.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Orhan Öz

İmam Hüseyin, milâdî 626’da Medine’de doğmuş ve 10 Ekim 680’de Kerbelâ’da şehit edilmiştir. İmam Hüseyin, İslâm Peygamberi Hz. Muhammed’in torunudur. Birinci imam Hz. Ali’nin oğlu ve aynı zamanda üçüncü imamdır. İmam Hüseyin’in dünyaya geleceğini Cebrail Hz. Muhammed’e bildirmiş ve adını Hz. Musa’nın kardeşi ve vasisi Harun’un oğlu Şubeyir’in Arapça karşılığı ‘Hüseyin’ koymasını istemiştir ve onun kendi ümmeti tarafından hunharca öldürüleceği haberini vermiştir. İşte bu yüzden Peygamberimiz torunu Hüseyin’in boğazından öper ve kendi ümmeti tarafından şehit edileceğini sürekli buyururdu.

İmam Hüseyin yaşantısıyla, davranışlarıyla, cesaretiyle yalnızca İslâm âleminde değil, bütün insanlık için görkemli bir abidedir. İmam Hüseyin’in yaşadığı dönemde zalim Emevi egemenliği hüküm sürüyordu. Emevi iktidarını kurumsallaştıran Muaviye, İmam Hüseyin’in babası Hz. Ali’yi ve abisi ikinci İmam Hasan’ı kendi iktidarı için tehlike olarak görmüş ve bin bir entrikayla onları şehit etmişti. Muaviye ölmeden yerine oğlu Yezid’i tayin etmiştir. Oğul Yezid de babasının kanlı iktidarını korumak istiyordu. Muaviye, Hz. Peygamberle yıllarca savaşmış olan, Mekkeli müşriklerin önderi bir aileden, Ebu Süfyan ve Hz. Hamza’yı öldürten ve ciğerini ağzında çiğneyen kadın Hinde’nin oğludur.

Hz. Peygamberin hicretinden sonraki dönemde İslâmiyet’in yayılması ile beraber bu aile artık Müslümanlarla yıllar boyu ta Mekke’nin fethine kadar savaşmalarına rağmen Müslümanları yenemeyeceklerini görünce menfaatleri gereği İslamiyet’i seçmişlerdi. Oysa bilinir ki; bu ve benzer ailelerin amacı gelişen İslâmiyet’in değerlerine sahip olmaktı. Bunlar bu amaçla İslâmiyet’i benimsiyorlardı. Dolayısıyla İslâmiyet’in ilk temsilcileri olanları, yani gerçek Müslümanları saf dışı bırakıyorlardı.

Bu müşrikler günümüze değin sürecek bir çatışmanın tohumlarını o zaman başarıyla ektiler. İşte sevgili İmam Hüseyin, böylesi bir çağda ya dedesinin ya babasının veya abisinin yolunda gidecek, yani Hak yolunu bütün zorluklarına rağmen taviz vermeden savunacaktı. Ya da Muaviye’nin ölümünden sonra yerine getirdiği müşriklerin temsilcisi Yezid’e boyun eğip, biat edecekti.

Yezid’in iktidara geldikten sonra ilk icraatı İmam Hüseyin’den biat almak olacak aksi durumda öldürülmesi talimatını verecekti. İmam Hüseyin, Emevi iktidarının halkı baskı ve zulüm altında inlettiği bu dönemde Irak’ın Kufe kentindeki halktan on binlerce davet mektubu aldı. Bu davette Kufeliler artık Yezid’in zulmünden bıktıklarını ve kendisini önder (Halife) olarak kabul ettiklerini belirtiyorlardı.

İmam Hüseyin kendisine bağlı ailesi ve bir grupla Kufe’ye doğru yola çıktı. İmam Hüseyin’in yola çıktığını haber alır almaz hemen planlara başlayan Yezid, onu durdurmanın ve kendisine biat ettirmenin yollarını aradı. Yezid binlerce kişilik bir orduyla Kerbelâ çölünde İmam Hüseyin’e pusu kurdu. Ordunun komutanları, İmam Hüseyin’e Yezid’e biat ettiğini beyan etmesini istediler. İmam Hüseyin Yezid’e boyun eğmekten ve onun kanlı zulüm iktidarını tanımaktansa şehit olmayı yeğlediğini kararlılıkla Yezid’in gözlerini İktidar hırsı bürümüş askerlerine ve korkup sözlerinin arkasında duramayan Kufelilere “Heyhat minne’z-Zille” ‘Zillet bizden uzaktır’ sözleriyle haykırdı. Bundan sonrası ise dünyanın gördüğü en haksız savaşlardan biriydi. Bir tarafta İslâm Peygamberinin torunu, diğer tarafta kanlı iktidarın temsilcileri. İmam Hüseyin’in gücü 72 kişiydi. Yezid’in askerleri ise binlerce.

İmam Hüseyin ve arkadaşları şerefli bir şekilde Yezid’in askerlerine karşı direndiler. İmam Hüseyin aldığı onlarca kılıç ve ok darbesi sonucu yaralı düştü. Yezid’in askerleri vahşete doymuyordu ve derken Yezid’in komutanlarından Şimr, İmam Hüseyin’in mübarek başını keserek bir tepsi içinde Şam’daki sarayında Yezid’e sundu. Daha sonra sevgili İmamın başı ve esir almış olduğu ailesini zincirlere vurarak Şam sokaklarında gezdirildi.

İmam Hüseyin’in oğlu İmam Zeynelabidin ve kız kardeşi Hz. Zeyneb’in olağan üstü konuşmaları ve çabaları neticesinde, Yezid’in haksızlığı ve zulmü insanlar tarafından öğrenildiğinden dolayı Yezid İmam Hüseyin’in öldürüldüğü Aşura gününü çeşitli uydurma hadis ve sözlerle bayram ve kutlama günü olarak ilan etti.

Bu konuyu Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam Ansiklopedisi’nin 4. cildi 26. sayfasında şu cümlelerle ifade etmektedir:

“Aşura; Şia’nın yas ilan etmesine karşılık Emeviler Kerbela faciasını unutturmak için bir vesile sayarak o günü adeta bir bayram kabul etmişlerdir. Hatta Fatımi Devletinin yıkılmasından sonra şenlikler düzenlenmiş, tatlı yiyecekler pişirilmiş ve bu konudaki bid’atlrın halka gösterilmesi maksadıyla çeşitli hadisler uydurulmuştur.”

İmam Hüseyin sadece yaşantısıyla değil, şahadetiyle bütün insanlığa bir mesaj vermiştir. İmam Hüseyin bir semboldür. Yiğitliğin, fedakârlığın, mazlum olmanın sembolü. İmam Hüseyin verdiği mesajda sonu ne olursa olsun asla ama asla Yezid’e, dolayısıyla zalime ve onun zulmüne boyun eğmeyeceğini bütün dünyaya “Heyhat minne’z-Zille” zillet bizden uzaktır sözleriyle ve şahadetiyle kanıtlamıştır. İslam âlemi imam Hüseyin’in bu mesajını doğru okuyabilse ve bu söz etrafında birleşebilselerdi; günümüzde Amerika ve İsrail’in zulümlerinin karşısında dik duracak ve onların menfaatlerinin karşısında eğilmeyeceklerdi. İnsanlık var oldukça İmam Hüseyin de var olacaktır.