Unutmayın Müslümanlar bir beden gibidirler. Eğer bedenin bir uzvu zarar görürse diğer uzuvlar da bu zarardan etkilenirler. Dolayısıyla şimdi söyleyin bakalım; Amerika’nın tarafında mısınız yoksa İran’ın mı? Başka bir ifadeyle Amerikancı mısınız yoksa İrancı mı?

 

2001 yılında bizzat Amerika derin devleti tarafından planlanan ve bizzat Amerika’nın kurduğu el-Kaide terör örgütü vasıtasıyla gerçekleştirilen bir saldırıda New York’taki ikiz kuleler inanılmaz bir şekilde uçaklarla vuruldu. Yahudiler hariç, o binalarda çalışan birlerce insan öldü ve binlercesi de yaralandı.

O dönemin Amerika başkanı George W. Bush hemen yargısını vererek, bu saldırının Müslümanlar tarafından gerçekleştirildiğini, Hristiyanların haçlı seferlerinde olduğu gibi tekrar bir araya gelmelerini, onlardan intikam almalarını, terörü yeryüzünden temizlemeleri gerektiğini söyledi.

Evet İslam ülkeleri ve Müslümanlar düşman olarak belirlenmişti. Yok edilmeleri gerekiyordu. George W. Bush daha sonra yaptığı bir açıklamada hedefinin Müslümanların hepsi değil teröristler olduğunu söyledi, ama bu açıklama daha çok kamuoyunu yumuşatmaya yönelikti.

Şimdi söyleyin bakalım; asırlardır Müslümanlara saldıran ve hedeflerinden hiçbir zaman vazgeçmeyen haçlıları tekrar bir araya getiren ve haçlı seferlerini yeniden başlatan Amerika’nın tarafında mısınız yoksa Müslümanların tarafında mı? Başka bir ifadeyle Amerikancı mısınız yoksa Müslümancı mı?

Hemen ardından Amerika ve haçlılar birliklerini gönderip Afganistan’ı işgal ettiler. Birkaç yıl içinde, bizzat Amerika tarafından kurulan el-Kaide’nin lideri Usame bin Ladin ve adamları öldürüldüler. Ancak işgal bitmedi ve yaklaşık 20 yıl sürdü. Amerikalılar Afganistan’ın yer altı ve yer üstü kaynaklarını 20 yıl boyunca sömürdüler ve hala sömürmeye devam etmektedirler. Kocaman bir ülkeyi harabeye çevirdiler ve dünyanın en büyük uyuşturucu üreticisi bir ülke haline getirdiler. Çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç, Şiî Sünnî milyonlarca sivil halk yaralandı ve öldürüldü. Milyonlarca insan da doğduğu ve büyüdüğü vatanını terk etmek zorunda kaldı. Son olarak da yine bizzat Amerika tarafından kurulan ve desteklenen Taliban’a bütün Afganistan’ı teslim ettiler. Şimdi söyleyin bakalım; Amerikancı mısınız yoksa Afganistancı mı?

Sonra Amerika ve haçlılar demokrasi götürmek amacıyla Irak’ı işgal ettiler. 2003 yılında başlayan işgal resmen 2011 yılına kadar sürdü, ondan sonra da işgal üstü kapalı bir şekilde günümüze kadar devam etti. Yıllarca kendilerine hizmet eden diktatör Saddam Hüseyin’i yakaladılar ve idam ettiler. Ancak olanlar Irak’a ve Irak’ın mazlum halkına oldu. Irak’ı viraneye çevirdiler. Her tarafı yaktılar yıktılar. Yıllarca petrolünü ve diğer zenginliklerini sömürdüler ve hala da sömürmeye devam etmektedirler.

2007 yılında yapılan araştırmalara göre Irak’ta tahmini olarak 1.000.000 Şiî Sünni, sağcı solcu, kadın erkek sivil yurttaş ölmüştür. Irak nüfusunun %16’sına denk gelen 4.700.000 Iraklı yer değiştirdi, bunların iki milyonu komşu ülkelere sığındı. Yüzbinlerce kadına kıza tecavüz edildi. Milyonlarca çocuk yetim kaldı. Milyonlarca insan evinden oldu. 2007 yılından günümüze kadar, en az bir bu kadar daha olmuştur kesinlikle. Şimdi söyleyin bakalım; Amerikancı mısınız yoksa Irakçı mı?

Amerika, haçlılar, Siyonistler doymuyorlar ve durmuyorlardı. Ardından Arap Baharı diye bir olay başlattılar ve İslam dünyasını fitneye, kaosa, teröre, iç savaşlara yönlendirdiler. Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen’de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta küçük çapta olmak üzere tüm Arap dünyasında mitingler, protestolar, halk ayaklanmaları ve silahlı çatışmalar oldu.

Hepsini tek tek incelemeyeceğiz ancak birkaç tanesini örnek olarak sunacağız. Örneğin Libya. 2011 yılında İngiltere, ABD, haçlılar ve Türkiye; Ulusal Güvenlik Konseyi (UGK) adı altında örgütlenmiş olan Libyalı isyancılara para yardımı yaptıklarını; Fransa ise silah yardımı yaptığını açıkladı. İsyancılar Trablus’u ele geçirdi. BM’nin dondurduğu Libya’ya ait mal varlıkları Ulusal UGK’ye verilmeye başlandı. O günlerde başlayan iç savaşlar günümüze kadar devam etti. Ülke birkaç parçaya bölündü. Yüzbinlerce Libya’lı yaralandı, öldürüldü, ülkesini terk etti. Yer altı ve yer üstü kaynakları Amerika, Avrupa ve yandaşları tarafından talan edildi. Şimdi söyleyin bakalım; Amerikancı mısınız yoksa Libyacı mı?

Amerika, Siyonist İsrail ve destekçileri yine doymuyorlar ve durmuyorlardı. Her şeyi Siyonist İsrail’in rahat etmesi ve büyük İsrail’i kurması için devam etmeleri gerekiyordu. Bu yüzden Siyonist İsrail için en büyük tehditlerden birisi olan Suriye’yi de karıştırmaları gerekiyordu. “Suriye’de diktatör bir rejim var biz demokrasi götüreceğiz” diyerek dünyanın çeşitli ülkelerinde yetiştirdikleri cihatçı teröristleri, sapıkları, kafatası avcılarını toplayıp Daiş, el-Nusra, el-Kaide ve diğer isimler altında Türkiye hükümetinin de yardımıyla Suriye’ye sürdüler. Çok çirkin, iğrenç, acımasız, korkunç bir savaş başlattılar.

Milyonlarca Suriyeli yaralandı, öldürüldü, ülkesini terk etti. Kocaman bir ülke harabeye çevrildi. Savaş on bir yıldır devam etmektedir. Amerika Suriye’nin kuzeyine yani Türkiye’nin güneyine yerleşti. O bölgede PYD, PKK ve diğer isimlerle terör örgütlerini eğitmekte, donatmakta ve başka bir savaşa hazırlamaktadır. Cihatçı terör örgütleri İdlib’e yerleştiler. Suriye’yi birçok parçaya böldüler. Ancak Siyonist İsrail hemen hemen her gün Suriye’nin merkezini vurmaktadır. Şimdi söyleyin bakalım; Amerikancı mısınız yoksa Suriyeci mi?

Amerika, haçlılar, Siyonistler ve uşakları yine doymuyorlar ve durmuyorlardı. Diğer Müslüman ülkelere yaptıkları şeylerin aynısını hatta daha fazlasını yapmak için 2016 yılında Türkiye’yi hedef aldılar. Yarım asırdır eğittikleri, yönettikleri, besledikleri terör örgütü FETÖ vasıtasıyla ülkenin yönetimini ele geçirmek için darbe yapmaya kalkıştılar. Sağcı solcu, Şiî Sünni, Türk Kürt, laik anti laik, kadın erkek, genç yaşlı Türkiye halkı bir araya geldi. Darbecilere ve onları destekleyenlere karşı harekete geçti ve darbe girişimini püskürttü. Türkiye halkının hepsi hükümeti ve rejimi desteklemiyordu, ancak bir hükümet ve rejim bu şekilde yönetimden uzaklaştırılamazdı. Seçimler vardı, halkın çoğunluğu kimi seçerse ülkeyi o yönetmesi gerekirdi.

Dolayısıyla Amerika’nın, haçlıların, Siyonistlerin ve yandaşlarının darbe yaparak ülke yönetimini ele geçirmeleri asla kabul edilemezdi. Eğer Türkiye halkı o gün sokaklara çıkıp darbecilerin ve destekleyenlerin karşısında durmasaydı, bugün Türkiye’nin de Afganistan’dan, Irak’tan ve Suriye’den hiçbir farkı kalmayacaktı. Şimdi söyleyin bakalım; Amerikancı mısınız yoksa Türkiyeci mi?

Amerika, Siyonist İsrail ve haçlılar aynı şeyleri İran’da da yapmak istiyorlar. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ancak Şiî Sünni, laik anti laik, Türk Kürt, Fars Arap ve diğer kesimlerden oluşan İran halkının referandumda vermiş olduğu % 98 destekle 1979 yılında bir devrim gerçekleşmiş, Amerikan yanlısı şah rejimi yıkılmış ve yerine İslam Cumhuriyeti kurulmuştur.

İslam Cumhuriyetinin lideri İmam Humeyni hemen İsrail konsolosluğunu kapatıp yerini Filistin konsolosluğuna çevirmiştir. Ardından fitne, kaos, kargaşa, terör ve iç savaş yönetim merkezi haline gelen Amerikan konsolosluğunun kapatılmasının emrini vermiştir. O günlerden bu günlere kadar İran’da ne Amerika ne de İsrail konsolosluğu vardır. Böylece İran İslam Cumhuriyeti bağımsız ve özgür bir ülke olduğunu kanıtlamıştır. Amerikan’ın, Siyonist İsrail’in ve yandaşlarının hem kendileri hem de diğer orta doğu halkları için büyük bir tehlike olduklarını açıkça ortaya koymuşlardır ve koymaya da devam etmektedirler.

Bu nedenle Amerika, Siyonist İsrail ve yandaşları 1979 yılından bugüne kadar sürekli bu ülkenin sistemini ve rejimini savaşla, yalanla, iftirayla, darbeyle, kaosla, terörle, ekonomiyle, ambargoyla ve daha başka yöntemlerle yıkmaya çalışmışlardır. Özellikle Saddam Hüseyin’i kullanarak çıkardıkları savaşta her iki taraftan da milyonlarca insan yaralandı ve öldü. Amerika durmuyor ve doymuyor.

En son Mehsa Emini adlı bir kızın adli tıp kurumunun açıklamasına göre beyin kanaması geçirerek vefat etmesiyle yeniden yalanla, iftirayla, kaosla ve diğer yöntemlerle İran’ın içini karıştırma çabasına girişmişlerdir. Ancak olaya geniş ve yukarıdan bakmak gerekmektedir. Amerika’nın istediği pencerelerden bakmamak lazım. Çünkü İran’ı da Irak’a, Afganistan’a, Suriye’ye, Filistin’e, Yemen’e ve diğer İslam ülkelerine çevirmek istemektedirler. Amerika için din, mezhep, Şiî, Sünnî, ırk, Türk, Kürt, Fars, Arap, sağcı, solcu, baş örtülü, başı açık, laik, anti laik, çok dindar veya az dindar önemli değildir. Sadece sömürmek, işgal etmek, hatta imha etmek istemektedir.

Diğer taraftan eğer İran düşerse geriye tek bir ülke kalacaktır. O da Türkiye. Türkiye ile İran komşudur. Hatta Türkiye ile İran iki kardeş ülkedir. Birine gelen zarar kesinlikle diğerini de etkileyecektir. Birinin düşmesi diğerinin ayakta kalmasını çok zorlaştıracaktır. Unutmayın Müslümanlar bir beden gibidirler. Eğer bedenin bir uzvu zarar görürse diğer uzuvlar da bu zarardan etkilenirler.

Dolayısıyla şimdi söyleyin bakalım; Amerika’nın tarafında mısınız yoksa İran’ın mı? Başka bir ifadeyle Amerikancı mısınız yoksa İrancı mı?

Dr. Mahmut Acar