.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Yüce Allah her canlının içine sinirlenmek, öfkelenmek ve kızmak gibi duyguları yerleştirmiştir. Bunlar haddi zatında kötü duygular değildir, çünkü bu duygular sayesinde birey kendisini koruya bilir, tür ve aileyi muhafaza edebilir, toplumsal düzen sağlanır, dünya ve ahiret kazanılabilir.
Tamamen sinir ve öfkeden yoksun kimse hiçbir zaman kendisini savunamaz, birçok günaha düşer ve mükemmel bir insan konumuna ulaşamaz. Tamamen öfkeden yoksun kimse; korkaktır, boyunduruk altına girmeye müsaittir, gevşek, tembel, sabırsız, sebatsız, rahatlık peşinde koşan ve hem kendisinin hem de ailesinin karşılaştıkları tehlikelerin önüne geçemeyendir, yani gayretten yoksun kimsedir. Ailenin, canın, malın korunması, din düşmanları ve nefis ile mücadelenin olmazsa olmazıdır öfke.
Yüce Allah, Kuran’da beğendiği müminlerin özelliklerini açıklarken şöyle buyurmaktadır:
“Onlar kâfirlere karşı şiddetli ve kendi aralarında ise sevgi dolu-merhametlidirler.”
Öyleyse, öfke ve siniri tamamen yok etmeye çalışanlar, bu duyguları bastırarak her alanda önüne geçenler büyük bir yanılgı içindedirler, bunlar hiçbir zaman özlenen insan konumuna ulaşamazlar. Sinirlenmek başlı başına kötü ve beğenilmeyen bir özellik değildir. Burada kötü olan haddi ve sınırları aşmaktır, yerli yersiz öfkelenmek, mazlumun ahını almaktır. Her şeyde olduğu gibi öfkelenmekte de orta yolu bulmak gerekir, nasıl ki hiç sinirlenmemek insanı mükemmellikten uzaklaştırıyorsa aynı şekilde çok sinirli olmak da insanı kemalden uzaklaştırır. İmam Sadık (a.s) bu hususta şöyle buyurmaktadır:
“Sirkenin balı bozması gibi, öfke de imanı bozar.”
Hz. İmam Sadık (a.s) naklediyor: Babamın şöyle buyurduğunu duydum:
“Bir bedevi Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna geldi ve dedi ki: Ben çölde yaşıyorum, bana kısa ve öz bir nasihatte bulunun. Allah Resulü de şöyle buyurdu: Sakın sinirlenme, sana öfkelenmemeni emrediyorum. Bedevi, yeterli bulmayarak üç kez daha nasihat istedi ve her defasında Peygamber aynı cümleyi buyurdu. Sonra kendi kendisine dedi ki: artık başka bir şey sormayacağım, Resulullah bana en hayırlıyı emretti.”
Evet, sinirlenmek uygun ifade edildiğinde, son derece sağlıklı ve doğal bir duygudur. Ancak kontrolden çıkıp da yıkıcı hale dönüşürse toplumsal hayatta, ferdi yaşantıda ve ailevi ilişkilerde sorunlara yol açar. Pek çok kişisel ve toplumsal problemlerin (örneğin, kavga, aile içi şiddet, fiziksel ya da sözlü saldırganlık, toplumsal şiddet) temelinde öfke vardır. İfrat ve tefritten kaçınarak kontrolde tutmak en güzel olanıdır.
Nelere Sinirleniriz
Tüm kötü özelliklerin en büyük ve ilk nedeni insanın kendisini çok sevmesidir. Egoist insandan; mal, makam, şeref ve egemen olma sevgisi doğar ve bütün bunlar öfke ateşini alevlendiren şeylerdir. Bu nedenle de bunlara yönelik herhangi bir müdahale ve saldırı onu öfkelendirip harekete geçirir, kendisine hâkim olamayacak bir hale getirir.
Kendini beğenmiş insanlar her şeyi talepkar bir şekilde isterler, diğer deyişle kendilerine hak görürler. Bu durum, adalet için de, takdir, kabul, onay, vb. için de böyledir. Evet, herkesin bu değerlere ihtiyacı vardır, elde edemeyince hepimiz üzülür, incinir, hayal kırıklığına uğrarız, ama kendini çok beğenmiş insan bunları elde edemeyince sinirlenip öfkelenir, bunları zorla talep etmeye çalışır ya da edemediği için egolarını saldırganlıkla tatmin etmeye. Talepleri karşılanmayınca, hayal kırıklıkları engellenme duygusuna, o da öfkeye döner.
Sinirlenmeyi doğuran bir diğer neden de insanın, böylesi kötü ve beğenilmeyen özelliği güzel kabul etmesidir. Nitekim bazıları sinirlenmenin güzel bir sıfat olduğuna inanmakta, bunu yiğitliğin, mertliğin ve kahramanlığın göstergesi olarak kabul etmektedir. En ufak bir olay karşısında nasıl da sinirlenip, öfkelenmenin gerektirdiklerini yaptıklarını övünerek anlatırlar. Oysa mertlik sinirlenmekten, başkalarına saldırmaktan çok farklıdır ve gerekleri, sebepleri, etki ve özellikleri bundan tamamen ayrıdır. Şiddetli öfke feveranına kapılmış sinirli kimse, deliler gibi akılsızca davranır, hayvanlar gibi sonucunu göz önünde bulundurmaksızın vahşice saldırır, kötü davranışlar gösterir, dilinin, elinin ve ayaklarının kontrolünü kaybeder. Gözleri, dudakları ve ağzı öylesine kötü bir hal alır ki, eğer o haldeyken eline bir ayna tutuşturulsa kendi durumuna hayret edip utanacaktır.
Çok sinirlenenler hayvanlara hatta cansızlara bile öfkelenirler. Hava, yer, kar, rüzgâr, yağmur ve diğer doğal olaylar hoşlarına gitmediği için sinirlenmelerinin nedeni olur.
Velhasıl bizim hoşumuza gitmeyen olaylara sinirleniriz. Arkadaşımız, babamız, kardeşimiz, sokaktaki bir adam, öğretmenimiz vb. bize ters düşen bir davranışta bulunduklarında sinirleniriz. Yahut trafiğin sıkışık olmasına, bize saygı gösterilmemesine, önemsenmeme gibi olaya da kızabiliriz. Sinirlenmemizin ortaya çıkmasında, kendi kişisel sorunlarımızla ilgili kuruntularımız ya da önceleri başınızdan geçmiş ve bizi öfkelendirmiş, travmatik bazı olaylar da neden olabilmektedir. Öfkeye yol açan diğer nedenler arasında; engellenme, haksızlığa uğrama, fiziksel incinme ve yaralanmalar, hayal kırıklığı, saldırıya uğrama, tehditler sayılabilir.
Sinirlenmeyi Kontrol Etmenin Yolları
Yukarıda değindiğimiz gibi, güzel olan insanın sinirini kontrol edebilmesidir, saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini kazanmasıdır. Öyleyse her şeyden önce yerli yersiz, aşırı sinirlenmenin ne kadar kötü bir özellik olduğunu bilmek ve insanın dünya ahiret yaşamını nasıl mahvettiğini kavramak gerekir. Bunun için de öfkelenmek hakkındaki ayet-hadisleri okumalı, ahlak âlimlerinin kitaplarına müracaat etmeli ve psikologların bu konudaki görüşlerini incelemelidir. Kızgınlığı dindirip, öfkeyi kontrol altına alabilmek için uzmanlar şu önerilerde bulunmaktadır:
1- Öfkeli insanlar genellikle düşünmeden yargılama ve bu yargıları yönün de davranma eğilimindedirler. Bu yargılar da bazen çok gerçekdışı olabilmektedir. Eğer çok elektrikli bir tartışma içine girdiyseniz, ilk yapacağınız şey; yavaşlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemek olmalıdır. Aklınıza gelen ilk şeyi söylemeyin, yavaşlayın ve asıl söylemek istediğinizi düşünün. Aynı anda karşınızdakinin de söylediklerini duymaya ve anlamaya çalışın, hemen cevap vermeyin.
2- O andaki ortamınızı ya da durumunuzu değiştirin. Dışarı çıkın yahut ayaktaysanız oturun oturuyorsanız ayağa kalkın.
3- Öfkenizin altında ne yattığını anlamaya çalışın. İnsanın eleştirildiği zaman savunmaya geçmesi doğaldır, ama siz de saldırıya geçip savaşmayın. Onun yerine söylenenlerin altında yatanı bulmaya, asıl söylenmek isteneni anlamaya çalışın.
4- Derin derin nefes alın, sakinleştirici durum ve manzaraları zihnimizde hayal ederek canlandırmaya çalışın, bu sakinleşmemize yardımcı olur. Derin nefeslerinizi alırken, kendi kendinize tekrar tekrar “ Gevşe!” ya da “Sakin ol!” diyerek telkinde bulunun.
5- Bazen sinirlenmemizin nedeni yaşamımızdaki gerçek ve kaçınılmaz sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. Kızgınlık duyguları böyle zamanlarda bu zorluklar karşısın da yaşanan doğal ve sağlıklı duygulardır. Böyle durumlardaki en yararlı tutum; önce sorunu çözüp çözemeyeceğimiz araştırmaktır. Çözebileceğimiz bir problemse çözüm yollarını bulmalı ve uygulamalıyız, eğer çözümlenmeyecek bir durumsa en iyi şey onunla yüzleşmektir.
6- Kızgın olduğumuz zaman genellikle, olayları istemeden abartılı ve çarpıtılmış olarak algılarız. Bu tür düşünce biçimlerinizi fark edin ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirin. Mantık öfkeyi yener, çünkü öfke haklı bir nedene bağlı olsa da, çok çabuk mantık sınırlarını aşabilir. Bu yüzden öfkelendiğinizi hissettiğinizde mantığınıza sığının. Sadece, yaşamın iniş ve çıkışlarından bazılarını yaşadığınızı düşünün.
7- Aşırı beklenti içinde olmak ve beklentiler yerine gelmediğinde sinirlenmeye neden olur. İnsan düşünceleri üzerinde çalışıp onları yeniden yapılandırmalı, bu talepkar özelliklerinin farkına varmalı ve “beklentileri”ni, “ arzular”a dönüştürmelidir. Diğer bir tabirle, istediği herhangi bir şey için, “Bana verilmeli” ya da “Benim olmalı” demek yerine, “Bana verilmesini isterdim” diye düşünmelidir.
Unutmayın öfkelenmeyi yok edemeyiz, zaten yok etmemek gerekir. Tüm çabalarımıza rağmen bizi öfkelendirecek olaylar mutlaka olacaktır. Yaşam her zaman için engellerle, acılarla, kayıplarla ve diğer insanların onlardan beklemediğimiz davranışlarıyla dolu olacaktır. Bunu değiştiremeyiz, ama bu olayların bizi etkileme biçimini değiştirebiliriz. Yani sinirlerimize hâkim olarak, kızgınlık ve öfkemizi kontrol ederek, daha mutlu olabiliriz ve onların bizi mutsuz kılmasını önleyebiliriz.