“Şüphesiz, müminler kardeştirler.”

Ayetinde olduğu gibi İslamî kardeşlik bu dinin temel şiarlarındandır; çok derin ve manalıdır.

Diğerleri kendi meslektaşlarına derin sevgi ve alakalarını belirtmek istediklerinde onları “arkadaş” olarak nitelendirirler. Fakat İslam Müslümanların sevgi bağlarını o kadar ileri ve derin bir manaya bürümüştür ki, iki insan arasında olabilecek en sağlam ve en derin bağ ve diğer yönüyle her ikisinin de aynı düzey ve eşitlik hakları olduğu bir husus olarak görmekte ve birbirleriye olan bu irtibatı “iki kardeş” olarak nitelemektedir.

İslam’ın bu temel esası üzerine Müslümanlar her ırktan, kabileden, dilden ve yaştan olmak üzere birbirlerine karşı derin bir kardeşlik duygusu içerisindedirler. Biri doğuda diğeri batıda olsa dahi durum böyledir. Hacda Müslümanlar dünyanın dört bir yanından gelerek tevhit merkezinde buluşmaktadır. Müslümanların birbirleriyle olan bu yakınlığı net bir şekilde görülmektedir.

Başka bir ifadeyle İslam bütün Müslümanları tek bir aile olarak görmekte ve herkesi kardeş olarak nitelemektedir. Bütün hepsine birbirinin bacı-kardeşi olarak hitap etmektedir. Sadece slogan noktasında değil uygulamada da birbirleriye bacı-kardeştirler.

Rivayetlerde de bu konu üzerinde önemle durulmuştur. Özellikle de bu hususun ameli boyutu üzerinde yoğunlaşılmıştır. Örnek olarak birkaç önemli hadisi aşağıda zikredeceğiz:

1- Peygamber’den nakledilen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:

“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Asla ona zulüm etmez, ona yardımdan el çekmez ve onu olaylar karşısında yalnız başına bırakmaz.”[1]

2- Yine başka bir hadiste Peygamber’den şöyle nakledilmiştir:

“İki din kardeşin durumu, birbirini yıkayan iki el konumu gibidir.”[2]

3- İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir:

“Mümin, müminin kardeşidir, bir bedendeki can gibidirler. Eğer uzuvlarından biri ağrıyacak olsa, bu ağrıyı bedenin diğer uzuvları da hisseder ve o ikisinin ruhu bir ruhtandır.”[3]

4- İmam Caferi Sadık’tan (a.s) nakledilen bir diğer hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:

“Mümin müminin kardeşidir, onun gözü ve kılavuzudur. Asla ona ihanet etmez, kesinlikle ona zulüm etmez, onu kandırıp ikiyüzlülük etmez ve ona verdiği hiçbir vaatten kesinlikle dönmez.”[4]

Meşhur İslami kaynaklarda, müminin Müslüman kardeşine olan hakları, müminlerin birbirleri hakkındaki çeşitli hakları, müminlerin mümin kardeşini ziyaretinden dolayı aldığı sevap, el sıkışma, kol-boyun olma, birbirlerini hatırlama, onların kalplerini hoşnut etme, özellikle onların ihtiyaçlarını giderme, onların bu isteklerini yerine getirme doğrultusunda çalışıp-çabalama, kalplerinden kederlerini silip-süpürme, elbise ihtiyaçlarını giderme, saygı ve ikramda bulunma hususlarında birçok rivayet nakledilmiştir ki, bunların önemli bölümlerini “Usul-u Kâfi” kitabının farklı bablarında yukarıdaki unvanlar altında mütalaa etmek mümkündür.

5- Bu konunun son bölümünde Peygamber (s.a.a) bir Müslüman’ın kendi Müslüman kardeşine karşı olan otuz hakkı olduğunu beyan etmiştir ve bu hadis konu hakkında en kapsamlı ve en geniş hadistir. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

“Müslüman’ın Müslüman kardeşi üzerinde otuz hakkı vardır ve bu hakları eda etmediği veya Müslüman kardeşi onu affetmediği müddetçe bu hakları yerine getirmiş sayılmaz: Onun hatalarını affetmesi, sıkıntılarında ona karşı şefkatli olması, onun sırlarını gizlemesi, yanlışlarını düzeltmesi, mazeretini kabul etmesi, onu kötüleyenlerin karşısında onu savunması, her zaman onun hayrını istemesi, onunla dostluğunu koruması, onun ahdine riayet etmesi, hastalandığında onu ziyaret etmesi ve ölümünde cenazesinin teşyi edilmesine katılması. Onun davetine icabet etmesi, hediyesini kabul etmesi, hediyesine karşılık vermesi, iyiliğinden dolayı teşekkür etmesi, ona yardım etmeye çalışması, onun namusunu koruması, onun ihtiyacını gidermesi, isteğine şefaat etmesi, hapşırdığında ona hayır duada bulunması. Kaybetmiş olduğunu bulması için yol göstermesi, selamına cevap vermesi, söylediğini hoş görmesi, yeminlerini doğrulaması, onun dostu ile dost olup düşmanlık etmemesi, ona mazlum veya zalim iken yardım etmesi, zalim iken yardım etmenin anlamı onun zulmüne engel olmaktır. Mazlum iken yardım etmenin anlamı ise hakkını almada ona yardımcı olmaktır. Zorluklar karşısında onu yalnız bırakmaması, kendisi için istediği güzellikleri onun içinde istemesi ve kendisi için istemediği kötülükleri onun için de istememesidir.”[5]

Her halükarda, Müslümanların birbirilerine karşı olan haklarından birisi, yukarıdaki ayetler ve rivayetlerde tertip üzere geldiği gibi aralarında kırgınlık olan iki mümine yardım edip işlerini düzeltmektir.

[1]     el-Muheccetu’l-Beyza c.3 s.232.
[2]     el-Muheccetu’l-Beyza c.3 s.319.
[3]     Usul-u Kafi c.2 s.133.
[4]     Usul-u Kafi c.2 s.133.
[5]     Biharu’l-Envar c.74, s.236.

Editör: Hasan Bedel