.

.

Ehlader Araştırma Bölümü

Aryalıların İran’a girmesinden birkaç asır sonra bu kavim yavaş yavaş şehir ve yerleşik hayata geçmeye başladı ve bu durum onların dünya görüşünü de bir hayli etkiledi.

O dönemlerde ıslah ve terbiye edici birsisi ortaya çıkarak İranlıları yeni bir dine davet etti ve bu şekilde Mağan dinini ortadan kaldırdı. Kendini iyi ve aydın bir tanrının elçisi olarak tanıtan bu peygamberin adı Zerdüşt idi. O kendi dinini, dünyayı olumsuzluklardan temizlemek, onu iyilik ve aydınlığa doğru götürmek üzere Ahura Mazda’dan aldığını iddia ediyordu.

Zerdüşt’ün peygamberliği hakkında İmam Cafer-i Sadık’dan (as) şöyle nakledilmektedir:

“Peygamber Efendimiz (saa) [Medine’ye yerleştikten sonra] Mekke halkına bir mektup yazarak onları putperestliği terk etmeye ve İslam dinini kabul etmeye mecbur kıldı. Mekkeliler cevaben onlardan cizye almasını ve puta tapmalarına izin vermesini önerdiler.

Allah Resulü (saa) onların cevabında yalnızca kitap ehlinden cizye aldığını yazdı. Onlar Allah Resulü’nü (saa) yalanlayarak, kendisinin Hecer[1]Zerdüştlerinden cizye aldığını yazdılar. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (saa) şöyle yazdı: Zerdüştlerin bir peygamberi vardı ve öldürüldü. Kitapları vardı ve yakıldı. Peygamberleri onlara bir kitap getirmiş ve o kitap on iki bin inek derisi üzerine yazılmış idi.”[2]

Zerdüşt’ün takipçileri “Mecusi”, “Gebr”ve “Parsi” adlarıyla anılmaktadırlar. “Mecus”[3]kelimesi Kur’an-ı Kerim’de sadece bir defa Hacc suresinde birkaç tevhit dininden bahsettikten sonra ve müşriklere değinmeden önce yer almıştır. İslam âlimlerinin çoğu Zerdüşt’ün peygamber olduğunu kabul etmiş ve Mecusileri kitap ehlinden saymışlardır.

Süryani dilinde kâfir anlamına gelen “Gebr”kelimesi başkaları tarafından onlar için kullanılmıştır. “Parsi”kelimesi ise genellikle Hindistanlı Zerdüştleri ifade eder.

Zerdüşt dini milattan yaklaşık bir asır önce değişime uğramış ve ona “Mazdayasna”adını vermişlerdir. Mazdayasna sözlükte “Mazda’yı övme”anlamındadır.

Zerdüşt’ün Hayatı

Âlimlerin eski dönem İran peygamberinin varlığı konusunda tereddütleri vardır. Ancak bu alimlerin birçoğu, onun varlığını inkâr etmemektedirler. “Zarathushtra”kelimesinden türeyen Zerdüşt, Zertüşt, Zeradeşt, Zerateşt, Zerdühşt ve benzeri kelimeler (Zerdüşt’ün semavi kitabının bir bölümü olan) Gathalar’da geçmektedir ve sahih olan görüşe göre sarı deve sahibi anlamına gelen “Zerdeşter”kelimesinin muadilidir.

Zerdüşt’ün babasının adı, yaşlı at sahibi anlamına gelen Poruşaspa, annesinin adı, inek sağan anlamına gelen Dugdova ve hanedanının adı ise beyaz ırk anlamına gelen Spitama’dır.

İslam âleminin meşhur tarihçilerinden birisi olan Taberi ve onun takipçileri, Zerdüşt’ü Filistinli bilmişler ve onun oradan İran’a geçtiğini söylemişlerdir. Ancak Zerdüşt’ün takipçileri gibi tarihçilerin geneli onun İranlı ve Azerbaycan halkından olduğuna inanmaktadırlar. Onun peygamberliğe seçildiği yerin, Urumiye gölünün[4]yakınlarındaki bir dağ olduğunu söylerler. Bu nedenle, Urumiye gölünün suyu Zerdüştler için kutsaldır. Bazı araştırmacılar da onun eski İran’ın doğu bölgelerinden olduğuna inanmaktadırlar.

Zerdüşt’ün yaşadığı zaman konusu da ihtilaflı olup, M.Ö. altı binli yıllara dayandırılmaktadır. Ancak meşhur olan görüşe göre, o M.Ö. 660 yılında dünyaya gelmiş ve 630 yılında yani otuz yaşındayken peygamberliğe seçilmiştir.

Zerdüşt peygamberliğe seçildikten hemen sonra dönemin padişahı olan Goştâsp’a giderek onu kendi dinine davet etmiş ve Goştâsp da bu daveti hiç beklemeden kabul etmiştir. Firdevsi’nin Şehnamesinde geçtiği üzere İranlılar o dönemde Turanlılara haraç vermekteydiler. Zerdüşt, padişaha başkalarına haraç vermemesini emretti ve o da bunu kabul etti:

Bu dönemde ortaya çıkınca      Mübarek oldu o şah yıldızı
Dedi şaha o yaşlı Zerdüşt         Dinimizde olmaz zillet
Çin padişahına haraç vermen   Dine ne yarar sağlar
Endişemden sana bir örnek      Geçmiş yıllarımıza bir bak
Hiçbiri Türklere vermedi haraç  İranlıya yakışmaz böyle bir yük
Goştâsp kabul etti bu sözü        Emir verdi haraç verilmeyecek

Onların bu tutumu Turanlıları oldukça öfkelendirdi ve İran şahına bu dini terk etmesini söylediler. Bunun ardından İran üzerine bir ordu gönderdiler. Zerdüşt rivayetlerine göre, Zerdüşt’ün bizzat kendisi de bu savaşa katıldı ve öldürüldü. Goştâsp Turanlılara galip geldi ve Zerdüşt dinini yaymaya devam etti. Oğlu İsfendiyar’ı da bu dini yaymak üzere dünyanın dört bir yerine elçi olarak göndermekteydi.

Zerdüşt’ün M.Ö. 583 yılında yetmiş yedi yaşındayken Afganistan’ın Belh şehrindeki ateş mihrabında Turanlılar tarafından öldürüldüğü de söylenmiştir.

Zerdüşt’ün peygamber olarak gönderildiği Firdevsi’nin şehnamesinde de geçmektedir. Ancak ne yazık ki, bu olay kitabın efsaneler bölümünde geçer. Goştâsp (Zerdüşt’ün davetini kabul edip, onun dinine giren padişah) hakkında da çeşitli ihtilaflar vardır. Bazıları onun Ahameneş’in I. Daryuş’un babası olan Viştaspa olduğunu söylemişlerdir. Öte yandan Viştaspa’nın bir padişah değil de bir vali olduğu tarihin kesin olan gerçeklerindendir.

Kutsal Kitapları

Zerdüştlerin mukaddes kitabı “Esas”ve “Temel”anlamına gelen Avesta’dır. Bu kitap eski İran’a ait olup, Avesta diliyle yazılmıştır. Pehlevi ve Sanskrit dilleriyle aynı köktendir. Birçok araştırmacının vardığı sonuca göre, Avesta hattı Sasaniler döneminde (M.S. 226–641) oluştu. Önceleri hafızlar tarafından zihinlerde yer eden Avesta, bu yazı hattıyla kaleme alınmış oldu. Bir görüşe göre de bu olay İslam’ın gelişinden sonra gerçekleşmiştir.

Zerdüştler ve araştırmacılar Avesta’nın aslında çok daha büyük olduğu konusunda hemfikirdirler. Bazılarının inancına göre, rivayetlerde de buyrulduğu gibi on iki bin inek derisinin üzerine yazılmıştır. Günümüzdeki Avesta seksen üç bin kelimeden oluşmaktadır. Avesta’nın aslının üç yüz kırk beş bin yedi yüz kelime olduğu yani hâlihazırda elimizde olandan dört kat daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Asıl Avesta 21 neskten (kitap veya bölümden) oluşmaktaydı ve günümüz Avestası da 21 nesktir.

Avesta’nın beş bölümü vardır:

1- Yansa (Kutlama ve Tapınma); Bu bölümün bir kısmı Gatalar (ilahiler) olarak adlandırılmaktadır. Dua ve dini öğretilerden oluşan ve Avesta’nın en meşhur bölümü olan Gatalar, Zerdüşt’ün kendisine nispet verilmiştir. Avesta’nın diğer bölümleri ise Zerdüşt dininin öncülerine nispet verilmektedir.

2- Visparad (Bütün Efendiler), duaları içerir.

3- Vendidad (Şeytana karşı kanun), helal, haram, necis ve pak olan şeyler hakkındadır.

4- Yaştlar (Dua, ilahi ve zikir)

5- Horde Avesta, bayramlar, dini törenler ve ilahilerin belirlenmesi hakkındadır.

Zerdüştler Avesta’nın yanı sıra Zend Avesta adında bir tefsire ve aynı şekilde Pehlevi dilinde diğer bir mukaddes kitaba da sahiptirler.

Zerdüşt’ün Öğretileri

Zerdüşt dininde; söylemde, düşüncede ve davranışta doğruluk olmak üzere üç temel esas vardır. Bu esasın benzerini diğer dinlerde de görmek mümkündür. Örneğin İslam dininde şöyle geçer: İman kalple tasdik etmek, dille ikrar etmek ve uzuvlarla amel etmektir.[5]

Aydınlık tanrısının göstergelerinden biri olan ateşe saygı göstermek, onun sönmemesini sağlamak ve ateş mihrabı olarak bilinen mabetlerde onun etrafında Mubitlerin öncülüğüyle has bir merasimin yerine getirilmesi bu dinin en belirgin özelliklerindendir. Aynı şekilde gelişim, çiftçilik, hayvancılık ve şehirlerde yaşamak övülen işlerdendir. Özellikle köpek ve inekler olmak üzere hayvanlara saygı göstermek ve insanlarla iyi geçinmenin özel bir yeri vardır. Onlar geçmiş dönemlerde ölülerini toprağa, suya ve ateşe bırakmazlardı. Çünkü bu üç maddeyi mukaddes bilip onları kirletmek istemiyorlardı. Bundan ötürü hayvanların yemesi için cenazeleri Dakhma (Sessizlik kuleleri) adındaki bir mekâna bırakırlardı. Ancak son yıllarda ölülerini toprağa defnetmektedirler.

Yaratılış Öyküsü ve İki Tanrıya İnanış

Zerdüştlerin iki tanrıya yani iyilik ve kötülük tanrısı veya aydınlık ve karanlık tanrısına hangi dönemde tapmaya başladıkları bilinmemektedir. Zerdüşt’ün kendisine isnat edilen (Yesna’da) Gatalar bölümünde Ehriman, Kutsal Bilgenin karşısında yer almıştır. Bir başka değişle aydınlık ve karanlık tanrılarının üstünde olan tek ilah Ahura Mazda’nın karşısında rakip olmuştur. Öte yandan Zerdüştlerden Zurvaniler adında bir grup Sasaniler döneminde ortaya çıkmış ve Zurvan (Zruuan) adındaki tek tanrıya inanmışlardır. Onu aydınlık ve karanlık tanrılarından üstün bilmekteydiler. Bu fırkanın o dönemin İran’ında çok taraftarı vardı.[6]

Tanrılar

Zerdüşt dinini incelediğimizde Zerdüşt’ün İranlılar arasında dini reform yapmak için kıyam ettiğini ve Aryalıların eski dinlerine ait hurafelere saldırdığını görmekteyiz. Ahura Mazda’yı tebliğ etmesi ve kendi kavminin Daeva (Div) diye adlandırılan tanrılarını batıl bilip onları, “Yalanı Sevenlerin Tanrısı”diye adlandırması bunun bir örneğidir. Zerdüşt dininde Ahura Mazda’nın İbrahim dinindeki meleklerin konumunda olan altı yardımcısı vardır. O yardımcıları kutsal ölümsüzler anlamına gelen Amesha Spenta olarak adlandırıyorlardı. Onların mukaddes bilge anlamına gelen Spenta Mainyu adında bir rehberleri vardı. Kendilerinin isimleri ise şöyleydi:

1- Vohuman

2- Asha-vahishta

3- Xshathra-vairya

4- Spenta-armaiti

5- Haurvartat

6- Ameretat

Onlardan sonra Yezeteler yer almaktadır. Onlardan otuz tanesi meşhurdur. Onlar kutsal bilgenin teşkilatıdır ve bunun mukabilinde Ehrimen’in de teşkilatı vardır.

Zerdüşt dinine göre dünyanın şu anki dönemi 12000 yıldır. İyilik tanrısı 3000 yıl dünyaya hükmetti. Bu müddet içerisinde kötülük tanrısı karanlıktaydı. Sonra kötülük tanrısı karanlıktan çıktı ve iyilik tanrısıyla karşılaştı. İyilik tanrısı mücadele etmesi için ona 9000 yıl mühlet verdi. O, sonunda kendisinin zafere ulaşacağından emindi. Bu müddette her ikisi de iyilik ve kötülük yaratmaya başladılar. Böylece birbirleriyle savaşa koyuldular. 3000 yıldan sonra Zerdüşt yaratıldı. Bu müddetten sonra güçlerin dengelenmesi iyilik tanrısının lehine tamamlandı ve yükselişine devam etti.

Ahir Zaman

Zoroastrean Millennialism kitabında Zerdüşt’ün soyundan üç kurtarıcının zuhur edeceğinin beklenildiği ele alınmaktadır. Bu kurtarıcılar, birbiri ardınca dünyayı adaletle dolduracaktır. Bu kurtarıcılar, şunlardır:

1- Huşider, Zerdüşt’ten 1000 yıl sonra.

2- Huşidermah, Zerdüşt’ten 2000 yıl sonra.

3- Soaşyans (veya Soaşyant), Zerdüşt’ten 3000 yıl sonra gelecek ve onun zuhuruyla dünya son bulacaktır.

Ruhun Bekası

Zerdüştler ruhun ölümsüzlüğüne inanmaktadırlar. Onlar, ruhun bedenden ayrıldıktan sonra kıyamete kadar berzah âleminde kalacağını söylemektedir. Aynı şekilde onlar sırat köprüsüne, amellerin tartılmasına, cennet ve cehenneme inanmaktadırlar. Zerdüşt dinindeki cennet İslam dinindeki gibidir. Ancak ateş mukaddes olduğundan dolayı Zerdüşt inancındaki cehennem çok soğuk, pis ve yılan gibi hayvanların günahkârlara eziyet ettiği bir yerdir.

Şu Anki Durumu

İslam ordusu II. Halife döneminde İran’ı fethetti. Bu fetihten sonra İranlılar Zerdüştlüğü terk ederek İslam dinini seçti ve bu dine birçok hizmetlerde bulundular. Bu hizmetlerin şerhi Şehit Mutahhari’nin (ra) yazmış olduğu “İran ve İslam’ın Karşılıklı Hizmetleri”adlı kitapta yer almaktadır. Behram b. Keykubat isimli bir mubedin M.S. 1600 yılında uydurduğu Sencan öyküsüne göre İran fethedildikten sonra Zerdüştler bir asır boyunca Müslümanların eziyetine maruz kalmışlardır. Daha sonra müneccimlerin tavsiyesi üzerine deniz yoluyla Hindistan’ın Bombai şehrine göç etmişlerdir. Bu öykü tarihçiler tarafından onaylanmamaktadır. Onlar Zerdüştlerin Hindistan’a göçünün İslam’dan önce başladığını ve İslam’dan bir müddet sonrasına kadar devam ettiğini savunmaktadırlar. Şu anda Zerdüştlerden yüz elli bin kadar İran topraklarında huzur içerisinde yaşamakta ve “Parsi”diye adlandırılmaktadırlar. Onlardan yaklaşık elli bin kişi de Yezd, Kirman ve Tahran’da yaşamaktadır.

Zerdüştler tahsilli ve kültürlü bir kavim olup, insanlarla her zaman iyi geçinmişlerdir.

[1]     Bahreyn’in bir bölümü veya tamamıdır.
[2]     el-Kâfi, Tahran: Mektebet’us-Saduk, 1962), c.3, s.567.
[3]     “Mecus”Arap dili edebiyatına göre, çoğul cins ismi olup, tekili Mecusi’dir. Aynen “Arap”ve “Arabi”, “Rum”ve “Rumi”gibi…
[4]     Urumiye Gölü(Farsça: دریاچه ارومیه), İran’ın Kuzeybatısında, Batı Azerbaycan Eyaleti ile Doğu Azerbaycan Eyaleti arasında bulunan tuz gölü. İran’ın en büyük gölüdür ve aynı zamanda Dünya’nın en büyük ikinci tuz gölüdür. Göl 5,200 km² yüzölçümüne sahip olup en derin yeri yaklaşık 16 metredir. Tebriz, gölün kıyısındaki en büyük yerleşim yeridir. (Mütercim)
[5]     Bihar’ul Envar, c.69, s.73
[6]     Esasen eski dönemlerde iki tanrıya inanmak yaygın bir durumdu. Onun bir çeşidine “Ganusi Ekolü”denilmekteydi. Bu kelime Yunancadan gelmektedir. Günümüzde de Gnostic olarak telaffuz edilmektedir.