605

[15] - Gureru’l Hikem

[16] - Vesail’u Şia, c.8, s.606

[17] - Biharu’l Envar, c.72, s.226