.
.

Bunu sana ithaf ediyorum sonsuzluk diyarının gelini...

Eyy kahrolası aklım! Ne kadar da direndin;
bu otoriter haydutların kontrol bıçaklarına?...
Salıver o inatçı aklını ve ruhunu; boyuna doğrasınlar seni, şeytanın kırmızı satırlarıyla.
Cellad mısın nesin? Siyah Gülistan Ma'bedinde ne işin var? Sana diyorum ki buyur gel aklımı doğra! Bedenimi tarihin camsız vitrininde sergile! Attar ve Sa'di görürken kanlı gözyaşını, kıskançlıktan ölsünler!
Şurada Ali'nin kızgın çölünde gizemli bir gelinlik var; kolları yok. Ruhumu çok korkutuyor biliyor musun! 
Neden Molla Lütfi'den beri kafama kurşun gibi attığın o kahrolası tokatlar ruhumu patlatamadı daha!
Umutsuzluğun başkentinde karanlığın ikindi çağında gölge gibi peşime takıldın. Beni tüm asırlar boyunca gizemli bir şekilde aradıktan sonra tutuklamayı başardın yine. En son seni Giardano'nun yakıldığı yerde görmüştüm. Bu defa ne yapacağını biliyorsun. Fakat...Fakat... Kollarımı rahat bırak lütfen! Onunla tarihi beyninden vurmak istiyorum son defa! Yapabiliyorsan aklımı ve hissimi şah damarından kes! Ne olur bu defa ıskalama! Özgürlüğün ve karamsarlığın a'rafından çıkar kurtar beni!
Biliyor musun İbrahim'in bütün devrim maceralarını okudum. Onun, ülkeleri yerle yeksan eden teorilerini dize getiren ayaksız cellatları! Daha neyi bekliyorsunuz? Senden sonra ben de bu diyardan göçeceğim ey şehid Doktor! Aşk okulundaki İslam çağının bilim kurbanları. İrfan kurbanları...
2 tane Hüseyin gördüm bu sihirli kentte. Öyle bir savaş verdiler ki; büyük devrimcilerin ruhları mezardan kalkıp alkış tufanına tuttular onları.
Kırmızı çöllerin kabristanına gömerken aklımı; elleri kesik tabutlardan gelen korkunç seslere eşlik edip, bin tane çocuk;  kabristanımızda bin tane beyaz kılıç kırsın! Ellerinde bin tane kızıl lale. Ellerinde bin tane asuman...

Ey sonsuzluğun gelini... Şunu bil ki ben de Ali'nin kahır çölündeyim artık ve ömrüm boyunca seni bekliyor olacağım. Gelinliğin üzerindeki kanları temizledim...