.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Erdal Tuncay

Madem yarı yolda bırakıyorsun beni, bozuluyor aşkın büyüsü. Çözülüyor bu gece benim de dilime vurduğum kilitlerin, on dördüncüsü.

* * *

Oldu işte sonunda istediğin, koptu kıyametim. Sayende bozuldu bin bir zahmetle öğrendiğim bütün ezberlerim. Şimdi sil baştan öğreniyorum her şeyi büyük bir sabırla, hece hece. Artık hatırlamak istemiyorum nasıldı ibadet, nasıl edilir secde.

Daha düne kadar başım dizlerinde, gözlerim gözlerindeyken ne oldu da böyle hor bakıyorsun şimdi. Kınama beni. Bir kez olsun gör enkaz altında yatan ceset halindeki cevheri.  

Biliyorum kalbin benden yana muzdarip. Dert yüklü gönlünden küskünlük kokusu vuruyor. Sen üstesinden gelirsin, ama dön bir de bana bak. Ölüme meydan okuyan, artık korkuyor. Dudaklarımda sarhoşluğuma sebep şarabın izleri hala duruyor.

Adımların istenmeyen bir hesaplaşmanın tellalı, bu ses kulaklarımı sağır ediyor. Bende ki bu hale ne derler, aşkın isim babalarına bir sor. Sana meyletmeye kim cesaret eder, hangi tarafından baksan bu iş, günaha yeltenmeye benziyor.

Sen yoksun ya, şeytanı secdeye zorlayan ben, bugün meleklerin lanetine uğruyorum. Yetmedi mi yüzüne bakan meleklerin aşk dansını seyretmek, sen ne kadar gözlerini kaçırsan da, ben yüzümü senden taraf sana çeviriyorum. Çok uğraştım ama artık gölgelerimin pençesinden kurtulamıyorum.

Şimdi kimsenin uğramadığı bilinmez bir diyarda, sensizliğe ve sessizliğe hapsettim kendimi. Perdeleri hiç açılmayan odamın karanlık bir köşesinde yıprattım benliğimi.

Şu an herkes gibi aklım da uyumakta. Senden başkası kadem basmasın diye gecelerimin mahrem zamanlarına, açmış can kulağını pür dikkat nöbet tutmakta. Uğramazsan bu gece gönlüme, kızıl denizler yürüyecek üzerime. Firavun misali helak olacağım. Başıma yıkılacak Tur-u Sina. Söylenmesi haram sözler kazınacak mezar taşıma.

Zaten kaç zamandır uyku kayıp gidiyor gözlerimden. O bile nefret ediyor bir katlin tanığı olan ellerimden. Ve yalnız bırakıyor beni, can çekişime aldırış etmeden. Bari sen insaf et, kaldır nuru perçinleyen örtüleri, can elveda demeden.

Bu gece görüyorum ya kendimi gözlerinde. Ne kalpsiz Leyla’nın ne de sarhoş Züleyha’nın beş kuruş değeri yok gözlerimde. Gönlümün karanlık kör kuyusuna hapsolmuş Yusuf, bakma sen küfrüme.

Adın ve yâdınla Kerbela’nın umulmayan belasına müptela oldum. Ama olsun razıyım, bırak heder olsun ömrüm, ömre bedel kirpiklerinde. Yağdır hoyratça ok misali bakışlarını secde halindeki bedenime.

Gel artık ve bir son ver bu serkeşliğime. Uykularımı kana bulayan kâbuslarımı hayra yor, İsevi nefesinle. Kuruyan göz pınarlarıma bereketli yağmurların geleceğini müjdele. Benliğimi tüketen açgözlü semiz düşmanın, cılız bir aşkla yenilebileceğini söyle.

Tut elimi, ey Rahmanın rahmeti ve cilvesi. Merhamet deryası gönlünde bir miskin olmak arzusuyla yanmaktayım. Yardım et, bu değersiz ömrümü asil aşkına kurban sunayım.

Unut adımı razıyım, sevme istersen. Ama ne olur seni sevmekten vazgeçmemi isteme benden. Ya da ben vazgeçmek istersem, izin verme kalbimi koparayım senden.

Bırakıp her şeyi ardımda, iltica etmek istiyorum benden sana gizlice. Şimdi anlıyorum yenilmişliğim ve yıkılmışlığım sırrı, kulaklarıma fısıldadığın tek hece. Sen de iyi biliyorsun ki günah bende değil, beni kendine ram eden sessizliğinde.

Çıkmaz sesim vur hançeri boynuma, vur ki âlem âşık görsün. Leyla diye inleyen Mecnun utancından toprağa gömülsün. Yıkılsın ardı ardına kendimi hapsettiğim zindanlarım ve bu sefil sahili olmayan deryadan kurtulup, ummanlara yürüsün.

Öyle yak ki beni bir daha anan olmasın ismimi, kimseler tanımasın cismimi. At ateş girdaplarına kabulümdür ey Kevser’in incisi. Ama ne olur bırakma yitirsin sana olan sevgim masumiyetini.

Vahabiler ve Türbelere Saldırıları
Vahabiler ve Türbelere Saldırıları
İçeriği Görüntüle

Biliyorum ellerini tutmam yasak. Bunun için olsa gerek parmaklarım döküyor kanımı, adını gönlüme kazıyarak. Ne olur al ellerimden kalemi, yoksa bu sözler vebal-ı aşk olup boynuma dolanacak.

Bu gece bırak her şeyi bir kenara. Sen beni sev, benden öteye geçen benliğimi değil. Sen ruhumu kendine âşık et, ruhtan ayrı hüküm süren kirlenmiş tenimi değil. Sen gönlümü esir et gözlerine, gözlerime perdeler indiren ömrümü değil.