.
.

Bismillâhirrahmânirrahîm

İslam dini mescidlere çok önem vermiştir. Mescid İslam'ın kalesi, eğitim okulu... dur.

Yeryüzünde iki insan (Hz. Adem ve Hz. Havva) varken Allah Hz. Adem'e mescid adı altında bir bina yapmasını emretti. İşte yeryüzünde yapılan o ilk bina Mescidu'l Haram'dı.

Hz. Peygamber efendimiz Medine'ye hicret ederken  Hz. Ali'yi bekledi. Ama boş beklemedi.  Beklediği kısa zaman zarfında Kûba mescidini yaptı. 

Hz. Peygamber efendimiz Medine'ye girdikten sonra ilk işi Medine'de mescid yapmaktı. İşte o Mescid-i Nebi'ydi. 

Bugün kimler İslam'ın kaleleri olan mescidlerin zaafına, cemaatlerinin dağılmasına, içinde namaz kılanların bir birlerine şaşı ve nefret ile bakmasına neden olursa dini kullanarak, insanları Allah ve din adına aldatarak nefsi çıkar ve menfaatleri ön planda tutanlardır ve şeytana uyanlardır . Böyleleri insanları Allah'a, birliğe davet etme görüntüsü verirler ama aslında Allah'a davet adı altında insanları kendilerine davet ederler. 

Kuran, Mescidleri gerçek anlamda takva sahibi olanların yapacağını ve imar edeceğini haber vermiş ve şöyle buyurmuştur;

"Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe îmân eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imâr eder. İşte doğru yolu bulmaları umulanlar bunlardır."

Tevbe / 18

Yine Kuran mescidleri zalimlerin harap edeceklerini haber vermiş ve şöyle buyurmuştur;

"Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır."

Bakara / 114

Mescidin harap edilmesinin iki yönü vardır;

1-Mescid binasını yıkarak harap etmek.

2-Mescide ibadet için gidenlerden bazılarını şahsi egolar veya dünyevi menfaatler nedeni ile kullanarak mescid ehli içerisinde tefrika çıkararak, mescid ehlinin grup grup olup ibadethane olan Allah'ın evini günah haneye dönüştürmek veya tefrika ve nizalardan dolayı mescide gelen cemaatin çoğusunun nefret ettirilip, mescide gelmemesine sebep olmak. 

Bunların her ikiside mescidi harap etmek anlamındadır. İkinci anlamda harap etmede avam başı çekemez ama avam kullanılabilir. 

İkinci anlamda harap etmeyi Hz. Resulullahın şu buyruğunda idrak edebiliriz: “Ey Ali! Ümmetimin helak oluşu, iki dilli münafıkların eliyledir." 

Ancak mescid-i harap etmek isteyenlere karşı gerçek müminler sessiz kalmaz, seslerini yükseltir ve tepkilerini gösterir ve neticede mescidin harap edilmesine engel olurlarsa,  ayette buyrulduğu gibi Allah katında takva ehli olarak  kabul görürler.

Bugün bazı toplumlarda bazı insanların düşünmeden söyledikleri Allah'ın evleri olan mescitlere derinden zarar vermektedir.  Yapılan onca hadsizlikler, onca seviyesizlikler, onca terbiyesizlikler, onca hakaretler de cabası...

Eleştirmenin de bir adabı, bir ahlakı vardır. Hizmeti din için isteyen kimse dedikodu ve fitne ağızla mı din deyip namaz kılacak, bu ağızla mı "semiallahu limen hamideh" (Allah kendisini hamdeden kulunu işitti) diyecek? Aynı Allah, ağızdan çıkan onca küfrü, onca hakareti, onca dedikoduyu işitmiyor mu?

Tilki huylu insanlar her gün aynı eleştirileri, aynı küfürleri, aynı sövgüleri, aynı nefretleri dile getirerek "sadece bir kişiye" mi öfke kusuyor sizce, yoksa tüm "toplumamı"?

Tilki huylu insanlar meseleleri sulandırıyorlar, uzatıyorlar; işi gürültüye, kutuplaşmaya, güvensizliğe doğru yönlendiriyorlar.

Bugün Müslüman camialarda bu sorunlardan birçok yerde var. Bazıları kendilerine âlim değil, "memur" arıyor. "Ben patron olacağım, sen çalışan!" diyor. Sen daha işin başında "âlim" istemiyorsun ki! O halde ne diye âlimlere çatıyorsun?

"Âlim", cemaati yönlendiren imamdır; adı üzerinde imamdır, öncüdür. Konuştuğunda ilminizde ve imanınızda artış hissedersiniz, sustuğunda bunda hikmet ararsınız. İnanç değerlerine, mektebine, toplumuna hizmet eder ve topluma yön verir. Birkaç dakika yanında otursanız, onlarca hikmet öğrenirsiniz. 

Bazı insanlar ne yazık ki böyle bir âlim istemiyorlar. Vallahi istemiyorlar, billahi istemiyorlar. Namaz saatlerini geçirmeyen sıradan bir "memur" istiyorlar. Gelecek, namazını kıldıracak, çıkışta kimselerle hasbihal etmeyecek, hastalara ziyarete gitmeyecek, muhtaçlarla ilgilenmeyecek, toplumda derdi ve sorunu olanlarla ilgilenmeyecek, toplumun içinde asla mı asla oturmayacak, sadece ve sadece namazını kıldırıp çekip gidecek; arada bir cenaze çıkarsa cenazeye, nikâh olursa nikâha koşacak... Bazıları ne yazık ki böyle bir memur istemektedirler.

"Vakit namazlarında tıpış tıpış camiye gelmeli, iznimiz olmadan da bir yere gitmemeli!" tarzında düşünüyor ya bazıları... Bu, bir âlim hakkında asla söylenemez. Ancak memura söylense normal karşılanır. Ama bazıları memura kızıyor, sonra "âlimler böyle yaptı!" diyorlar.  Memurlarla âlimlerin karıştırılmaması gerekir. Bazıları âlimle sıradan insanları, sıradan memurları karıştırıyor ne yazık ki.

Âlim ne yapar, işi nedir ve neleri yapması gerekir!

Âlim; Kendini okuyan, dünyayı okumaya çalışan, düşünen, araştıran, sorgulayan, yaşamı anlamlandırmaya çalışandır.

Âlim; İslam davasına sahip çıkmaya çalışandır. Melekler ilim öğrenenlere, yaptıklarından hoşlandıkları için, kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde olanlar, hatta sudaki balıklar ilim öğrenen kimseye Allah`tan yardım ve bağış dilerler. İlim sahibinin âbid`ten üstünlüğü, ayın yıldızlardan üstünlüğü gibidir. 

Âlim; Bireyin ve toplumun şekillenmesine ve gelişmesine çalışandır.

Âlim; Allah'a hesap verme şuuru ile hizmet ve tebliğ edendir.

Âlim; Beşikten mezara kadar ilim tahsil eden hayatını ilim yoluna vakfeden araştırmacıdır.

Âlim; araştırmaları, ilmi çabaları ile kendini yenileyendir.

Âlim; “Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen, ya da ilmi seven ol. Fakat beşincisi olma helâk olursun.” hadisi gereği Allah’ın kendisine tahsis ettiği ömrü değerlendirmeye çalışandır.

Âlim; yılmadan, usanmadan, kınayanlara ve şaşı bakanlara aldırış etmeden tebliğ görevini yerine getirmeye çalışan mücahittir.

Âlim; kalbi Hak, aklı halk ile olan, niyetinde ihlâs, işinde feraset ehli olandır.

Âlim; geçmişin tecrübesini geleceğe taşıyan şimdinin vicdanıdır. Ne geçmişe takılıp kalır ne de gelecek gözünü korkutur.

Âlim; Toplumun birlik harcı, özelde hitap ettiği toplumun genelde insanlığın geleceğini belirleyen kişidir.

"Âlim; yanan çerağa benzemeli. Hizmet ateşinde yanmalı, erimeli ve etrafına ışık saçmalıdır."

Kuran ayetleri ve yüzlerce hadisi şerif alimin değerini, makamını, misyonunu ve görevini beyan etmektedir. Başkalarının âlimlere görev tayin etmelerine hiç de gerek yoktur. Toplumun alimi tanımada ilmi noksanlığı yoktur ve toplum alimi tanımada basiretsiz de değildir. 

Görevinin, misyonunun bilincinde olan hiç bir alim insanları tefrikaya sevk etmez, samimi inanan insanlara ve mümin olanlara huzur verir. Din, inanç, ahiret kaygısı güdenler iman, ihlas, birlik, dayanışma ruhu ile hareket etmezler ise tilkilere daha çok erzak çıkarmış olurlar.


Selam ve dua ile..