.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

İslam’da ilahi takdire itikat ve ona teslim olmak heyecan eksenliliğe karşı koymanın en önemli stratejilerinden sayılmaktadır.[1] Birey, pratikte sabırlı olması gerektiğine ilaveten inanç ve düşüncesinde de Allah’ın isteğine teslim olmalı, hatta ilahi irade karşısında en küçük bir şikayette bile bulunmamalıdır. Rivayetlerde ilahi takdire teslim olmak, Masumların (a.s) hayatın sorunları ve güçlükleriyle başederkenki davranış tarzlarından biri kabul edilmiştir.[2] Çünkü bu inançla insanların kaderi başka durumlara da bağlı olmaktadır.

Şia imamlarının (a.s) dualarında, bireyin tüm ilahi takdirlere razı olduğunu gösteren böyle bir bilişsel halin istendiği görülmektedir. Bu dualardan birinde şöyle denmektedir:

“Allah’ım! Senden, benim için takdir ettiğin dışında bir şeyin bana ulaşmayacağını bileceğim sâdık bir yakin talep ediyorum.”[3]

İlahi peygamberler pek çok zorluğa maruz kalmışlar ve ilahi takdire teslim olduktan sonra nübüvvet veya imamet makamını ya da diğer makamları almaya liyakat kazanmışlardır. Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’in (a.s) uğradığı belalar ve imtihandan bahsedilmiştir. En ünlü sınavı, oğlu İsmail’i kesmesiydi. Bunun Allah’ın emri olduğunu gördüğünde hemen kabul etti. Yine ilahi takdire teslim olmanın tam manasıyla gözlemlendiği sahnelerden biri de Kerbela hadisesidir.

İmam Hüseyin (a.s) ve ailesinin başına gelen ağır ve çetin olaylar takati aşan ve tahammülü imkânsız şeylerdi. Fakat Peygamber’in Ehl-i Beyt’i (a.s) ilahi takdire teslim olarak bütün güçlüklere tahammül gösterebildi.

[1]     Tevbe 51, Hadid 22.

[2]     Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 81, s. 208.

[3]     “یقینا صادقا حتی یذهب الشک عنی حتی اعلم انه لن بصینی الا ما کتب لی” (Tusi, Tehzib, c. 3, s. 90).