.
.

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Hz. Resulullah (saa) buyurmuş: "Her kime Allah, Ehl-i Beyt'imin İmamlarının sevgisini rızık olarak verirse, o kişi dünya ve ahiretin hayrına ermiştir. Hiç kimse şüphe etmesin ki, o kişi cennette olacaktır."[1]

Yaratılış amacımıza uygun bir yaşam tarzına sahip olup hedefe ulaşmamız için, insanoğlu yaratıldığı ilk günden itibaren ilahi hüccetlere ihtiyaç duyulduğu gibi, insanoğlu var olana kadar da ilahi hüccetlere ihtiyaç duyulacaktır.

"..Hiçbir ümmet yoktur ki içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun."[2]

İnsanlık tarihinde tüm medeniyetlerin oluşumunda ilahi rehberlerin rolü tartışılmazdır.

"Peygamberlerimizi açık kanıtlarla gönderdik, beraberlerinde kitap ve adalet terazisini de indirdik ki insanlar hakkaniyete uygun davransınlar..."[3]

İlim hikmet, kanun kural, nizam düzen ve adaletli yaşam, peygamberlerin üzerinde durup, böylelikle insan medeniyetini inşa ettikleri gerçeği de bir hakikattir.

Eski yerleşim bölgesi olan, iki nehir (Dicle ve Fırat) arası "medeniyet beşiği ve merkezi" olarak adlandırılmıştır; çünkü o bölgede birçok peygamber ve ilahi hüccetler yaşamışlardır. İnsanlar onların öğretilerinden yararlanarak medeniyetler oluşturmuşlar ve dünya medeniyetine katkı sunmuşlardır...

İnsanın yaratılış amacı, Allah'a bağlanarak, O'na ibadet etme ve kulluk yoluyla mükemmelliklere ulaşmaktır. Kur'an, insanı yaratılmışların en şereflisi olarak tanımlayarak, şöyle buyurmuştur:

"Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık."[4]

Bu üstünlük ve mükemmellik, yalnızca Allah'a olan bağlantının bir sonucu olarak ortaya çıkar, bu da Allah'ın yeryüzündeki hüccetleri olarak belirlediği rehberlerin sayesinde elde edilir. İnsan kalbi, Allah'ın yeryüzündeki hüccetine bağlantı kurduğunda, sanki sağlam bir kaleye girmiş gibi, bu bağlantı Allah'a ulaşma yolunda insana güvence sağlar.

İlahi hüccetlerden olan Ehli Beyt'e bağlılık ve onların sevgisi,  mutluluk ve saadet arayan her insan üzerinde derin etkiler bırakır. Allah'ın elçisi şöyle buyurur:

"Her kime Allah, Ehl-i Beyt sevgisini rızık kılarsa, şüphesiz dünya ve ahirette iyiliklere erişmiştir ve cennetlik olduğunda kimsenin şüphesi olmamalıdır."

Allah'ın Ehl-i Beyt sevgisini birine rızık kılması, onun mutluluğa ve ilahi bereketlere ulaşması için önemli bir göstergedir. Bu sevgi gerçekleştiğinde, bu sevgiye sadakat göstermek, onu güçlendirmek ve korumak için ciddi bir çaba göstermeliyiz. Ehl-i Beyt sevgisinin kendi kendine oluşmadığını anlamalıyız;  ilahi lütuf olan bu büyük sevgi cevheri, büyük çaba ve gayretler sonucu elde edilir.

"Bizim uğrumuzda elinden gelen çabayı sarf edenlere gelince, onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz. Kuşkusuz Allah iyilik yapanların yanındadır."[5]

“İbn Cahm diyor, İmam Rıza'ya (as)  dedim ki: Sana feda olayım, sizin bana olan sevginizi bilmek isterim, İmam Rıza (as) buyurdu: öyleyse kalbinde bana duyduğun sevgiye bak."[6]

Ehl-i Beyt İmamları'nın daha iyi tanınması ve mübarek varlıklarının sürekli hatırlanması, bu sevgiyi artırmak ve daha da güçlendirmek için çok dikkat etmeliyiz.

Onların yüce makamını hatırlamak bizleri onlara bağlamakta ve sevginin oluşmasında çok etkili olacaktır; İmam Rıza'nın (as) ziyaretinde şöyle şehadet ederiz:

"Bilirim ki senin resulün ve halifelerin (imamlar) senin katında diridirler, rızıklanıyorlar. Makamımı (durumumu) görürler, sözümü işitirler ve selamıma cevap verirler. Sen onların sözlerini işitmemi perdelemişsin, ama onlarla olan muhabbet dolu iletişimimde anlayış kapımı açmışsın."[7]

Dünya ve ahiret hayrına ulaşmak için ilahi hüccetler hidayet önderleri olarak, Allah tarafından büyük bir lütuf olarak tayin edilmişlerdir. Şu an bütün peygamberler ve İmamların en son vasisi ve en son ilahi hüccet halkası ise Hz. Mehdi'dir (af).

İmam Cafer-i Sadık (as), Recep ayında okunan duanın başlangıcında bize şöyle buyuruyorlar: "Allah'a şöyle dua edin: 'Ey her iyilikte ona ümit bağladığım!' ve dua ortasında şu şekilde dua edilmesini buyurmuş: 'Bana tüm dünya hâyrını ve tüm ahiret hâyrını ver.'"

Bu dua Recep ayının ibadet ve temizlenme için bir hazırlık mevsimi olduğunu ifade eder. Allah'ın misafirliği olan Ramazan ayı için ''hâyır'' kelimesi bu duada neden bu kadar vurgulanmış ve bu "hâyır" ne anlama geliyor?

Bu dua içindeki "hâyır" ifadesiyle kastedilen şey, Hz. Mehdi'dir (af) ve Allah'ın bu iyiliği bize bahşetmesi hem dünya iyiliği hem de ahiret iyiliğidir. Şu gerçeği izah ederken aşağıdaki hususlara dikkat çekmek isterim:

1. Allah şöyle buyuruyor:

“Eğer mü'minler iseniz, Allah'ın bıraktığı sizin için daha hayırlıdır.” [8]

Bu ayetle ilgili olarak, İmam Bakır'dan (as) gelen bir hadiste şöyle denir: "İmam Mehdi (af) zuhur ettiğinde Kâbe'ye dayanacak ve etrafında 313 kişi toplanacak ve ilk söylediği şey şu ayet olacaktır: "Eğer mü'minler iseniz, Allah'ın bıraktığı sizin için daha hayırlıdır." (Hud / 86). Sonra şöyle diyecek: "Ben Allah'ın arzındaki geriye bıraktığı halifesi ve hüccetiyim.

Her bir Müslüman İmam Mehdi'yi selamladığında şöyle selamlayacak:"السلام علیک یا بقیةالله في ارضه. Selam olsun sana ey Allah'ın yeryüzünde geriye bıraktığı hücceti." [9]

Bahsi geçen ayette ve hadiste en güzel "hâyır'dan" maksat İmam Mehdi'dir (af).

2. Recep ve Şaban ayları, Ramazan ayına hazırlık olarak ayarlanmıştır ve Ramazan ayı, Allah'a yakınlaşma mevsimidir.[10]

Recep duasının ortasında Allah'tan "hâyır" isteriz: "Dünya ve âhiret hayrının hepsini bana nasip buyur."

Şaban ayının ortasında Allah'tan özel hâyır istenilirken, Ramazanda en hayırlı gece olan Kadir gecesinde hâyır istenildiğinde kastedilen yine Kadir gecesinin sahibi İmam Mehdi (af) olmaktadır.[11]

Bu nedenle "hâyır" kelimesi Recep duasında böylesine tekit edilmiş ve vurgulanmıştır.

3. Allah, birçok ayetinde insanları ahirete davet eder ve ahireti "hâyır" olarak tanımlar. Örneğin şöyle der: "Ve âhiret, daha hayırlı ve süreklidir." [12] Cennetin bir tezahürü olan İmam Mehdi'nin (af) zuhuru, "hâyır" kelimesinin bu dua içinde ifade ettiği şeydir.

Hz. Mehdi'nin (af) zuhuruyla dünya ve ahiret hâyrı sağlanacaktır. Gerçek kurtuluş gerçekleşecektir. Bunun için İmam Mehdi'nin (af) zuhuru ümmetin ve insanlığın kurtuluşu olarak nitelenmiştir.

"Zuhurun çabuk olması için çok dua edin. Çünkü bu sizin kurtuluşunuzdur." [13]

İmam Cafer-i Sadık (as) şöyle buyurmuş:

"Kıyamet günü, Arş'ın içinden bir çağrıcı şöyle seslenecektir:' Neredeler Recep ayına ait olanlar?' Ardından aydın yüzleriyle bir grup insan ayağa kalkacak (ortaya çıkacak). Her biri için sağ tarafında bin melek, sol tarafında bin melek duracak ve onlara diyecekler ki: "Ey Allah'ın kulu, Allah'ın kerameti seninledir! Bu sırada Allah'tan bir çağrı gelecek: "Benim kullarım! Azametim, izzetim ve celalimle sizin mekânlarınızı şereflendireceğim, nimetlerimi bolca vereceğim ve sizi cennetin odalarına yerleştireceğim. Orada altından ırmaklar akacak, ebediyen kalacaksınız."[14]

Kıyamet Günü İmam Sadık'ın (as) bu şekilde tasvir ettiği kişiler kimlerdir? Sadece nafile oruç tutma veya istiğfar gibi amellerle bu tür bir makam kazanılabilir mi?! İstiğfar, nafile oruç ve namazlar çok önelidir ama daha önemli ve belirleyici bir şey olmalıdır. Elbette yine Allah'ın büyük lütfu olan "ilahi hüccet ve saadet rehberliği" öne çıkmaktadır.

"Recep ayına ait olanlar", Recep ayında İmam Mehdi'nin (af) arayışında olan ve dualarında onu talep edenler için kullanılan bir vasıfdır. İmam Sadık'ın (as) bu hadisine göre, kıyamet gününde bu kişilere özel bir çağrı yapılacak ve onlar özel bir statüye sahip olacaklar. Bu, sadece dışsal ibadetlerle sınırlı değil, aynı zamanda Allah'ın halifesi olan İmam Mehdi (af) ile derin bir bağ kurma arayışını içerir. Hülasa; Receb ayında en güzel amel; en güzel hâyır olan İmam Mehdi'yi (af) talep edip, onun arayışı içinde olup, zuhuru için zemin hazırlamaktır.  Recep ayına ait olanlar, İmam Mehdi (af) ile bağlantı sağlayarak onun gerçek zuhurunu bekleyenlerdir. Allah o büyük hâyırdan nasiplenmeyi bizlere nasip etsin. İmamızın zuhurunu çabuklaştırsın inşallah.

------

Notlar:
[1] Bihar-ul-Envar, cilt 27, sayfa 78
[2] Fatır suresi 24
[3] Hadid suresi 25
[4] İsra Suresi, 70
[5] Enkebut suresi, 69
[6] Vasa'il al-Şi'a ila Tahkik-u Masail al-Şari'a, Şeyh Hurr Amuli, cilt 15, sayfa 274
[7] Cennetü'l-Eman ve Cennetü'l-İman al-Vaqi'a (al-Misbah), İbrahim bin Ali Kaf'ami, cilt 1, sayfa 472.
[8] Hud suresi 86
[9] Bihar-ul Envar, cilt 52, sayfa 248
[10] Bihar-ul Envar, cilt 97, sayfa 65
[11] Nur-us Sakalayn tefsiri, cilt 2, sayfa 5
[12] A'lâ suresi 17
[13] Kemâluddin c.2, bab.45, h.4, s. 237
[14] Bihar-ul  Envar, cilt 52, sayfa 284