Allah (c.c), sevgili Peygamberini tarif ederken, şöyle buyurmuştur:

"Ve şüphe yok ki sen, pek büyük bir ahlaka sahipsin elbette." [1]

Peygamberlerin ve ilahi hüccetlerin görevleri ve sorumlulukları çok ağır olmuştur. Ve bu sorumluluklar, son peygamberi döneminde daha da artmıştır.

Böylece, apaçık dalâlet içinde bocalayan, karanlığa gömülmüş, tevhitten uzaklaşmış cahiliye mirasının varisleri topluluğu arasında Hz. Resulullah'ın işi pekte kolay olmayacaktı. Bir çok devirmesi gereken putlar, şirkler, yanlış adetler ve müşrikler vardı. Ve aydınlatması gereken gönüller, zulümattan kurtarması gereken mûstazaflar, çaresizler, mazlumlar vardı...

Hz. Muhammed'in (s.a.a) hedeflerinden biri, geçmiş cahiliye adetlerini kaldırıp onun yerine güzel ahlakı hakim kılmaktı. O geleneklerden bir kısmı, evlilik ile ilgiliydi. Örnek olarak; azat olmuş köle biri ile özgür bir kadının evlenmesini uygun görmüyorlar ve böyle bir evliliği denk saymıyorlardı.

Bir diğeri ise; evlat edindikleri kişileri öz evlat sayıp, onların boşadıkları kadınlarla evliliği doğru kabul etmeyip haram ve kötü bir iş olarak bilmeleriydi..

Resulullah'ın (s.a.a) karşısında ise her devirde var olan batıl ve müşrikler; kendi inançlarını, adet ve geleneklerini sürdürmek için Hz. Muhammed'e (s.a.a) büyük muhalefet edip, hedef ve ilkelerine mani olmaya çalışma çabaları...

Hz. Muhammed'i (s.a.a) karalamak ve onun tevhit dinine engel olmak için her yol ve her türlü kirli metodlar denenmiştir ve denenmektedir. Batıl cephesi, ilahi nurun yansımasına engel olamayacaklarını bildiklerinden dolayı ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) nübüvvet nurunu söndüremeyeceklerini bildiklerinden dolayı onun nebevî şahsiyetini ve misyonunu lekelemek için onun sadece bir dahi olduğunu ve böylelikle Araplara hakim olmak istediğini iddia ederek düşmanlıklarını sürdürmüşlerdir.

Fakat o Hazretin, tertemiz hayatı ve nebevi çizgisi, güzel ahlak ve davranışı onların ortaya koydukları fikir ve düşüncelerini çürütmüştür. Bu nedenle bir çeşit efsane, yalan ve asılsız şeyleri gündem ederek o Hazretin nübüvvetini ve şahsiyetini lekelemeye çalışmışlardır.

Böylece, İslam düşmanları İslam'ın merkezinde olan Hz. Muhammed'i (s.a.a) hedef alarak çeşitli algılara baş vurmuş, halkları etkilemeye çalışmışlardır. Onların yalan ve manipülasyonularından bir bölümü Hz. Resulullah'ın (s.a.a) evliliği ile ilgili olmuştur.

Batılılar gibi, sözde tek eşlilik deyip, her türlü kirli ve sayısız ahlaksız ilişkileri uygun görüp, aile mafhumunu yitirmiş ve bunu bir kültür olarak lanse eden bu zihniyet mensupları, kendi hayat tarzlarına uygun bir çeşit saçma yakıştırmalarda bulunarak, efsaneler nakletmişlerdir.

Hz. Peygamber'in eşlerinden biri olan, Zeyneb'le evlenmesi konusunda birçok akla hayale gelmez sözler söylenmiştir:

"Zeyneb, Zeyd ibn-i Harise ile evlenmişti. Birgün Peygamber (s.a.a) onların evine uğruyor ve Zeyd'e sesleniyor fakat Zeyd evde olmadığı için Zeyneb, açık saçık karşısına çıkıyor veya rüzgar esintisiyle evlerinin perdesi aralanıyor Zeyneb'i görüyor. O zamana kadar onun gibi güzel bir kadın görmeyen peygamber, perde arkasından Zeyneb ile konuşmaya devam ediyor ve ve Zeyneb'e aşık oluyor. Zeyneb, Zeyd eve gelince durumu ona anlatıyor ve Zeyd de,.. Zeyneb'i boşuyor ve Hz. Muhammed, (s.a.a) Zeyneb'le böylelikle evleniyor" [2]

Bu yalanı iyi anlamak için Zeyneb'i ve Zeyneb'in Zeyd ile evliliğini ve boşandıktan sonra peygamberle nasıl oldu da evlendiği gerçeğini iyi bilmek gerekir. 

Zeyneb, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kuzeniydi. Hz. Resulullah'ın Ümeyme bint-i Abdulmuttalib adındaki halasının kızıdır. Peygamberin kuzeni olan Zeyneb, Resulullah'ın yanında büyümüştü. Hz. Resulullah (s.a.a) ile aynı ortamda yaşamış en yakın akrabalarından biriydi. Hz. Resulullah (s.a.a) onu çok iyi tanıyordu. Tanımadığı ve görmediği biri değildi. Hz. Resulullah (s.a.a) onun küçüklüğünü ve gençliğini görmüş, onunla evlenmek isteseydi Zeyneb için ve ailesi için büyük bir sevinç ve iftihar kaynağı olurdu.

Örtünün farz olmadığı dönemlerde Zeyneb'in saçını, yüzünü ve güzelliğini gören peygamber fark edemiyor da, köle ve evlatlığı ile evlendikten sonra bir an perde aralanıyor ve o sırada onun güzelliğini fark ediyor ve ona aşık oluyor gibi bir iddianın ne kadar saçma olduğu çok aşikardır. Bu iddia, o iffet abidesi, eşref-i mahlukat olan yüce peygamberimizin şanını zedelemek için ortaya atılan mantık dışı ve asılsız bir iftiradır. 

Zeyneb ile Zeyd'in Evliliği:

İslam öncesinde Zeyd, Hz. Hatice'nin (s.a) Hz. Resulullah'a (s.a.a) bağışladığı bir köleydi. Hz. Resulullah da onu özgür bıraktı. Zeyd'in ailesi, Zeyd'i kabul etmeyince, Hz. Resulullah (s.a.a) bizzat kendisi onu evlatlık edindi.

İslam devrinde, Hz. Hatice (s.a) ve İmam Ali'den (a.s) sonra İslam'a yönelen üçüncü şahıstı. Mümtaz müslümanlardan bir şahsiyetti. Mûte Savaşı'nda ordu komutanı olarak savaşta bulunup o savaşta şehit düşmüş bir kahramandı.

Hz. Resulullah, (s.a.a) Umeyme bint-i Abdulmuttalib adındaki halasının kızı, Zeyneb ile evlendirmek üzere elçiliğe gitti.

Zeyneb, önce bu elçiliğin Hz. Resulullah'ın kendisi için olacağını sanmıştı, çok sevinmişti. Fakat, Zeyd ibn-i Harise için olduğunu anlayınca çok üzüldü ve kabul etmedi. Kardeşi Abdullah ile birlikte bu evliliğe karşı çıktılar. Çünkü, o zamana kadar hiçbir özgür kadının, köle biriyle evliliği görülmemiş ve böyle bir evliliği kabul etmeleri düşünülemezdi. Hele birde Zeyneb gibi asil, tanınmış ve saygın bir aile kızının bir köle ile evliliği o günün toplumunda hiçte iyi karşılanmayabilirdi.

Hz. Resulullah'ın (s.a.a) talep ve isteği karşılık bulmamıştı. O sırada ayet nazil oldu:

"Allah ve Resulü, bir işe hükmetti mi erkek olsun, kadın olsun, hiçbir inananın, o işi istediği gibi yapmakta muhayyer olmasına imkan yoktur ve kim, Allah'a ve Peygamberine isyan ederse gerçekten de apaçık bir sapıklığa düşmüş, sapıtıp gitmiştir." [3]

Hz. Resulullah (s.a.a) indirilen ayeti kendisine okuyunca, Zeyd ibn-i Harise ile evlenmeye razı oldu.

Ancak evlendikten sonra, aralarında anlaşmazlıklar çıkmaya başladı, Zeyd, Zeyneb'i boşamak istiyordu. Durumlarını ve boşama niyetinde olduğunu Hz. Resulullah'a (s.a.a) bildirince, Hz. Muhammed (s.a.a) Zeyd'e şöyle buyurdu: “Eşini yanında tut Allah’tan kork!” boşama. 

Allah'u Teâla bu duruma şöyle değinmiştir:

"Hani hem Allah’ın nimet ve ihsanına hem de senin iyiliğine nail olmuş olup da hanımını boşamaya karar vermiş olarak sana danışmaya gelmiş olan kişiye sen “Eşini yanında tut Allah’tan kork!” demiştin..." [4]

Hz. Resulullah, Zeyd'in her gelişinde, ben boşamak istiyorum demesine karşı boşamaması için tavsiyede bulunuyordu.

Nihayet, bu evlilik artık çekilmez bir hal almıştı. Bunca tavsiyelere rağmen evlilikleri, buhrana ve krize dönüşmüştü. Ve bu evlilik son buldu. Zeyd, Zeyneb'i boşadı.

Zeyneb, ruhsal ve toplumsal olarak iki darbe yemişti. Birincisi; bir kölenin eşi olmuştu, bu durum o günün halkı nezdinde kabul görülmüyordu. İkincisi ise; boşanmış olmasıydı.

Hz. Resululullah'ın (s.a.a) Zeyneb bint-i Cahş ile Evliliği:

Hz. Resulullah (s.a.a) cahiliye devrindeki iki adeti ortadan kaldırmak için Allah (s.a.a) tarafından görevleniyordu.

Ve o günün en büyük sınavlarından birini veriyordu.

A- Evlatlığı olan Zeyd'in boşadığı kadınla evlenmek. Halkın iyi karşılamadığı bir durumdu.

B- Kendi kölesinin boşadığı kadınla evlilik. Bu da, halkın yadırgadığı ve hor gördüğü başka bir durumdu.

Evet, bu evlilik Allah'ın emriyle gerçekleşmiştir.

Cahiliye devrindeki bir bidatı, yanlış algı ve uygulamayı düzeltmek ve ortadan kaldırmak için, önce Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Onları, babalarının adlarını da anarak çağırın, bu, Allah katında daha doğrudur..." [5]

Böylelikle ayet-i kerimede vurgulanan; evlat edinmekle, birine evlat demekle kimsenin gerçek evlat olmadığı ve evlat hükmünde olamayacağının bir açıklamasıydı.

Daha sonra Allah (c.c) şöyle buyurmuştur:

"..Derken Zeyd, eşinden ilişkisini kesince biz o kadını sana eş ettik, bu da, oğul edinilen kişiler, eşlerinden ayrıldıkları zaman onların bıraktıkları kadınları inananların almalarında bir beis olmadığını bildirmek içindi ve Allah'ın emri yerine gelmiş oldu." [6] 

Sonuç şu ki;

Hz. Muhammed'in (s.a.a) Zeyneb ile evliliği ilahi emirle olmuştur. Ve böyle bir evlilik için ilahi emrin geliş sebebi ve hikmeti; cahiliye devrindeki yanlış bir adetin değiştirilmesi olmuştur.

Bu evlilikle Zeyneb validemiz m-minlere anne oluyor ve Hz. Hatice validenizden sonra ihtiyaç sahiplerine çok cömert davranıp, fakirlere ve yoksullara çok infak ediyordu. Hasır örerek para kazanıyordu ve sadaka veriyordu.

Hz. Resulullah(s.a.a), kendisine cennette ilk kavuşacak eşinin en cömert eşi olan Zeyneb bint-i Cahş olacağını bildirmişti. Peygamberimizin önceden bildirdiği gibi kendi vefatından sonra ilk vefat eden eşi Cahş kızı Hz. Zeyneb oldu.

Vesselam.

----------------------------------------------

[1] Kalem /4

[2] Tabakatu'l Kubra c/8 s/101

Nehc-ul Belağa şerhi, İbni Ebil hadid c/9 s/242

[3] Ahzap /36

[4] Ahzap /37

[5] Ahzap /5

[6] Ahzap /37

Faydalanılan diğer kaynaklar :

Ensab-ul Eşraf c/2 s/67-68

El-İsabe c/4 s/313-314

El-İstiab c/4 s/314

Nur tefsiri, Ahzap /37. Ayet tefsiri