.

.

Ehlader Araştırma Bölümü

Hadislerin Kur’an-ı Kerim’le Karıştırılma İhtimali

Hadis yazımına mani olunmak için öne sürülen en önemli ve yaygın delillerden biri, hadis ile Kur’an’ın karışma ihtimalleridir. Bu görüşü savunanlara göre; şayet hadis de Kur’an gibi yazılsaydı, Kur’an ile aynı sahifede veya hatta aynı yaprakta yazılabilirdi. Dolayısıyla insanların Kur’an ile birlikte hadisleri okuyup zaman içerisinde bunları karıştırmaları muhtemeldir. Ebu Hüreyre’nin Resulullah’tan naklettiği bir rivayette o Hazret şöyle buyurmuştur:

امحضوا كتاب اللّٰه و اخلصوه

“Allah’ın kitabını tek parça edip başka bir şeyle karıştırmayın.”[1]

İkinci Halife Ömer, getirdiği hadis yasağına Kur’an-ı Kerim ile hadisin karıştırılma ihtimalini delil olarak öne sürmüştür:

و انى و اللّٰه لا البس كتاب اللّٰه بشىء ابدا

“Allah’a ant olsun ki ben, Allah’ın kitabıyla başka hiç bir kitabı karıştırtmam.[2]

Ebu Said-i Hudri ise kendisinden hadis yazmasını isteyen kimselere hitaben: “Hadisleri yazmıyoruz ve mushafa eşdeğer kılmıyoruz” veya “Asla hadisleri yazmıyoruz ve Kur’an’dan saymıyoruz” demiştir.[3]

İbn Salaha göre: hadis yazımı hadisler ile Kur’an-ı Kerim’in karıştırılma ihtimaline göre yasaklanmış ve bu ihtimal giderilince yasak kalkmıştır.[4]

Hatib-i Bağdadi bu görüşü şöyle savunmuştur:

Bizden önceki kimseler Kur’an ile Kur’an dışı bir şeyin karıştırılmaması için hadis yazımından sakınmışlardır. Buna göre İslam’ın ilk dönemlerinde bilgi yazımı yasaklanmıştır. O dönemlerde fakih olan veya vahyi başkasından ayırtedecek pek az kimse vardı. Arapların çoğu dini bilgiden yoksun olmakla birlikte bilge kimselerle de beraber olmuyorlardı. Bu yüzden de hadisleri Kur’an-ı Kerim’le karıştırma ihtimalleri vardı.[5]

Samani’ye göre de bu yasak Kur’an ile hadisin karıştırılma ihtimaline göre getirilmiş ve bu ihtimal ortadan kalkınca da hadis yazımı caiz kılınmıştır.[6]

Muasır hadis araştırmacılarından Subhi Salih de bu görüşü benimseyenler arasındadır. Ona göre: Peygamber vahyin ilk dönemlerinde siyeri, sözleri ve açıklamalarıyla Kur’an’ın karışma endişesiyle hadis yazımına mani oldu ve bu özellikle de eğer Kur’an ile sünnet aynı sahifede yazılıyorsa.[7]

Bu görüş de bir kaç açıdan kusurludur:

1- Peygamber’e isnat edilen ilk rivayet hariç, Ömer’den nakledilen rivayetle Ebu Said-i Hudri’nin naklettiği rivayetin zahiri bunların Peygamber’den sonraki dönemlere yani Kur’an’ın vahiy kâtiplerince yazılıp sahifelerde mahfuz olduğu ayrıca çoğu Müslümanlarca hıfz edildiği bir döneme ait olduğunu göstermektedir. Buna rağmen hadis ile Kur’an’ın karışma ihtimalini öne sürüp hadis yazımı yasaklamak doğru mu?

2- Getirilen delillerden zahirine bakıldığında iki yönden karıştırma ihtimalinden bahsedilmiştir:

a- Hadis ile Kur’an’ı aynı yaprak ya da sahifede yazmak suretiyle karıştırma.

b- Müslümanların ilk dönemlerde bilgi yetersizliğinden dolayı Kur’an’ı hadisten ayırt edemeyerek karıştırmaları. Burada ister istemez şu soru akla gelmektedir: Acaba herkes hadisle Kur’an’ı aynı sahifede mi yazıyordu?

3- Bu görüşlerin ana ekseni Kur’an’la hadisin aynı seviyede olmasına dairdir. Böyle olunca hadisle Kur’anı ayırmak mümkün olmaz ve neticede karışıklık olur. Bu iddia Kur’an-ı Kerim’deki kelamın mucizevi boyutunu inkâr etmekle birlikte Kur’an’ın vahiy dışı bir beyanla (hadis olsa dahi) aynı seviyede göstermektedir. Bu açıdan bu deliller esasen batıldır.

Ebu Riye bu görüşü eleştirirken şöyle yazmıştır:

Bu gerekçe hiçbir bilge insan ve hadis araştırmacısı tarafından kabul edilemez. Çünkü bu, belagat ve üslup açısından hadis ve Kur’an’ı aynı seviyede görmektir. Bunu hiç kimse hatta bu görüşü savunanlar bile iddia edemez, bunun anlamı Kur’an’ın mucizevi boyutunu inkar etmektir.[8]

Muhammed Salim Ubeydat, çoğu âlimin hadis yazımındaki yasağı Kur’an ile karışması endişesiyle yorumladığını belirttikten sonra şöyle yazmaktadır: Bu gerekçe geçersizdir çünkü Kur’an-ı Kerim mucizedir ve Peygamber’e nazil olan ilk ayetle birlikte herkes fesahat ve beyanına hayran olmuştur.[9]

Haşim Maruf el-Hasani bu konuda şunları dile getirmiştir:

Bu gerekçeyi öne sürüp Ömer’i haklı göstermeğe çalışanlar aslında diğer taraftan Ömer’e darbe vurmaktalar; Ömer bu kadar mı dar görüşlü ve belagatle beyan şekillerinden bilgisizdi ki Kur’an’ın yüce beyanını anlamayıp onun kalplerdeki hayranlığını görmesin.

- - - - - - - - - - - -


[1]     Müsned-i Ahmed İbn-i Hanbel, c. 3, s. 12-13

[2]     Takyidu’l İlm, s. 49

[3]     Tedvinu’s-Sünneti’ş-Şerif, s. 317

[4]     Mukaddime-i İbn-i Salih, s. 119

[5]     Takyidu’l İlm, s. 57

[6]     Edebu’l İmla ve’l İstimla, s. 146

[7]     Ulum-i Hadis ve Mustalahu, s. 20

[8]     İzva’a a’la Sünneti’l Muhammediye, s. 53-54

Ziyaret-i Âşura’da Yezid’in Oğlu Muaviye’ye Lanet
Ziyaret-i Âşura’da Yezid’in Oğlu Muaviye’ye Lanet
İçeriği Görüntüle

[9]     Tarih-i Hadis ve Minhacu’l Muhaddisin, s. 27