.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
.
Nice büyük âlim ve mücahidin doğduğu topraklar olan Tebriz’de maneviyat dolu bir insanın cenaze töreni yapılmakta bugün.
Tebriz Cuma İmamı, Veliy-yi Fakih temsilcisi, Uzmanlar Meclisi üyesi Seyyid Muhammed Ali Al-i Haşim, yerinde kararları, mütevazı karakteri ve babacan tavırları ile Doğu Azerbaycan topraklarında oldukça sevilen bir kişiydi.
Ve Seyyid Al-i Haşim, dün İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'yi taşıyan helikopterin düşmesi sonucu şehit olanlar arasındaydı.
Aliyev ve Reisi o gün Aras Nehri üzerinde iki ülke tarafından ortaklaşa inşa edilen Kız Kalesi ve Hudaferin barajlarının açılışını gerçekleştirdiler. Hem Azerbaycan’a hem de İran’a bereket getirecek bir proje idi son amelleri.
Siyasetçi olup da şehit olmak da mümkün; makam ve mevki sahibi olup da şehit de olunabilir; Sorumlu olmak, önemli ve tarihi bir şehrin yasal vasisi ve cuma imamı olmak, halktan olmak ve hizmet etmek, gönülleri fethedip şehit olmak da mümkün, çünkü Allah yolunda hizmet eden insan, kaderini şehitlik olarak da belirleyebilir. Şehadet Allah erlerinin kaderidir ve bu ilahi gelenek asla bozulmaz; ister savaş alanında olsun, isterse de hizmet alanında.
Seyyid Al-i Haşim’in vefatı acı ve yürek parçalayıcı bir olaydı. Sarp dağlar ve çetin hava koşulları nedeniyle arama çalışmaları saatlerce sürmüştü. Hatta dost ve kardeş ülke Türkiye’den dahi arama çalışmaları için yardım gelmişti ve sonunda cansız bedenlere ulaşılmıştı.
Kurtarma ekibinde görev yapanlardan birisi enkazı gördüğü anda ‘Hacı Ağa hardasan? Hacı Ağaa!’ diye bir ümit de olsa sesleniyordu onlara..
Şehit Ali Al-i Haşim'in kıymetli babası Ayetullah Seyyid Muhammed Taki Al-i Haşim daha henüz bu yılın mart ayında kameralar karşısında yanında oğlu varken şu sözleri söylüyordu:
“Yanımda hatta çantamda üç başlıklı vasiyetnamem var; ailemizden ilim yolunda hareket etmeyen kimsenin kalmamasına izin vermeyin. Cuma namazlarını terk etmeyin, cemaat namazlarını terk etmeyin, sıla-yı rahimi boşlamayın hatta vasiyetnameme şunu da yazdım; cenaze namazımı kendisinin (oğlunun) kılmasını yazdım. Ben kendisini adil olarak kabul ediyorum. Her ne kadar o benim oğlum ama ben onu bir baba olarak görüyorum.”
Babasının sözleri daha bitmeden gözyaşlarına boğuluyordu Şehit Seyyid Ali Al-i Haşim.
Bir babanın oğluna olan itimadı, bir şehrin ona olan saygısı.. ve bugün Tebriz halkı caddeleri ve meydanları doldurmuştu. Şehir karalar bağlamıştı.
Ayetullah Seyyid Muhammed Ali Al-i Haşim 1962 yılında Tebriz'de doğmuştu; Rus ve İngilizlere karşı cihad eden dedeleri gibi babası Ayetullah Seyyid Muhammed Taki Al-i Haşim de, Tebriz'in önde gelen din adamlarından biriydi.
Tebriz'de liseye kadar eğitim gören şehit, daha sonra dini ilimleri okumak için Kum medreselerinin yolunu tuttu. Babası Necef’te eğitim görürken Merhum İmam Humeyni’nin talebesi olmuş ve kendisi de 14 yıl boyunca Ayetullah Seyyid Ali Hamanei'nin derslerine katılmıştı.
Şehit Ayetullah Seyyid Muhammed Ali Al-i Haşim Irak-İran savaşında da farklı cephelerde yer almıştı. Daha sonraki yıllarda yine ordu içerisinde çeşitli görevlerde bulunmuş; Ayetullah Hamanei’nin emri ile 2008'den 2016'ya kadar uzun yıllar İran İslam Cumhuriyeti Ordusu'nun din işlerinden sorumlu olmuştu. Şehadet anına kadar da, Tebriz Cuma İmamı olarak görev yapmıştı. Hem cephede hem de orduda aldığı onlarca dereceye rağmen Tebriz’de çektirdiği fotoğraf onun ne denli gösterişsiz bir hayatı arzuladığını anlatıyordu.
Aşağıdaki bu fotoğrafı çeken fotoğrafçı Ayetullah Seyyid Muhammed Ali Al-i Haşim’e; ‘Hacı Ağa! O kadar madalyan var neden onları da takmıyorsun?’ dediğinde ‘Şehit olursam bu fotoğrafı paylaşın!’ cevabını almıştı.
Onun, Tebriz Cuma imamı olduktan sonra ilk yaptığı icraat; cuma camisinde halkla görevliler arasında mesafe oluşturan paravanların kaldırılması emri olmuştu. Sık sık çarşı-pazara çıkar, dükkânları ziyaret eder şehrin ekonomik durumunu tahlil ederdi. Birçok kez esnafa halka karşı insaflı olmalarını, ihtiyaçların karşılanması için yardım sever olmalarını salık vermişti.
Seyyid Muhammed Al-i Haşim halktan birisiydi; halktan hiç uzaklaşmadan hatta ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için markete ve fırına kendi giderdi. Metroya, dolmuşa biner, araya kimseyi sokmadan insanların dertlerini dinlerdi. Çocuklara hediyeler alır ve onlarla yürürdü. Hatta bazen Azerilerin çok sevdiği Traktorsazi-yi Tebriz'in futbol maçlarına gider taraftarlarla maçları izlerdi.
Kurtarma ekibinde görev yapanlardan birisi enkazı gördüğü anda ‘Hacı Ağa hardasan? Hacı Ağaa!’ diye bir ümit de olsa sesleniyordu onlara..
İşte bugün de Tebriz halkı geçen gün kurtarma çalışmaları sırasında söylenen o sözleri tekrar ediyor:
‘Hacı Ağa hardasan? Hacı Ağaa!’