.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Azim-i Şan Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur:
“Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”[1]
Eğer başkalarının daha fazla sıkıntıya sahip olduğunu bilseydik,
Eğer sıkıntıların Allah’a olan yönelmemizi arttırdığını bilseydik,
Eğer sıkıntıların gururumuzu kırdığını ve katı kalpliliğimizi yok ettiğini bilseydik,
Eğer sıkıntıların dertlileri düşünmemizi sağladığını bilseydik,
Eğer sıkıntıların himaye ve gözetme düşüncesine götürdüğünü bilseydik,
Eğer sıkıntıların geçmişte sahip olduğumuz nimetlerin değerini hatırlamamızı sağladığını bilseydik,
Eğer sıkıntıların günahlarımızın kefareti olduğunu bilseydik,
Eğer sıkıntıların ahiretteki sevaplara ulaşmanın bir yolu ve sebebi olduğunu bilseydik,
Eğer sıkıntıların kıyametin uyandırma ve ikaz zili olduğunu anlasaydık,
Eğer sıkıntıların, sabrı ya da gerçek dostları tanıma sebebi olduğunu bilseydik,
Eğer daha fazla ya da daha zor sıkıntıların bizleri bulabileceğini bilseydik,
Zahiri acıların da esasında kendi yerinde sevimli olduklarını biliyor olacaktık. Evet, çocuk için hurma tatlı; soğan ve biber acı ve lezzetsizdir. Ancak ebeveyn daha fazla bilgiye sahip olduklarından ekşiyi de, tatlıyı da yiyebilmekteler.
Hz. Ali (a.s) Uhud Savaşı’nda şöyle buyurmuştur: “Cepheye gitmek, şükrü yerine getirilmesi gereken meselelerdendir.”[2]
Hz. Emiru’l Müminin Ali’nin (a.s) kızı Hz. Zeyneb’in (s.a) Ben-i Ümeyye katillerine verdiği cevaplardan biri de şöyleydi:
Allah’ın evliyalarından birine Allah’a olan şükrü hakkıyla eda et dendiğinde o cevaben şöyle dedi: ‘Ben Allah’a olan şükür ve minnet borcunu yerine getirmekten acizim.’ Ona hitaben şöyle denildi: ‘En iyi şükür ‘kendinin bu şükrü yerine getiremeyeceğini ikrar etmendir.’
- - - - - - - - - - - -
[1] - Bakara, 216
[2] - Nehcu’l Belağa, 156. Hutbe
[3] - Biharu’l Envar, c.45, s.116