.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Ayetullah el-Uzmâ Duzduzânî Tebrizî
İmamet
Hekim ve hikmet sahibi olan Allah, peygamberleri göndermeyi kendine farz kılmıştır. İnsanları zulümden ve cahillikten kurtarıp, onları doğru yola hidayet etsinler diye onları göndermiştir. Aynı hikmeti gereği peygamberden sonra bazı şahısları, kanunların ve şeriatın korunması ve uygulanması için onların yerine vasi olarak seçmiştir.
Şia inancında imamet dinin sütun ve temellerinden biridir. Allah ve resulü onu görmezlikten gelmez. İmametin bazı şartları vardır:
- İmamet ilahi bir makamdır ve Allah dilediğine verir.
- Peygamberi Allah’ın seçtiği gibi imamı da Allah seçer ve bunu kendisinden önceki peygamber veya imamlara bildirir. İnsanların seçimiyle veya akıllı insanların kararıyla asla imam seçilemez ve imamet makamına eremez.
- İmam, masum olmalı yani küçük veya büyük günahlardan hiçbirine bulaşmamalıdır.
- İmamın, peygamberlik dışında peygamberin bütün özelliklerine ve faziletlerine sahip olması gerekir. Peygambere indirilenin tamamını bilmek, onu korumak, hükümleri korumak ve uygulamak onun görevleridir. Her yönüyle insanları doğru yola hidayet etmek ve insanların dini ve dünyevi hatalarını düzeltmek de onların görevlerindendir.
* * *
Birçok hadislerde (hem Şia hem Sünnî kaynaklarda gelmiştir) Hazreti Resulü Ekrem kendisinden sonraki imamları tanıtmış ve hepsinin Kureyş kabilesinden olduğunu ve yine hepsinin Ehl-i Beyt’ten olduğunu bildirmiştir. Hazreti Mehdi onların, geleceğini vaat ettikleri sonuncu imamdır.
On iki imam inancına göre Allah, peygambere açıkça kendinden sonra Ali’yi kendi yerine bıraktığını insanlara bildirmesini emretmiştir.
“Ey Resul! Rabbinin sana bildirdiğini (Ali’nin vasi oluşu) insanlara bildir eğer bunu yapmazsan risalet vazifeni yerine getirmemiş olursun ve Allah seni insanlardan koruyacaktır.”[1]
Hazret-i Resulü Ekrem, Allah bu emri bildirdikten hemen sonra Veda Haccı’ndan geri dönerken Gadir-i Hum olarak bilinen mekânda Hazret-i Ali’nin imametini ve vilayetini insanlara bildirmiştir.
Şia ve Sünnî ulemasının naklettiklerine göre imamların sayısı onikidir. Sırasıyla şöyledir:
1- Ali İbn Ebu Talib (as)
İsim: Ali, lakap: Emir el-Müminin, künye: Ebu’l Hasan, baba adı: Ebu Talib, anne: Fatime Bint Esed, kutlu doğumu: 13 Recep 30 Amu’l Fil mübarek Ramazan ayı, 40 hicrî kamerî.
2- Hasan ibn Ali ibn Ebi Talib (as)
İsim: Hasan, lakap: Mücteba, künye: Ebu Muhammed evvel, babası: Emire’l Müminin Ali, annesi: Hazreti Fatime Zehra, doğumu: 15 Ramazan hicretin 3 ü, şehadeti: meşhur görüşe göre 28 Sefer 50 hicrî kamerî.
3- Hüseyin ibn Ali ibn Ebi Talib (as)
İsim: Hüseyin, lakap: Seyyid-i Şüheda, künye: Ebu Abdullah, baba adı: Emire’l Müminin Ali, annesi: hazreti Fatime Zehra, viladet: 3 Şaban 4 hicrî, mazlumca şehit oluşu: 10 Muharrem 61 hicrî kamerî.
4- Ali ibn Hüseyin Zeynulabidin (as)
İsim: Ali, Lakap: Zeynel Abidin, künye: Ebu Muhammed, baba adı: Ebu Abdullah el-Huseyin, Anne adı: Şehri Banu, viladet: 5 Şaban 38 hicrî, vefat: 25 Muharremu’l Haram 95 hicrî kamerî.
5- Muhammed ibn Ali el-Bâkır (as)
İsim: Muhammed, lakap: Bakır, künye: Ebu Cafer, baba adı: Ali bin Hüseyin, Anne adı: Fatime imam Hasan’ın kızı, doğum: 1 Recep 57 hicrî kamerî, şehadet: 8 zilhecce 114 hicrî kamerî.
6- Cafer ibn Muhammed (as)
İsim: Cafer, lakap: Sadık, künye: Ebu Abdullah, baba adı: Muhammed Bakır, Anne adı: Ummu Ferve, doğum tarihi: 17 Rebiul Evvel 83 hicrî kamerî, vefatı:
7- Musâ ibn Cafer el-Kâzım (as)
İsim: Musa, lakap: Kazım, künye: birinci Ebul Hasan, baba adı: Cafer Sadık, Anne adı: Hamide, doğum tarihi: 7 sSefer 128 hicrî kamerî, şehadet: 25 Recep 183 hicrî kamerî.
8- Ali ibn Musa er-Rızâ (as)
İsim: Ali, lakap: Rıza, künye: ikinci Ebul Hasan, baba adı: Musa bin Cafer, Anne adı: Necme (Ummu’l Benin) doğum tarihi: 11 Zikade 148 hicrî kamerî, şehadet: meşhur görüşe göre: Sefer ayının son günü 103 hicrî kamerî.
9- Muhammed ibn Ali el-Cevâd (as)
İsim: Muhammed, lakap: Cevad, künye: ikinci Ebu Cafer, baba adı: Ali bin Musa Er Rıza, anne adı: Hızran veya Sekine, doğum tarihi: 10 Recep 195 hicrî kamerî, şehadet: Zilkade ayının sonu 220 hicrî kamerî.
10- Ali ibn Muhammed el-Hâdî (as)
İsim: Ali, lakap: Hadi, künye: üçüncü Ebul Hasan, baba adı: Muhammed bin Ali Cevad, Anne adı: Semane ve meşhur olarak Seyde, doğum tarihi: 15 Zilhacce 212 hicrî kamerî, şehadet: 3 Recep 254 hicrî kamerî.
11- Hasan ibn Ali el-Askerî (as)
İsim: Hasan, lakap: Askeri, künye: Ebu Muhammed, baba adı: Ali bin Muhammed, anne adı: Hedise, doğum tarihi: 8 Rebiussani 232 hicrî kamerî, vefat: 8 Rebiulevvel 260 hicrî kamerî.
12- Mehdi ibn el-Hasan (as)
İsim: Muhammed, lakap: Mehdi ve Kaim, künye: Ebul Kasım, baba adı: Hasan, Anne adı: Nergis, doğum tarihi: 15 Şaban 255 hicrî kamerî.
Onun adı Efendimiz Muhammed Mustafa’nın adı ve lakabı ise yine Peygamberimizin lakabı yani Ebûl-Kâsım’dır. Masum İmamlar (as), onun gerçek adının anılmasını yasaklamışlardır. İmamın lakapları arasında Hûccet, Kâim, Halef-i Sâlih, Sahibe’z-Zaman ve Bagiyatullah yer alıyor. En meşhur lakabı ise Mehdi’dir.
İmam Mehdi (af) babasının vefatında beş yaşındaydı. Yüce Allah ona ilim ve hikmeti verdi. Daha küçükken onu âlemlere bir işaret ve bir ayet yaptı ve imamet makamına ulaştırdı. Cenâb-ı Hak, İmam Mehdi’yi (af) hikmeti ile gizleyecek ve dünyada belli şartlar oluştuğunda Allah’ın hükümlerini her yerde uygulamak üzere zuhur edip ortaya çıkacaktır. İslam Peygamberinin (Allah’ın selamı ve bereketi onun üzerine olsun) birçok rivayette imamın ahir zamanda çıkacağını garanti ettiği rivayet edilmektedir. Bu rivayetlerin hiçbirinde onun ahir zamanda doğacağı söylenmemektedir. Ehl-i Sünnet âlimleri de İmam’ın (af) zuhurunu kabul ederler, ancak şu farkla ki onun henüz doğmadığını iddia ederler. Bu, Şi’îlerin İmam’ın (af) uzun bir aradan sonra ortaya çıkacağına dair inancıyla tamamen uyuşmaktadır.
* * *
Gaybet Dönemi Aşamaları
İmam Zaman’nın (af) gaybete çekilişinin iki aşaması vardır:
Birinci aşama: Gaybet-i Sugrâ (küçük gizlilik) denir. Bu dönem Hicretin 329. yılına kadar devam eder. Bu zamana kadar İmam’ın Müslümanlar arasında özel temsilcileri vardı ve bunlar dört kişiydi. Bağdat’ta Müslümanlar arasında yaşamışlar, oraya defnedilmişler ve mezarları da oradadır halk tarafından meşhurdur. Bunlar sırası ile:
Birincisi: Osman ibn Said. İmam Zaman (af) ve İmam Hasan el-Askerî’nin (as) özel ve en güvendiği vekillerinden biriydi. Hicri 280 yılında vefat etmiştir.
İkincisi: Muhammed ibn Osman ibn Said. Hicrî Kâmerî 304 veya 305’te vefat etti.
Üçüncüsü: Hasan ibn Ruh Nubahtî. Hicri 326 yılında vefat etti.
Dördüncüsü: Ali ibn Muhammed Semûrî. Hicrî Kâmerî 329’da vefat etti.
Semûrî’nin vefatıyla beraber İmam Mehdi’nin (af) Müslümanlar içindeki özel elçileri de bitmiş olmaktadır. Bununla birlikte “Gaybet-i Sugrâ” dönemi bitmiş ve artık “Gaybet-i Kübrâ” dönemi başlamıştır. Bu durum, Cenâb-ı Hakk’ın İmam’ın (af) zuhur etmesini tavsiye edinceye ve onaylayıncaya kadar devam edecektir. Dolayısıyla bu dönemde kim İmam’ın temsilcisi ve elçisi olduğunu iddia ederse yalancı sayılacaktır.
Hasan ibn Ahmed Mûketteb’den şöyle rivayet edilmiştir: “Bağdat’taydım. O yıl İmam’ın (af) son elçisi Semûrî (ra) vefat etti. Sefirin vefatından birkaç gün önce oraya gittim. Bir gün Müslümanları başına topladı ve İmam Zaman’ın Müslümanlara hitaben yazdığı bir mektubu okudu:
“Bismillâhirrahmânirrahîm! Ey Muhammed ibn Semûrî! Allah sana Müslümanlar arasında özel bir mükâfat versin! Altı gün içinde bu dünyadan göçeceksin. Eksik kalan işlerini tamamla! Vefatından sonra hiç kimseyi benimle Müslümanlar arasında özel bir elçi olarak atama. Böylece Gaybet-i Kübrânın (büyük gizlilik) vakti gelmiş oldu. Allah izin vermedikçe zuhur hakkında hiçbir bilgi yoktur. Bu zuhur, uzun bir süre sonra, kalplerin nefretle, yeryüzünün zulümle dolduğu bir dönemde gerçekleşecektir. Şi’îlerimden bir grup beni gördüğünü iddia ediyor; Onlar yalancıdırlar. Büyük ve Yüce Allah’ın güç ve kudretinden başka güç ve kudret yoktur!’
Orada olan herkes mektupta yazılanları iyice belledi. Sonra onun (Semûrî’nin) yanından ayrıldık. Altıncı gün olduğunda tekrar yanına gittik; can vermek üzereydi. ‘Senden sonra İmam (af) ile artık kim konuşacak?’ diye soruldu. Şöyle cevap verdi: ‘Bu, artık Allah’a ait bir meseledir. İmamla irtibat kesildi. Allah’ın kendisi hüküm verendir.’ Bu ondan duyulan son sözdü. Allah ondan razı olsun!”[2]
İmam Zaman’ın (af) uzun süreli yokluğunda, şeriat konularında büyük ve bilgili âlim olarak kabul edilen salih müçtehitlere yönelmek Müslümanların görevidir. Bu emri İmam Zaman (af) bizzat emretmiştir. Bir hadiste İmam şöyle buyurmaktadır:
“Benden sonra Müslümanlar, şeriat meselelerinde bizlerden doğru hadis rivayet edenlere (salih âlimlere) yönelsinler. Onlar benim size olan hüccetim ve ben de Allah tarafından hepinize hüccetim.”[3]
- - - - - - - - - -
[1] Maide-67
[2] Bihârû’l-Envâr, c.51, s.367
[3] Vesâilûş-Şia, c.18, s.101