Âlemlerin Rabbi yüce Allah, insanı yarattıktan sonra ona yol göstersin diye Peygamberleri ve Ehl-i Beyt’i (a.s) gönderdi. Peygamberler ve Ehl-i Beyt (a.s) insana kendilerini dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak yolları amelen ve sözleriyle öğrettiler. Bundan dolayı da Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

لَّقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسُولِ ٱللَّـهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُوا۟ ٱللَّـهَ وَٱلْيَوْمَ ٱلْـَٔاخِرَ وَذَكَرَ ٱللَّـهَ كَثِيرًا

“Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”[1]

O Hazretin (s.a.a) tüm davranışları bizler için bir örnektir. Aynı ekolün devam ettiricisi olan Ehl-i Beyt’in (a.s) sözleri ve davranışları da bizler için büyük bir örnektir.

Onlar her daim insanın ahlakın en güzeline ulaşması için çaba sarf etmişlerdir. Hazret-i Resulullah (s.a.a) kendisinin ahlakın kemale ermesi için gönderildiğini buyurmaktadır:

إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ مَکارِمَ الْأَخْلَاقِ

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”

Yani o Hazret bizlere ahlakın en yüce noktalarını amelen ve sözleriyle öğretmek ve göstermek için gönderilmiştir. Aynı görevi Ehl-i Beyt’de (a.s) devam ettirmektedirler.

Ahlak yani insanın davranışı, çok çeşitli ve farklı boyutlardadır. Çeşitleri şu şekilde açıklayabiliriz: İnsanın Allah’a karşı davranışları, insanın kendisine karşı davranışları, insanın insanlara karşı davranışları ve insanın tabiata ve diğer canlılara karşı davranışları.

Bu noktaların tamamında Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt (a.s) bizlere yol göstermişlerdir. İnsanın diğer insanlara karşı olan ahlakından sadece küçük bir noktayı sizlerle paylaşayım;

On birinci imamımız olan Hazret-i İmam Hasan Askeri (a.s) bir hadisinde şöyle buyurdu:

لیس من الادب اظهار الفرح عندالمحزون

“Üzgün birinin yanında neşeli görünen birisi bizden değildir.”[2]

Küçük bir nokta olarak görünebilir ama dikkate alındığı zaman insana değer verme konusunda çok önemli bir nokta olduğunu görüyoruz.

Acaba biz sadece bu noktayı nazara aldığımızda ne kadar dikkat edebiliyoruz?

Bir cenaze yerini düşünün; cenaze sahipleri üzgün. Bir taraftan ağlaşma sesleri ve bir taraftan defin işleri. Bakıyorsunuz ki o cenaze yerine gelenlerden bir kaçı bir köşeye çekilmişler gülerek ve bazen de kahkahayla konuşmaya dalmışlar. Cenaze sahipleri gözyaşı dökerken o meclise katılan bazıları yemek ve çay derdine düşmüşler. Ya da cenaze yerindeyken telefonlardan yükselen oyun havalı telefon müziklerine ne demeli. Bunların hepsi küçük görünse bile hüzünlü bir kimsenin yanında yapılmaması gereken, edep ve ahlak dışı davranışlardır.

Birinin trafik kazasında, evinin yanmasında ve çeşitli üzücü olaylarda insanların yardıma koşma ya da acıyı paylaşma yerine telefonlarına sarılıp o anı çekip paylaşma derdinde olmalarına ne demeli.

Bunların hiç birisi Peygamber ve Ehl-i Beyt’inin (a.s) bize öğretmeye çalıştıkları ahlak ve edeple uyuşmamaktadır.

Bizler Peygamber ve Ehl-i Beyt’ine (a.s) karşı olan sevgimizi dilimizle gösterdiğimiz ilan ettiğimizin ötesinde amelen göstermeliyiz.

Allah bizleri Peygamber ve Ehl-i Beyt ahlakıyla güzelleştirsin inşaallah.

[1] Ahzab/21

[2]Tuhafu’l-Ukul, s.489