.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (saa) şöyle buyurdu:

"Hüseyin Hidayet Meşalesi ve Kurtuluş Gemisidir."

Ayetullah Seyyid Hansarî'nin yanına takva ehli bir adam geldi ve dedi ki; 'Efendim! Beni tanıyor musun?'

Ayetullah Hansarî: 'Evet tanıyorum sen falanın oğlusun dini bütün ve şerefli bir aileye mensupsun.'

Adam dedi ki; 'Üstadım benim sizden bir ricam var. Biz dört erkek kardeşiz üçümüz geldik İmam Hüseyin'in hizmetinde bulunduk ve şeref kazandık. Fakat bizim küçük biraderimiz Tahran'ın sokaklarında serseriler gibi dolaşıp duruyor. Annemin, babamın, ailemizin bizim tüm saygınlığımızı yerle bir etti.'

Seyyid Hansarî sordu: 'Ne yapıyor da sizi mahcup ediyor?'

Bunun üzerine o adam kardeşinin işlediği günahları tek tek saymaya başladı.

Ayetullah Hansarî başını öne eğdi ve bir süre durakladıktan sonra şöyle dedi: 'Anladım, gidebilirsin. Bu kardeşiniz bedbaht olmuş. Sonu hayırlı değildir. Ne yapsanız faydası da yoktur.' Adam ağlamaya başladı ve dedi ki; 'Siz Allah'ın veli kullarındansınız. Dua edin n’olur.'

Üstad Hansarî buyurdu ki; 'Sadece bir yol var, onu Kerbela'ya götür.'

Adam dedi: 'Ağacan! Bu kardeşimiz çok günahkâr içki içiyor, namaz kılmıyor.'

Seyyid Hansarî: 'Dediğimi yap ve onu Kerbela'ya götür.'

Adam: 'Yani Kerbela'ya götürsem düzelecek mi?'

Seyyid Hansarî: 'Hayır, fakat bir iş yapmalısınız.'

Adam: 'Ne yapmalıyız?'

Ayetullah Hansarî: 'Onu İmam Hüseyin'in türbesinin zerihinin tam karşısına götür. Ve ona, şimdi sana söyleyeceğim cümleyi 3 kez tekrarlanmasını söyle. Eğer bu cümleyi söylerken ağlamaya başlarsa bil ki akıbeti hayır olacaktır. Eğer gözyaşı dökemezse artık faydası yoktur.'

Adam: 'Ne söylesin?'

Seyyid Hansarî: 'İmam Hüseyin'in zerihinin tam karşısında durduğunda elini sinesine koysun ve şunu desin, 'Sallallahu aleyke ya Mazlum!' 3 defa bu cümleyi söylesin.'

(Bunu söyleyince ben ve orada bulunan herkes ağlamaya başladık)

Yalnızca Vefalı Olmak Yetmez; İhlâs da Gerek.. Yalnızca Vefalı Olmak Yetmez; İhlâs da Gerek..

Kardeşime günlerce yalvararak onu Kerbela'ya gitmeye ikna ettim. Fakat yolda bile içmek için yanına şarap aldı. Birlikte yolculuk yaptığımız insanlara, ona tahammül etmelerini rica ettik. Kerbela'ya ulaştığımızda onu İmam Hüseyin'in türbesine götürdüm. Ona, ne söyleyeceğini demeden önce kendim İmam Hüseyin'e (as) dedim ki;

'Ya İmam Hüseyin! Bu bedbahtı senin huzuruna getirdim. Hür'e nasıl sahip çıktıysan benim bu biraderime de aynı şekilde bir nazar eyle. Ya kaşife'l ...'

Kardeşime dedim ki, 'Dadaş! Ben ne söylesem sen de onu tekrarla. Sallallahu aleyke ya Mazlum! Gördüm ki bu cümleyi 3. kez söylediğinde hali değişmeye başladı. Ona sordum kardeşim hayrola ne oldu?'

Kardeşim dedi ki; 'Beni yalnız bırak!'

Bir kaç metre geriye çekildim ve onu izlemeye başladım. Şöyle diyordu:

'Hüseyin Can! Ben bilmiyorum beni kim buraya getirdi. Annen Zehra'nın hatırına ne olursun benim elimi bırakma, tekrardan günah işlemek istemiyorum.'

Rabbim cümlemizin akıbetini hayır eylesin ve hepimize iki büyük hazinemiz olan Kur'an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt-i Rasülün hidayetinden azami derecede faydalanmayı nasip etsin.

Amin.

Editör: Hasan Bedel