.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Bir gün Allah Resulü mescitte otururken bir bedevî içeri girdi. İki rekât namaz kıldıktan sonra “Allah’ım! Sadece bana ve Muhammed’e merhamet eyle, başkalarına değil!” diye dua etti.

Bedevinin bu garip duasını işiten Peygamberimiz engin hoşgörüsü ile gülümsemekten kendini alamadı ve “Sen (Allah’ın) sınırsız ve geniş olan rahmetini daralttın!” buyurdu. Bir süre sonra bedevi mescidin bir köşesinde uygunsuz davranışlar sergilemeye başladı. Onun bu halini gören ashabı, engellemek için öfkeyle ona doğru koştular. Fakat Hz. Resul, ashabına onu bırakmalarını söyledi. Sonra şöyle buyurdu: “Siz zorlaştırıcı olarak değil, kolaylaştırıcı gönderildiniz.”

Hz. Peygamber bedeviye ne kızmış ne de kötü bir söz söylemişti; aksine ona yine hoşgörü ile yaklaşıp mescitte böyle yapılmaması gerektiğini söyleyerek hatasını fark ettirmeye çalışmış ve onu affetmiştir. Nitekim bu tutum sonuç vermiş bedevî hatasının farkına varmıştı.

Yine bir gün Hristiyan Necran heyeti bir ikindi vakti Medine’ye gelerek Mescid-i Nebevî’ye girmişlerdi. Hz. Peygamber ashabı ile henüz ikindi namazını kıldığı sırada ibadet vakitleri gelen Hristiyanlar doğuya yönelerek ibadet etmeye hazırlanmışlardı. Bazı sahabiler onların ibadet etmesine engel olmak istemişler, fakat Hz. Peygamber onların serbest bırakılmasını ve ibadetlerini yerine getirmelerine müsaade edilmesini emretmişti.

“Hoşgörü”diğer bir ifadeyle “müsamaha” sevgi temeline dayanan, kişinin kendi irade ve tercihi doğrultusunda ortaya çıkan ahlaki bir meziyettir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâla şöyle buyuruyor:

“Kitap ehlinden birçoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar onları affedin ve hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir.” Bakara/109 

Hz. Peygamberin zevcesi Aişe de Allah Resulü’nün bu konu ile ilgili ahlakını şöyle anlatmaktadır:

“O, kaba ve çirkin söz ve davranışlarda bulunmaz, çarşı pazarda uluorta münakaşaya girmez, kötülüğe kötülükle karşılık vermez, bilakis bağışlayıcı ve hoşgörülü davranırdı.”

İslam’ın önemli ahlaki erdemlerinden biri olan hoşgörüye ve affedici olmaya ailede, mahallede, sokakta, okulda, işyerinde kısaca insanlarla iletişim kurulan her yerde ihtiyaç vardır. Hoşgörülü ve affedici olmak aile hayatının ve toplumun vazgeçilmez unsurlarındandır. Toplum birbirlerine karşı sevgi, saygı, hoşgörü, affedicilik ve müsamaha prensibine göre hareket edebildiği ölçüde huzurlu ve mutlu bir ortam oluşturabilir.

Affetmek ve hoşgörülü olmak bir yandan kalbimizi öfke, husumet ve intikam duygularından temizler, bir yandan da bu kötü duyguların yüreğimizi kaplayan ağır ve çekilmez yükünü hafifletir; sıcak, sağlıklı ve olgun bir iletişim ortamını mümkün kılar.

Hz. Peygamberimiz (s.a.a.) şunları buyurmuştur:

“Allah affeden bir kulun ancak şerefini artırır.”

“Allah bir milletin devamını ya da gelişmesini dilerse, onları hoşgörü ve iffetle rızıklandırır.”