.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
“Burhan” (Arapça) “berehe” kökünden olup beyaz olmak anlamındadır.[1] Aydınlatan ve yakîn sağlayan her sağlam ve güçlü delile burhan denir. Bu nedenle Kur’an, muhtelif yerlerde mucize[2] ve kesin delili[3] burhan olarak nitelemiştir. Hz. Yusuf’un (a.s) Rabbinden gördüğü burhanın ne olduğu her ne kadar Yüce Allah’ın sözünde açık olmasa da her halükârda yakîn oluşturan sebeplerden sayılmaktadır ve müfessirler onun hakikati ve niteliği hakkında bir takım ihtimaller belirtmişlerdir:
1. Belirtilen burhan bilinen ilimler, yani fiillerin güzellik ve çirkinliği ve de onların arkasındaki maslahat ve bozgunculukları bilmek türünden değildir. Bilakis Allah’ın salih kullarına gösterdiği ve görmeyle insan nefsinin artık hiçbir şekilde günah işlemeye temayül etmeyecek şekilde itaatkâr ve teslim olduğu bir çeşit keşif, yakîn ve gözlem ilmidir.[4]
2. İlahi burhan Yusuf’un nübüvvet makamı ve günahtan korunmuş (masum) olmasıdır. Nitekim nakledilen bir rivayette İmam Sâdık (a.s) şöyle buyuruyor:
“Hakkın burhanı, onun kalbine saldığı nübüvvet cemali ve ilim ve hikmet nuruydu. Nitekim “Ona ilim ve hikmet verdik”[5] diye buyurmaktadır.”[6]
3. Güzel amellerinden ötürü bu hassas anda kendisinin imdadına gelen bir tür ilahi yardımdı.[7]
4. Rivayetlerden anlaşıldığı üzere[8] orada Züleyha’nın mabudu sayılan bir put bulunuyordu ve Züleyha’nın aniden gözü o puta takıldı. Gözüyle kendisine baktığını ve ihanetini gördüğünü hissedince kalkıp putun üzerini bir elbiseyle örttü. Bu durumu gören Hz. Yusuf’un (a.s) içinde bir tufan koptu ve şöyle dedi:
“Sen akılsız, şuursuz, his ve teşhis gücü olmayan bir puttan utanıyorsun da ben nasıl her şeyi bilen ve tüm gizli ve saklılardan haberi olan Rabbimden utanmayayım ve hayâ etmemeyim?”
Bu his Hz. Yusuf’a yeni bir güç verdi, ruhunun derinliklerinde güdü ve akıl arasında cereyan eden mücadelede ona yardım etti ve böylece başı buyruk güdü dalgalarını püskürtebildi.[9]
5. Belirtilen burhan, Allah’ın zina hakkında tayin ettiği delil ve zina eden şahsın müstehak olduğu azabın bildirilmesinden ibaretti.[10]
Elbette hatırlatılmalıdır ki bazı müfessirler Hz. Yusuf’un (a.s) günah işlemeye karar verdiği ve aniden bir mükaşefeyle parmağını ısırır vaziyette Cebrail veya Hz. Yakub’u gördüğünü ve bunu görünce geri çekildiğini belirten bir takım senetsiz rivayetler de nakletmişlerdir. Bu gibi rivayetlerin hiçbir muteber senedi olmayıp İsrailiyat rivayetlerini andırmaktadır. Bunlar ya peygamberlerin makamını asla idrak etmeyen düşünce yoksullarının uydurmaları[11] ya da peygamberlerin makamını asla idrak etmek istemeyen düşman ve hasımların ürettikleridir.
Hz. Yusuf'un Kabr-i Şerifi - 1913 - Nablus / Filistin
Hz. Yusuf'un Kabr-i Şerifi - 2013 - Nablus / Filistin
- - - - - - - - - - - - - -
[1] Mekarim Şirazî, Nâsır, Tefsir-i Numûne, c. 9, s. 373, Daru’l-Kutubi’l-İslamiye, Tahran, h.ş. 1374.
[2] Kasas, 32.
[3] Neml, 64.
[4] Tabatabâî, Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l-Kur’an, Tercüme-i Musevi Hemedanî, Seyyid Muhammed Bâkır, c. 11, s. 174, Defter-i İntişarat-ı İslami Camia-ı Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum, h.ş. 1374.
[5] Yusuf, 22.
[6] Mubidî, Reşiddin, Keşfü’l-Esrar ve Vadu’l-Ebrar, c. 5, s. 58, İntişarat-ı Emir Kebir, 5. baskı, Tahran, h.ş. 1371.
[7] Mekarim Şirazî, Nâsır, Tefsir-i Numûne, c. 9, s. 373.
[8] Şeyh Saduk, Uyun-i Ahbaru’r-Rıza, c. 2, s. 45, İntişarat-ı Cihan, h.k. 1378.
[9] Mekarim Şirazî, Nâsır, Tefsir-i Numûne, c. 9, s. 373.
[10] Tabersî, Fazl b. Hasan, Mecmeu’l-Beyan fi Tefsiri’l-Kur’an, Müterciman, c. 12, s. 197, İntişarat-ı Ferahani, Tahran, h.ş. 1360.
[11] Mekarim Şirazî, Nâsır, Tefsir-i Numûne, c. 9, s. 374.