Ehlibeyt Ekolü’nün temel inanç ilkelerinden birisi adalettir. Ehlibeyt ekolünde, Alevilikte adalet olgusu o kadar önemlidir ki beş temel inanç ilkeleri içersinde yer alır. Allah’a iman, Peygambere iman, 12 İmamlara iman ve ahrete iman temel inanç ilkeleri yanında bir de beşinci olarak Adalet vardır.

Alevilik inanç sistemi, insanları adalet olgusu üzerine yetiştirir. Adil olan birisi Allah’a da Peygamber’e de Ahirete de hakkıyla iman eder. Adaletli olmayan birisinin Allah’a olan imanı da sorunlu ve sıkıntılıdır. Adil olmayan birisinin ahiret inancını hakkıyla kavraması mümkün değildir. Çünkü ahiret inancının, cennet ve cehennem inancının temelinde adalet vardır. İnsan yaptığı iyiliklerin veya kötülüklerin tam karşılığını bu dünyada alamaz. Ama İlahi adalet gereği bunların tam karşılığını alması gerekir. Bu dünyada bunun mümkün olmamasından dolayı başka bir âlemde gerçekleşmesi gerekir.

Kısacası istediği kadar zahiri olarak dindar gözükse de adaleti olmayan birisinin ne dini vardır ve ne de imanı vardır. Bu yüzden Ehlibeyt ekolünde bu kadar önemlidir adalet.

Adalet olgusu ile iman arasında bir bağ vardır ve insanın imanı arttıkça adalet olgusu da artar; adalet olgusu arttıkça imanı da artar. Bizim vazifemiz bu adalet olgusunu içimizde güçlendirmektir. Ama bazen bunun tam tersi olmaktadır. Adalet olgusu insanlarda zayıflamaktadır. Peki, bunun nedenleri nedir? Neden içimizdeki adalet olgusu zayıflamaktadır?

Çocuklardaki adalet olgusu daha güçlüdür; ama büyüdükçe nefsinin istekleri doğrultusunda bazı istek ve arzuları onu adaletsizliğe sürükler. İnsanın toplumsal hayattaki bazı çıkarları, onu adaletsizliğe sürükler. Çünkü adaletli olsa o nefsi isteklerine ulaşamayacaktır.

Buna bazı örnekler verebiliriz:

1- Adaletli olsa her hangi bir kurumda istediği makama ulaşamayacak veya oradaki varlığını koruyamayacaktır. Örneğin kurumun müdürü ile bir işçi arasında geçen sorunda işçi haklı olmasına rağmen müdürün haklı olduğunu söyler ve bu şekilde orada tutunmaya ve yükselmeye çalışır.

2- Adaletli olsa istediği maddi çıkarı elde edemeyecektir. Örneğin maddi durumu iyi olan, etrafındakilere yardım eden birisi ile durumu normal veya fakir birisi arasındaki sorunda kimin haklı olduğunu gözetmez. Eğer burada adaleti gözetirse o zengin kimseden ona gelen yardımın kesilmesinden korkar.

3- Adaletli olsa toplumsal hayatta yalnız kalacaktır, çevresini ve arkadaşlarını kaybedecektir. Bazen de insanın maddi bir çıkarı olmayabilir. Ama arkadaş çevresini kaybetmekten korkar ve arkadaşları haksız dahi olsa onları haklı görür veya gösterir.

4- Adaletli olsa hedefsiz kalacağından korkar. Her insan, özellikle gençlik zamanlarında bir düşünce ve bir ekolün peşine takılmıştır ve bu şekilde kendisine bir hedef oluşturmuştur. Hedef sahibi olmak insanı güçlü kılar. Daha sonra insan, uzvu olduğu bu düşünce ekollerinde haksızlıklar ve adaletsizlikler görse de susar ve onları yorumlamaya çalışarak görmezden gelir. Eğer o adaletsizlikleri görse, hedefsiz kalacağını bilir ve iç dünyasında kendi kendini kandırır.

5- Adaletli olsa sevdiği kimseyi zarara düşürmekten korkar. O yüzden sevdiği kimse ne kadar adaletsizlik yapsa da onu bir şekilde olumlu yönde yorumlar. Bunu şu örnek çok güzel ifade etmektedir: Bir annenin bir kızı ve bir de gelini varmış. Gelini evde bir tabak veya bir bardak kırdığında, vay seni sakar gelin, diye kızarmış; ama kızı kırdığında ise vardır bunda da bir hayır, dermiş. Bu şekilde sevdiği kızını korumaya çalışır.

Kısacası insanlardaki adalet olgusunu yok eden şey, korkuları, nefsi istekleri ve çıkarlarıdır. İnsanın adaletli olabilmesi ve onu kendi içinde güçlendirebilmesi için nefsine, korkularına, isteklerine ve çıkarlarına karşı ciddi mücadele etmesi gerekir.

 “Rabbinin kelimesi, doğruluk ve adalet bakımından tamdır.”[1]

“Andolsun, biz elçilerimizi, peygamberlerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler, diye.”[2]

Adalet, imanın terazisidir. Adaleti olmayanın imanı da yoktur…

Alevi Din Âlimi

Ali Akın CABA