.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

“O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.”

Kasas/39

Tarih süresince kendilerini her şeyin merkezinde ve mihverinde gören mağrur ve kibirli insanlar var olmuştur. Kur’an kibirlenme meselesinde Firavun’u örnek göstererek şöyle dediğini anlatır: “Firavun, ‘Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilâhınız olduğunu bilmiyorum…”[1] Ve Hz. Musa’ya (a.s) iman eden sihirbazlara ise şöyle demişti: “Firavun: ‘Ben size izin vermeden ona inandınız ha…”[2] Firavun, izni olmadan hiçbir kimsenin bir düşünce ve akaide sahip olmamasını istiyordu. Bugün de kendilerini siyaset ve ekonominin merkezinde tutmak isteyen bu zihniyette Firavunlar ve süper güçler bulunmaktadır.

Müstekbirler (büyüklenen zorbalar) kimi zaman güçlerini gösterebilmek için, birey, topluluk ya da  ülkelere saldırıp yok ederler ya da dilediklerinde ikramda bulunurlar. Nemrud’un Hz. İbrahim’e (a.s) şöyle dediği gibi; “İbrahim: ‘Benim Rabbim dirilten ve öldürendir’ dediğinde Nemrut: ‘Ben de diriltir ve öldürürüm’ demişti…”[3]

Müstekbirler (büyüklenenler), kimi zaman maddiyat ve dünyevi metaları insanların ilgisine sunarlar. Firavun’un şu şekilde demiş olduğu gibi: “Firavun, kavmine seslenerek dedi ki: ‘Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?”[4]

Müstekbirler, kimi zaman da insanları korkutarak kendilerine teslim olmaya mecbur ederler. Firavun Hz. Musa’ya (a.s) iman etmiş sihirbazlara şöyle seslenmişti: “Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım!”[5]

Müstekbirler, bazen de böbürlenip kasılarak sade düşünceli insanları kandırmakta başarılı olmuşlardır. Karun sahip olduğu servetin gücüyle caddelerde gezerken dünyaya kul olmuş kimseler de ona özentiyle bakıp şöyle diyorlardı: “Karun, ziyneti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, ‘Keşke Karun’a verilen servet gibi bizim de olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir’ dediler.”[6]

Müstekbirler kimi zaman insanların arzularını arttırarak, düşünceleri ve beyinleri satın almak istemişlerdir. Firavun sihirbazlara şöyle der: “Firavun, ‘Evet. Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan olacaksınız’ dedi.”[7]

Müstekbirler, bazen de yaptıkları seferlerle insanların kalplerini sarsmışlardır: Kur’an şöyle buyurur: “Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.”[8]

Müstekbirler kimi zaman başkalarını tahkir ederek psikolojik savaş yolunu da denemişlerdir. Peygamberlere iman eden kimselere kötü sözler sarf ederek onları ayak takımı ve gülünç olarak nitelendirmişlerdir.[9]

Müstekbirler, bazen de yüksek ve büyük binalar yaparak insanların gönüllerini kendilerine çekmeye çalışmışlardır. Firavun veziri Haman’a şöyle der: “Ey Haman! Benim için  yüksek bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım!..”[10]

Bakınız gerçekten de Kur’an ne kadar da canlı ki müstekbirlerin tüm huylarını, ahlak ve davranışlarını bizim zamanımıza uyacak şekilde resmediyor.

[1] - Kasas, 38

[2] - Şuara, 49

[3] - Bakara, 258

[4] - Zuhruf, 51

[5] - A’raf, 124

[6] - Kasas, 79

[7] - A’raf, 114

[8] - Al’i İmran, 196

[9] - Bkz. Şuara, 111

[10] - Mü’min, 36