هَلْ جَزَاءُ الْإِحْسَانِ إِلَّا الْإِحْسَانُ

"İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?"[1]

İyiliğin karşılığında iyilik yapmak ya da en azından teşekkür etmek bir insandan beklenilen en güzel harekettir.

İmam Zeynulabidin (a.s) şöyle buyurdu:

من لم يشكر المخلوق لم يشكر الخالق

"Yaratılmışa teşekkür etmesini bilmeyen, yaradana teşekkür edemez."[2]

Yine Kur'an-ı Kerim buyuruyor:

وَإِذَا حُيِّيتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا

"Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın; yahut aynı ile karşılık verin."[3]

Bu ayet selamla birlikte, bir insan için yapılacak tüm güzelliklere ve de iyiliklere işaret etmektedir.

İmam Hasan (a.s) kendisine gül getiren cariyeyi azat etmiştir. Kendisine sebebi sorulduğunda bu ayet-i kerimeyi okumuştur.

İranlı şair Sadi de şöyle der:

ابر و باد و مه و خورشید و فلک در کارند

تا تو نانی به کف آریّ و به غفلت نخوری

همه از بهر تو سرگشته و فرمان بردار

شرط انصاف نباشد که تو فرمان نبری

"Bulut, rüzgar, ay, güneş ve felek işteler,

Ki sen bir ekmek kazanıp, gafletle yemeyesin.

Her şey senin faydana itaat ehli olmuş,

Bu insaf olmaz ki sen itaat etmeyesin."

Bu ayetler, hadisler, şiirler ve atasözleri bizlere iyilik karşısında iyilik yapmamız gerektiğini buyurmaktadırlar.

İyilik karşılığında teşekkür etmek bütün yaratılmışların fıtratında vardır. Kendisine yardım edilen nice hayvanların, kendisine yardım edene bir şekilde teşekkür ettiği görülmüştür.

Yüce Allah cenneti de insanoğlunun yeryüzünde yapacağı güzellikler ve iyilikler neticesinde ona verecektir.

Yaptığı iyilikler ve güzellikler karşısında Allah da onu rahmetiyle kucaklayacaktır.

Yani iyiliğe karşı iyilik yapmayı, öncelikle yüce Allah yaparak bizlere öğretmektedir.

Bunun da tam karşılığında insanoğlunun nankörlüğü vardır. Yapılan iyilikleri görmezden gelmesi ya da nankörlük etmesi.

Bu da elbette ki kalbi kötü insanın karakteridir ve de kim yaparsa kınanmaktadır.

إِنَّ الْإِنسَانَ لِرَبِّهِ لَكَنُودٌ

"Şüphesiz insan, Rabbine karşı pek nankördür."[4]

Farsça atasözü şöyle der:

"Tuz yediğin yerde, tuzluğu kırma."

Ne yazık ki özellikle zamanımız insanlarında en fazla gördüğümüz kötü karakterdir. İyilik karşılığında kötülük yapılması.

Bir anne ve babanın emeklerinin hiçe sayılması.

Bir işverenin çırağının kendisine olan saygısızlığı.

Bir öğrencinin ustasına olan saygısızlığı.

İlimi kendisinden öğrendiği bir şahsın hocasına saygısızlığı.

Özellikle son zamanlarda hocalara, alimlere karşı saygısızlık ne yazık ki çoğalmıştır.

Ne kadar acıdır, sahip olduğu tüm dini bilgileri hocalardan, hocaların yazmış oldukları ya da tercüme ettileri kitaplardan, yaptıkları sohbetlerden öğrenmiş olan kimselerin, aynı hocalarına saygısızlık ve hakaret etmesi.

Okuduğumuz bütün kitaplar, makaleler, sohbetler hocalarımızın emeği neticesinde elimize ulaşmıştır.

Bunca emek karşılığında yersiz eleştiriler, hakaretler, saygısızlıklar nankörlük değil midir?

Elbette ki hocalar da insandır. Mutlaka onların da hatası olacaktır. Ama bir hocanın yaptığı hatadan dolayı bütün hocaları itham etmek, bütün hocalara hakaret etmek, doğru bir yaklaşım mıdır?

Unutmayalım ki alimler bu toplumun mihenk taşlarıdır, onlara zarar gelirse topluma zarar gelecektir.

Hazreti Resulullah (s.a.a) buyurur:

النظر إلى وجه العالم عبادة

"Alimin yüzüne bakmak ibadettir."[5]

[1] Rahman/60

[2] Mizan'ul Hikmet. C. 2. S. 1493

[3] Nisa/86

[4] Adiyat/6

[5] el-Caferiyat. S. 194.