.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

İmam Ali İslam'ın ilk fedaisi olarak kabul edilir. O, herkesten daha çok Peygamberin (s.a.a) uğruna nefsini feda etmiştir. Buna en bariz örnek müşriklerin Peygamberi yatağında öldürmek istedikleri zamanda olmuştur.

Hz. Resulullah bunu öğrendiğinde İmam Ali'ye yatağında yatmasını emretti. İmam Ali benzeri görülmemiş bir fedakârlık göstererek hiçbir tereddüt etmemiştir.

Bu rivayet birçok tarih ve hadis kitabında nakledilmiştir.

İbn Hişam "es-Siretu’l-Nebeviyye" kitabında şöyle rivayet etmiş:

Ebu Cehil bin Hişam şöyle dedi:

"Allaha ant olsun, benim bir görüşüm var ki, bundan sonra ona galip (üstün) geleceksiniz. Dediler ki: "Senin görüşün nedir, ey Ebu Hakem?"[1]

Ebu Cehil: "Benim görüşüm budur ki, her kabileden güçlü bir genç seçilecek, daha sonra bu gençlerin eline birer keskin kılıç vereceğiz. Sonra peygamberin etrafını saracak, hep birden vurarak onu öldürecekler.

Böylece ondan kurtulmuş olacağız. Eğer böyle yapılırsa, onun kanı bütün kabileler arasında paylaşılacak. Bizden kan bedeli almaya razı olacaklar. Bizde onlara kan bedeli veririz."

Şeyh Necdi şöyle diyor:

En doğru görüşü bu kişi söylemiştir. Bu görüşten başka bir görüş makbul değildi. Onlar saldırmak için bir yerde toplandılar. Cebrail Peygamber'e (s.a.a) geldi. Bu gece yatağında yatmamasını söyledi. Gece olunca o Hazretin kapısın yanında toplandılar.

Peygamberin ne zaman yatağına yatacağını bekliyorlardı. Resulullah onların mekânlarını öğrendikten sonra İmam Ali'ye şöyle dedi:

"Benim şu yeşil Yemen Hırkasını üstüne ört ve yatağıma yat! Onlar sana hiçbir şey yapamayacaklar?"

Resulullah yatmak istediğinde her zaman yeşil Yemen Hırkasını üstüne örterdi.

İbn İshak şöyle diyor: Yezid bin Ziyad, Muhammed bin Keb Karzi'den şöyle rivayet etmiştir:

Onlar (Müşrikler) onu öldürmek için kapının yanında toplandıklarında Ebu Cehil de aralarında idi. Ebu Cehil onlara şöyle dedi: "Muhammed iddia ediyor ki, eğer sizler ona tabi olursanız Arap ve Acem’in kralı olacaksınız. Öldükten sonra dirileceksiniz. Sizin Ürdün'deki bağlar gibi cennetiniz olacak. Eğer ona tabi olmazsanız o sizi öldürecek. Öldükten sonra dirileceksiniz ve cehennem ateşinde yanacaksınız." Daha sonra ravi şöyle diyor: Resulullah dışarı çıktı. Yerden bir avuç toprak alarak başlarına serpti ve Yasin süresinden şu ayetleri okuyordu:

"Yâ Sîn. Andolsun, beyanında hikmet, hükmünde metanet olan Kur'ân'a. Şüphe yok ki sen, gönderilenlerdensin. Doğru bir yoldasın. Üstün ve rahîm tarafından indirilmiştir. Korkutman için, ataları korkutulmamış topluluğu; onlardır gafil olanlar. Andolsun ki onların çoğu hakkında şu söz gerçekleşmiştir:

Onlardır inanmayanlar. Şüphe yok ki biz, boyunlarına lâleler vurduk, elleri, âdeta çenelerine kenetlendi lâlelerle, bu yüzden onlar, başlarını dimdik tutarlar. Ve önlerine bir set çektik, arkalarına bir set ve gözlerini bağladık da bu yüzden onlar, görmezler."[2]

Bir Rüya ile Başlayan Şiir
Bir Rüya ile Başlayan Şiir
İçeriği Görüntüle

Hz. Resulullah (s.a.a) bu ayetleri okuyup bitirene kadar orda bulunanların her birinin başına toprak serpti. Daha sonra ise gitmek istediği yöne döndü. Onlarlar la birlikte olmayan bir kişi gelerek onlara: "Burada kimi bekliyorsunuz?" diye sordu.

Onlar: "Muhammed’i!" diye cevap verdiler.

Aynı adam şöyle dedi: "Allah sizi zelil etsin! Muhammed'in sizin yanınıza gelip; başına toprak serpmediği bir adam yoktur. Sonra da çıkıp gitti. Görmüyor musunuz ne haldesiniz!."

Onlardan her biri başına elini çektiğinde başlarında toprak olduğunu gördüler. Daha sonra evin içine girip Peygamberin (s.a.a.) hırkasına bürünüp uzanmış halde İmam Ali'yi gördüler ve şöyle dediler: "Allah’a andolsun ki, bu Muhammed'dir! Hırkasına bürünüp yatıyor."

Sabaha kadar beklediler. İmam Ali yataktan çıktığında ise şöyle dediler: "Allah’a andolsun ki, o adam bize doğru söylemiş!"

İbn İshak diyor ki: O gün hakkında Allah Teâla şu ayetleri, nazil etmiştir: "Hani bir zaman, kâfir olanlar, seni bağlayıp hapsetmek yahut öldürmek yahut da yurdundan çıkarmak için düzenlere başvurmuşlardı. Onlar, bu düzeni kurarken Allah da cezalarını hazırlamadaydı ve Allah hilekârları cezalandıranların en hayırlısıdır."[3],

"De ki: Gözetin bakalım, gerçekten ben de sizinle beraber gözetmedeyim. Yoksa bu sözleri akılları mı emrediyor onlara, yoksa azgın bir topluluk mu onlar?"[4]

Bundan sonra Allah Teâla Peygamberine hicret etmesi için izin verdi.[5]

İmam Ali'nin Resulullah'ın (s.a.a) ve İslam dininin uğrunda yaptığı fedakârlıkları oldukça fazladır. Şüphe edilemez hakikat odur ki, İmam Ali (a.s) İslamin ilk fedaisidir.

* * *

Allah Yolunda İlk Mücahit

Resulullah'ın (s.a.a) sahabeleri arasında en bariz mücahitler İmam Ali, Allah'ın aslanı Hamza bin Abdulmuttalib, Zübeyr bin Avvam ve başkaları olmuşturlar. Lakin Allah yolunda ilk mücahit kişi ve bütün mücahitler arasında en önde gelen İmam Ali olmuştur. O, Peygamberden gam ve kederi kaldırmış, o hazretin katıldığı bütün savaşlara katılmış ve savaşın en şiddetli anlarında peygamberin uğrunda en güzel fedakârlıklarda bulunmuştur. O hazret hiçbir savaşta geri çekilmemiştir. Düşmana ikincisine ihtiyaç olmayan bir darbe vurmuştur. Hadislerde "Düşmana sadece tek bir darbe vururdu" diye rivayet edilmiştir.[6]

Şecaatine (kahramanlığı, yiğitliği) gelince, o hazret kendisinden önce gelenlerin şecaatini unutturmuş, sonra geleceklerin adını ise şecaatten silmiştir. Onun savaş meydanlarındaki şecaatleri o kadar meşhurdur ki; kıyamete kadar örnek olacaktır. O, katıldığı her savaşta düşmanı yenmiş ve hiçbir zaman düşmandan kaçmamış, arkasını dönmemiştir.

İmam Ali'nin Bedir savaşında (İslam'ın ilk savaşında) savaş meydanına çıkan ilk şahıs olması hakkında tarihçiler arasında hiçbir ihtilaf yoktur. O, Bedir savaşında Velid bin Utbe'yi öldürmüştür. Bedir savaşında öldürülen müşriklerin yarısını İmam Ali öldürmüştü.

İbn Ebi'l Hadid Mutezili şöyle diyor:

Onun Allah yolundaki cihadına gelince, düşmanı da, dostu da, itiraf etmiştir ki; o, mücahitlerin efendisidir. İnsanlar içinde onun gibi cihat eden biri var mı?! Malumdur ki, Resulullah’ın (s.a.a) müşriklere karşı katıldığı en büyük savaş Bedir savaşı olmuştur. O savaşta müşriklerden yetmiş kişi öldürülmüştür. Tek başına İmam Ali (a.s) onların yarısını öldürmüştür. Diğer yarısını ise melekler ve Müslümanlar öldürmüştü.

Muhammed bin Ömer el-Vakidi'nin "el-Meğazi", Yahya bin Cabir Belazuri'nin "Tarihu’l Eşraf" eserlerine ve başka kitaplara müracaat ettiğimizde, bu konunun doğruluğunu tasdikleye ceksiniz. Uhud, Hendek ve başka savaşlarda öldürdüklerini bir yana bırak! (sadece Bedir savaşında öldürdükleri yeterlidir.) Bu konuda çok söze gerek yoktur. Çünkü bu mesele Mekke, Mısır ve başka illerin tanınması gibi inkâr edilemeyecek meselelerdendir.[7]

- - - - - - - - - - - - - -


[1] Ebu Cehlin künyesi Ebu Hakem idi. Hz. Resulullah (s.a.a) cahillik ve taassubundan dolayı onu Ebu Cehil olarak adlandırmıştır.
[2] Yasin, 1-9
[3] Enfal, 30
[4] Tur, 30-31
[5] İbn Hişam, es-Sırat_ul Nebi, c.2, s.108-110; Taberi, Tarih-ul Taberi, c.2, s.99; İbn Kesir, el-Bidaye ven-Nihaye, c.3, s.216; İbn Seyyidinnas, Uyunul Eser, c.1, s.234; Salihi Şami, Sebilul huda ver-Reşad, c.3, s.232.
[6] Allame Meclisi, Bihar'ul Envar, c.41, s.143
[7] İbn Ebdul hadid, Şerhu Nehcül Belaga, c.1, s.41